Andımız, andımızdır « İzmit Pusula Gazetesi

19 Mayıs 2024 - 16:02

Andımız, andımızdır

Andımız, andımızdır
Son Güncelleme :

21 Ekim 2018 - 16:08

Türk milleti tarih boyunca hep bağımsız yaşamış asil bir millettir.

Böylesine asil bir milletin varlığı hep gıpta ile izlenmiş ve neredeyse tarihin her noktasında varlığı yok edilmeye çalışılmıştır.

Lakin Türk milleti tüm bu yok edilme çabalarına karşı hep dimdik ayakta durmayı bilmiş, varlığının yok edilmesine yönelik her hamleyi başarıyla bertaraf etmiştir.

Asil Türk milletini yok etmek adına girişimler bundan sonra da tarihin her noktasında devam edecektir ama Türk milleti evvel Allah’ın izni ile bu dünya var olduğu sürece varlığını her şart ve koşulda sürdürecektir.

***

Yıl 1933 yılıydı ve okullarımızda andımız okutulmaya başlandı.

  • Türküm, doğruyum, çalışkanım Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir Ülküm, yükselmek, ileri gitmektir Varlığım Türk varlığına armağan olsun

Şeklinde olan sözler o gün okullarda okutulmaya başlandığında memnuniyetle karşılandı ve okuyan herkes andımızda ki o sözleri aklına bir daha çıkartmamak üzere kazıdı.

Sonrasında yıl 1972 idi ve andımıza ek olarak “….Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk: açtığın yolda,
kurduğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene.” sözleriyle daha da güzel bir hale gelen andımız, en son 1997 yılında yeniden değiştirildi.

1997 Yılında ki değişim ise kanaatimce son derece gereksiz olmuştu.

Çünkü “….Ey bu günümüzü sağlayan, Ulu Atatürk” cümlesi değiştirilmiş, yerine “….Ey Büyük Atatürk!” cümlesi monte edilmişti. Bu monte edilirken M.Kemal Atatürk’ün yok olmak üzere olan bir millete liderlik ettiği unutulmuştu.

Bu noktaya biraz değinmeden geçmek istemiyorum.

M. Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.

Birinci Dünya savaşının ardından Osmanlı toprakları metrekare-metrekare işgal edilmiş, Osmanlı tebaasının tüm hakları elinden alınmış ve her metrekaresi şehit kanlarıyla sulanarak alınmış topraklar düşman çizmelerinin altında ezilmeye başlamıştı.

Bu durumu Büyük Önder M. Kemal Atatürk gençliğe hitabesinde “….Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.” sözleriyle açıklamıştı.

Büyük Önder M. Kemal Atatürk “… Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” cümleleriyle de ilerleyen yıllarda yaşanması muhtemel tehlikelerle ilgili olarak Türk Gençliğini uyarmıştı.

***

Yıl 2013 idi.

Şimdilerde o zamanın en büyük hatalarından biri olduğu KANAATİNDE olduğum çözüm süreci kapsamında andımızın okutulması tüm okullarda yasaklandı.

Andımızın yasaklanmasına başta MHP olmak üzere siyasi partilerin bir çoğundan ciddi tepki gelmiş olmasına rağmen karar uygulandı ve andımızın okutulması yasak hale geldi.

Sonrasında Dönemin Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk (İYİ Parti Adana Milletvekili) konuyu yargıya taşıdı ve yargıya taşınan karar Danıştay’ın verdiği kararla yeni bir boyut kazandı. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen’in yargıya taşıdığı konuyla ilgili karar veren Danıştay 8. Dairesi, 2013’teki düzenlemenin iptaline karar verdi. Böylece okullarda andımızın yeniden okunmasının önü açıldı.

Danıştay 8. daire başkanlığının almış olduğu karara eski Adalet Bakanı, şimdinin AKP Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Bekir Bozdağ, “Öğrenci andı kararı ile Danıştay 8. Dairesi; hukuka uygunluk denetiminin sınırlarını aşmış, kendisini yürütmenin yerine koymuş, yürütmenin takdir hakkını yok saymış dahası yürütmenin takdir yetkisini bizzat kullanmıştır. Kısaca; anayasa ve yasayı alenen çiğnemiştir” sözleriyle karşı çıktı.

Danıştay’ın almış olduğu karara Bekir Bozdağ ile birlikte Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Danıştay’ın andımız kararına ilişkin “Anayasamıza göre Danıştay, yerindelik denetimi yapamaz, idarenin yerine geçerek karar veremez” sözleriyle karşı çıktı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve AKP Anayasa Komisyonu Başkanı Bekir Bozdağ’ın danıştayın almış olduğu karara hükümete yakınlığıyla bilinen Memur-Sen’e bağlı Eğitim-Bir-Sen’de “”Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan öğrenci andının kaldırılmasına, toplumsal barışın ve uzlaşının sağlanması, demokratik bir Türkiye’nin inşası adına biz de Eğitim-Bir-Sen olarak destek vermiştik” sözleriyle karşı çıktı.

Danıştay’ın almış olduğu bu karara neden karşı çıkıldığını ben şahsen anlamakta güçlük çekiyorum.

Yeri gelmişken Danıştay’ın görevlerini burada sıralayarak yazıma son vermek istiyorum.

Danıştayın görevleri şunlardır (Danıştay Kanunu m.23):

  • Danıştayın temel görevi, İdare Mahkemeleri ile vergi mahkemelerinden verilen kararlar ve ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülen davalarla ilgili kararlara karşı temyiz istemlerini incelemek ve karara bağlamaktır. Danıştayın temyiz mercii olarak görevi, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması şeklinde ortaya çıkan hukuka aykırılıkların denetimini yapmakla sınırlıdır. Yani Danıştay, sadece hukuki denetim yapan bir yüksek mahkemedir. Bu nedenle danıştay için idari yargı alanında görevli “hukuki derece” mahkemesi demek de mümkündür.
  • 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nda belirlenen ve aşağıda açıkladığımız bazı idari davaları ilk ve son derece mahkemesi olarak karara bağlar.
  • Başbakanlık veya Bakanlar Kurulunca gönderilen kanun tasarı ve teklifleri hakkında görüşünü bildirir.
  • Tüzük tasarılarını inceler; kamu hizmetleri ile ilgili imtiyaz şartlaşma ve sözleşmeleri hakkında düşüncesini bildirir
  • Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık tarafından gönderilen işler hakkında görüşünü bildirir.
  • 2575 sayılı Danıştay Kanunu ve diğer kanunlarla yüksek mahkeme olaraka Danıştay’a verilen görevleri yapar.

Kalın Sağlıcakla

 

 

 

 

 

YORUM YAP