Geçtiğimiz günlerde, İYİ Parti’nin kurucu il başkanı olarak tanınan Haluk Ulusoy’un Zafer Partisi saflarına katılımı gündeme oturdu. Bu gelişme, kamuoyunda farklı tartışmalara yol açarken, İYİ Parti İl Başkanı Kamil Şirin tarafından bir yerel gazeteye  yaptığı açıklamaları ise kafaları daha da karıştırdı.

Bir siyasi partinin kurucu il başkanı olarak görev alıp o partiye üye olmamak, hem siyasi etik hem de parti yapısı açısından oldukça düşündürücü bir durum. Bu, yalnızca Haluk Ulusoy özelinde değil, İYİ Parti’nin kendi iç işleyişiyle ilgili de ciddi soru işaretleri doğuruyor. Bir partinin kurucuları, o partinin ruhunu, ideolojisini ve hedeflerini şekillendiren kişilerdir. Eğer bir kişi kurucu sıfatıyla hareket ediyor ancak üyelik gibi temel bir bağı bile taşımıyorsa, bu durum parti yönetiminin ciddiyetini ve işleyişini sorgulatır hale getirir.

Eğer İYİ Parti’nin yönetiminde bu denli temel meseleler gözden kaçırılıyorsa, bu durum partinin geleceği açısından endişe vericidir. Parti içindeki denetim mekanizmalarının ve üyelik süreçlerinin gözden geçirilmesi, hem kamuoyunda güven tazelemek hem de ileride benzer olayların yaşanmaması adına kritik bir önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, Haluk Ulusoy’un tercihi elbette kendi kararını yansıtır; ancak bu durum, İYİ Parti’nin iç işleyişi ve kurumsal yapısına dair ciddi bir öz eleştiri yapılmasını gerektiriyor. “Vay o partinin haline” dedirten bu tabloyu, İYİ Parti’nin üst kadrolarının ciddiyetle ele alması gerekmektedir.