Genel Kurul, TBMM Başkanı Mustafa Şentop başkanlığında toplandı.
Şentop, Türk milletinin, birlik, beraberlik, vakar ve dayanışmada dünyada eşi benzerinin olmadığına işaret etti.
Vatanın ve milletin, tüm zamanların, mekanların gördüğü en büyük felaketlerden birini yaşadığını belirten Şentop, devletin, tüm kurumları, sivil toplum kuruluşları ve millet ile ilk andan itibaren felaket bölgesinde insanüstü gayretle çalıştığını anımsattı.
Şentop, adeta yerkürenin yıkımı manasına gelebilecek 7,7 ve 7,6 ölçeğinde iki büyük deprem ile sayısız artçı depremlerin, 10 ilde, on binlerce vatandaşın ölümüne ve yaralanmasına neden olduğuna dikkati çekerek, “Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyor; hayatını kaybeden insanlarımızın yakınlarına ve depreme maruz kalan vatandaşlarımıza sabırlar diliyorum. Milletimizin, hepimizin başı sağ olsun.” dedi.
Türkiye’nin, 85 milyon olarak üzüntüsünün kelimelerle ifade edilemez boyutta olduğunu dile getiren Şentop, şöyle devam etti:
“Acımız tarifsizdir. Bu felakette kaybettiğimiz canlarımızdan birisi TBMM çatısı altında birlikte çalıştığımız, vatan ve millet sevgisine şahit olduğumuz AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş idi. Bütün hayatını kaybedenlerle birlikte çalışma arkadaşımız Yakup Taş ve ailesi için de kederimiz sonsuzdur. Her zor günde olduğu gibi bu büyük felakette de milletimiz, çoluk çocuk, genç yaşlı kenetlenmiş, yardım ve dayanışma için kar kış soğuk demeden gayret sarf etmiştir ve bu gayretler halen tüm hızıyla devam etmektedir. Böyle bir milletin ferdi ve temsilcileri olmakla, kelimelere dökülemez bir gurur ve şeref duymaktayız. Gün; birlik, beraberlik ve dayanışma günüdür. Milletimizin karakterinin bir parçası olarak sabır ve vakarla bu zorluğun üstesinden gelme günüdür. Bölgede yardım bekleyenlere yetişme, destek olma, yaraları sarma günüdür. Hepimiz daha etkin ve verimli olmak için çalışmanın ve çözümün ortağı olmak zorundayız.”
Şentop, Meclisin çalışmalarını bu bilinçle, her konuda sadece milletin yararını ve ihtiyaçlarını üstün tutan bir anlayışla, sağduyu içerisinde yürütüleceğine inandığını sözlerine ekledi.
TBMM Başkanı Şentop’un konuşması sonrasında, depremde hayatını kaybeden AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş ve tüm vatandaşlar için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.
Ardından OHAL ilanıyla ilgili Cumhurbaşkanı Kararı’na ilişkin tezkere üzerinde görüşmelere geçildi.
İlk sözü hükümet adına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay aldı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Genel Kurul görüşmelerine katılan isimler arasında yer aldı.
Öte yandan, AK Parti milletvekilleri yakalarında, “Milletimizin başı sağ olsun” yazılı kurdeleler ile Genel Kurul Salonuna geldi.
AK Parti sıralarına Taş’ın, kırmızı karanfillerle bezenen fotoğrafı konuldu.
Hükümet adına konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve millete başsağlığı ile sabır diledi; depremde hayatını kaybeden AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş için TBMM Genel Kurulu’na ve yakınlarına taziyelerini iletti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Türkiye’nin, 6 Şubat pazartesi günü saat 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık’ta 7,7 büyüklüğünde ve aynı gün saat 13.24’te Kahramanmaraş Elbistan’da 7,6 büyüklüğünde meydana gelen iki büyük depremle sarsıldığını hatırlattı.
Odak derinliği yaklaşık 7 kilometre ve sığ odaklı bir deprem olduğunu anlatan Oktay, bunların Türkiye’nin son 100 yılda yaşadığı en büyük depremler olduğuna dikkati çekti. Fuat Oktay, şunları kaydetti:
“Art arda oluşan bu depremler ülkemizin her yerinde olduğu gibi etrafımızdaki birçok ülkede de hissedilmiştir. Yaklaşık 110 bin kilometrekare bir alanı etkileyen ve çok büyük bir yıkıcı etkisi olan bu depremler, 10 ilimizde çok geniş bir alanda can kaybına ve yaralanmalara neden olmuş, çok sayıda bina hasar görmüş ve yıkılmıştır. Hatta 11 de diyebiliriz buna, yine can kayıplarından ve etkilenen bazı bölgelerden dolayı. 110 bin kilometrekare, Avrupa’da birçok ülkenin yüzölçümü kadar veya ondan daha büyük bir alanı teşkil etmektedir. Bu deprem, Anadolu coğrafyasının son 2000 yıllık tarihçesinde 1668 Büyük Anadolu depremi ve 1939 Erzincan depreminden sonra meydana gelen en büyük üçüncü depremidir.”
Oktay, depremlerin, Türkiye’nin en önemli aktif fay zonlarından biri olan Doğu Anadolu Fay Zonu’nun iki ayrı kolu üzerinde meydana geldiğini, bu depremler sonucunda yerkabuğunun yaklaşık 400 kilometrelik bir hat boyunca kırıldığını ve 3-4 metre yer değiştirdiğini belirterek, “Bu etki sahada demir yolu rayları, kara yolu ve benzeri birçok yapıda belirgin şekilde gözlemlenmektedir. Ana depremler sonrasında şu ana kadar farklı büyüklüklerde 1300’den fazla deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerin 325’i 4 ve üzeri büyüklüktedir. Yine 3’ü 6 ve üzeri büyüklükte, eğer şu an itibarıyla veriler değişmediyse, 24 civarı da 5-6 arasında. Bu artçı deprem aktivitesinin daha uzun bir süre bölgede etkili olması beklenmektedir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, sadece iki büyük depremle değil aynı zamanda zorlu kış şartlarının getirdiği her türlü olumsuzlukla da mücadele etmek zorunda kalındığına işaret ederek, bu büyük felaketin gerçekleştiği ilk anda, saat 04.17’de, Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi müdahale çalışmalarına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında devletin ve hükümetin, tüm kurum ve kuruluşlarıyla cansiparane bir mücadele başlattığını ifade etti.
Depremden etkilenen illerde bakanların afetle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetlere nezaret ederken, kendilerinin de Ankara AFAD merkezinde tüm afet bölgesindeki çalışmaların koordinasyonunu yürüttüklerini dile getiren Oktay, “Sayın Cumhurbaşkanımız arama kurtarma çalışmalarını anbean bizzat, sadece takip etmiş değil, yönetmiş, dün ve bugün de deprem bölgesine giderek çalışmaları yerinde takip etmiştir.” dedi.
Fuat Oktay, depremde yaşamını yitiren ve yaralanan vatandaşlara ilişkin son verilere değinerek, “Ne yazık ki, üzülerek ifade ettiğimiz can kayıpları boyutunda baktığımızda şu ana kadar 14 bin 351 kimliğini belirlediğimiz can kaybı mevcut. Enkazlardan çıkarılanlar da buna dahil, yaralı olarak 63 bin 794 vatandaşımız kurtarılmıştır. Yıkılan bina sayısı 6 bin 444’tür.” bilgisini paylaştı.
Arama kurtarma faaliyetleri çerçevesinde sahada 24 bin 727 arama kurtarma personelinin fiilen çalışmalarına devam ettiğini anlatan Oktay, “Bunların içerisinde 5 bin 125 kişi, Türkiye’ye afetle mücadele çerçevesinde yardım teklifinde bulunan ülkelerden katılan arama kurtarma ekipleridir. Sahaya baktığımızda, arama kurtarma ekiplerinin dışında çok sayıda gönüllülerimiz, yerel yönetimlerimiz, sağlık personelimiz, güvenlik personelimiz, Emniyet güçlerimiz, Silahlı Kuvvetler personelimiz de bizzat faaliyet göstermektedir. An itibarıyla 113 bin 318 kişi fiilen afet bölgesinde çalışmalarını sürdürmektedir, görevlendirilmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, iş makinelerinin önemine işaret ederek, ilk andan itibaren bölgeye iş makinelerinin sevkinin başladığını ve bunları yakından takip ederek ihtiyaç duyulan yerlere sevk ettiklerini vurguladı. Oktay, “Toplam şu an sahada 10 bin 363 iş makinesi görev yapmaktadır. Türkiye’deki araç takip sistemi olan iş makinelerinin yaklaşık üçte biri fiilen bölgede çalışmaktadır. Şu anda sahada fiilen faaliyet gösteren vinç sayısı 920’dir, ihtiyacı olan yerlere de yine kaydırıyoruz.” ifadesini kullandı.
Çok farklı iş makinelerinin de sahada çalışmalarda yer aldığını aktaran Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Afetin olduğu ilk anda bir sıkıntımız vardı, bölgesel bazda da Türkiye genelinde de o günlerde hava şartları oldukça bozuktu, havadan ikmal noktasında ikincil afetleri yaşamamak için helikopterleri kullanamadık. Sahada çok yoğun tipi olan bölgeler vardı. Aynı zamanda Nur Dağı’nda da afetten kaynaklı hasar vardı, karadan götürmek istediğimiz için, yoğun trafik sıkışıklığı nedeniyle geçişlerin engellendiği bir dönemi yaşadık ilk anda. Ama ona rağmen sahaya, bütün imkanları yığmaya çalıştık. Özellikle havalimanının açık olduğu bölgelerde havalimanından doğrudan uçaklarla gittik ama helikopterleri ilk etapta kullanmayla ilgili sıkıntımız vardı. Hava araçları bizim için önemliydi. Şu an itibarıyla 81 uçak ve 79 helikopterle fiilen havayı çok yoğun şekilde değerlendiriyoruz. Sadece uçakların sorti sayısı 1122, helikopterler gece ve gündüz faaliyet içerisinde zaten. İskenderun Körfezi dahil o bölgede, tahliye de iş makinelerinin sevki de oradaki yangının söndürülmesi de dahil birçok alanda 22 adet gemiyi fiilen kullanıyoruz.”
Hükümet adına konuşan Oktay, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ilk andan itibaren beslenme faaliyetlerini devreye sokmaya çalıştıklarını söyledi.
Dün ve bugün itibarıyla girilmeyen il ve ilçenin kalmadığını bildiren Oktay, “Şu anda yoğun şekilde köylere müdahaleye çalışıyoruz. Tipiden kaynaklı ulaşılamayan yerler olursa helikopterleri de özellikle bunun için yoğun kullanmaya başladık.” diye konuştu.
Oktay, 1,5 milyondan fazla battaniye ile 100 bini aşkın çadırın afet bölgesine ulaştırıldığını açıkladı.
İl bazında çadır kentlerin oluşturulduğunu anlatan Oktay, tüm yurtlar, pansiyonlar, öğretmenevleri ve ilgili bütün yerlerin, geçici barınma ve beslenme amaçlı kullanıldığını, buralarda şu anda 500 binin üzerinde vatandaşın barındırıldığını ifade etti. Oktay, geçici barınmadaki vatandaşların toplamının 750 bini aştığını bildirdi.
Afet bölgesinin dışına tahliyeyi ısrarla teşvik ettiklerini belirten Oktay, bu amaçla bölgenin dışında ilk etapta 1 milyon 100 bin geçici barınma merkezinin aktif hale getirildiğini aktardı.
Tahliyeyle alakalı bir mekanizmanın oluşturulduğunu, bu kapsamdaki yerlerin belirlenerek ilan edildiğini söyleyen Oktay, buralara isteyenlerin kendi imkanlarıyla gidebileceğini, isteyenlerin de karadan, havadan ve denizden nakledilmesine ilişkin çalışmaların başladığını kaydetti.
Ulaştırma konusunda ilk etapta Nurdağı’nda bazı sıkıntıların yaşandığını anlatan Oktay, bu konuya ciddi şekilde odaklandıklarını, sonrasında afet bölgesine lojistik desteği sağlayacak tüm yolların açıldığını vurguladı.
“Yolların sıkıntılı, tek şeritli, kontrollü geçiş de olsa açılmasını zorladıklarını” söyleyen Oktay, “Nurdağı bunun örneklerinden. An itibarıyla lojistiği etkileyecek kapalı yolumuz yok.” dedi.
Hatay Havalimanı dışındaki havalimanlarının tamamının açık olduğunu ve faaliyetlerine yoğun şekilde devam ettiğini dile getiren Oktay, “Hatay Havalimanı’nda onarım çalışmaları başladı. En geç bir hafta içinde onarımı tamamlanacak.” diye konuştu.
Afet bölgesinde bulunan 10 bin civarındaki mobil baz istasyonundan yaklaşık 4’te 1’inin hasar gördüğüne değinen Oktay, bölgeye yoğun şekilde jeneratör iletildiğini, kesintisi olan elektriklerin devreye alınması ve mobil baz istasyonların da sevki ile haberleşmenin, afet yönetimini etkileyemeyecek boyutta olduğunu ve normale dönmeye başladığını kaydetti.
Doğal gaz ana iletim hatlarında 9 yerdeki kırılma ve ağır hasarın tamamının onarıldığını belirten Oktay, “Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep’e doğal gaz verilemiyordu, Adıyaman’a da tedbir amaçlı verilmiyordu. Dün akşam itibarıyla tamamladık ve dün akşamdan itibaren ikincil afetlere sebebiyet vermeyecek şekilde, kontrollü şekilde doğal gaz verebilecek konumdayız ve vermeye başladık. Ümit ediyoruz ki kontroller tamamlanıp tamamına doğal gaz veriyor olacağız.” ifadelerini kullandı.
Akaryakıt konusunda afet bölgesinde trafikteki sıkışıklıktan kaynaklı ciddi tedbirler almak durumunda kaldıklarını anlatan Oktay, “Akaryakıt sıkıntısını, çok ciddi bir sıkıntı boyutuna dönüşmeyecek şekilde yönettik. Gerek seyyar tankerler gerekse diğer tankerlerle bölgeye yoğun akaryakıt sevkiyatı devam ediyor. Gerektiğinde eskortla bunları geçiriyoruz.” bilgisini paylaştı.
Oktay, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle psikososyal desteklerin de devam ettiğini aktardı.
Bölgeyi rahatlatma kapsamında “afet bölgesi” kararı aldıklarını anımsatan Oktay, “OHAL kararı almak üzere de bugün huzurlarınızdayız.” dedi.
Sağlık açısından hastanelerin yoğun destek verdiğini belirten Oktay, “Hasar olan hastanelerde dışarıda, sahra veya daha küçük çaplı hastaneler faaliyete alındı. Orada bir sorun yaşamıyoruz. Ağır hastalar da hava ambulanslarıyla afet bölgesi dışına çok hızlı şekilde tahliye edildiler, edilmeye de devam ediliyor.” diye konuştu.
İlk etaptaki ihtiyaçları karşılamak için hane başına 10 bin lira destek sağlamaya başladıklarını belirten Oktay, “Bu, tüm afet bölgesini kapsayacak. Afetle mücadelenin sonuna kadar 100 milyar lira kaynak ayırmış durumdayız. Şu anda ilk müdahale çalışmaları devam ediyor, arama kurtarma çalışmaları tamamlandıktan sonra; enkazların hızlı şekilde temizlenmesi, kaldırılması, geçici barınma olayının tamamlanması, eş zamanlı olarak da kalıcı konutların, barınma hizmetlerinin yerine getirilmesi… Dolayısıyla 100 milyar liralık kaynak burada değerlendirilecek. Bu kapsamda yardım talebinde bulunan çevrelere, kişilere AFAD’ın hesapları tavsiye edildi.” bilgisini verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, depremin yaşandığı 10 ili, “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan ettiğini hatırlatan Oktay, Erdoğan’ın, arama kurtarma faaliyetlerinin ve sonrasındaki çalışmaların süratle yürütülebilmesini temin için Anayasa’nın 119. maddesine dayanarak 3 ay süreyle OHAL ilan etme kararını kamuoyuyla paylaştığını aktardı.
Olağanüstü durumların, olağanüstü tedbirlerin alınmasını gerektirdiğini vurgulayan Oktay, şöyle konuştu:
“Olağanüstü bir yönetim düzeninin gerekli olduğu doğal afet, tehlikeli salgın, hastalık ve kamu düzenini tehlike altına sokan yaygın şiddet vakaları gibi durumlarda başvurulan OHAL uygulamasında amaç, yaraların en hızlı şekilde sarılması. Biz de zaten şu anda yaraların en hızlı şekilde sarılmasıyla ilgili her türlü imkanı seferber etmiş durumdayız. Acil ve hayati ihtiyaç malzemelerinin karşılanması, afet bölgesinde yıkılma riski olan binaların bulunduğu alanlara girişin sınırlandırılması, tehlike arz eden binaların yıkılması, zaruri ihtiyaçlarının dağıtımının düzenlenmesi gibi zorunlu işler OHAL yönetimiyle kolaylıkla ve hızlıca sağlanabilecek. Mülki idare amirleri; tedavi, kurtarma, yedirme, giydirme ve barındırma gibi işlerde, bu gibi işlerin gerektirdiği acil satın almaları ve kiralamayı doğrudan yapabilecekler. Konaklama tesislerinin OHAL gereklerine göre kullanılabilmesi OHAL kapsamında mümkün olabilecek. Krizin, afetin boyutları göz önünde bulundurularak depremin yıkıcı etkisi; ağır kış şartları, doğrudan etkilenen il sayısı ve nüfusa göre üç aylık süreyle belirlendi.”
Demokratik hukuk devletlerinde olağanüstü durumların yönetiminin, hukukun izin verdiği olağanüstü yönetim usulleriyle gerçekleştiğine dikkati çeken Oktay, şunları kaydetti:
“Daha önce birçok ülkede, buna ABD, Kanada ve Filipinler de dahil, bunlar gibi birçok ülkede doğal afetler sonrası OHAL ilan edildi. Ülkemizde de OHAL afetten etkilenen illerle sınırlı tutularak Meclisimizin onayına, sizlerin onayına sunuldu. Tek hedef, afet yönetimi sürecinde, en çabuk ve en etkili şekilde, her anlamda, insanımızın, afetzedemizin yardımına koşabilmek. Yaraları en hızlı şekilde sarmak ve şehirlerimizi yeniden ihya etmek için olağanüstü hal durumunun hayati bir karar olduğuna inanıyoruz. Yaşadığımız bu büyük felaketin üstesinden devlet, millet el ele vererek geleceğiz, bu acı günlerimizi inşallah süratle geride bırakacağız.
Yaşanan bu büyük afetin yaralarının sarılması için yüce Meclisimizin, OHAL ilanına destek vermek suretiyle milletimizin ve devletimizin yanında olacağına inancımız tam. Tüm kurum ve kuruluşlarımız imkan ve kabiliyetleriyle vatandaşlarımızın yanında, hizmetinde. Arama kurtarma çalışmaları yapan görevli ve gönüllüler başta olmak üzere alanda emek veren sağlık görevlilerinden güvenlik görevlilerine, gönüllülere, sivil toplum örgütlerine, yerel yönetimlere, herkese ve 85 milyona, tek yürek deprem bölgemiz için dua eden milletimize şükranlarımızı sunuyoruz.”
MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, TBMM Genel Kurulunda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde yaptığı konuşmada, depremler nedeniyle hayatlarını kaybeden vatandaşları rahmetle andıklarını söyledi.
Türkiye’nin, dünyanın önemli deprem kuşaklarından biri üzerinde yer aldığına işaret eden Bülbül, “1900 ile 2023 yılları arasında ülkemizde 75’ten fazla büyük ve yıkıcı deprem meydana gelmiş ve binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.” dedi.
Bülbül, Türkiye’de son yıllarda 4 büyüklüğünün üzerinde meydana gelen deprem sayısında artış görüldüğünü, elde edilen verilere göre, 2020 yılında 320, 2021 yılında 187 ve 2022 yılında ise 170 adet 4 büyüklüğünün üzerinde depremin meydana geldiğini aktardı.
Son 23 yıllık zaman dilimine bakıldığında 4,5 büyüklüğünün üzerinde 37 depremin meydana geldiğini ve bunların birçoğunda büyük yıkımların yaşandığını anımsatan Bülbül, şunları kaydetti:
“Son olarak Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde 6 Şubat 2023’te gece saat 4.17’de 7,7 büyüklüğünde deprem meydana gelmiş ve bundan 9 saat sonra Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde ikinci bir büyük deprem meydana gelmiştir. Yaşanan bu son depremler birçok bilim adamı tarafından dünyanın en büyük afetlerinden biri olarak nitelendirilmiştir. Türkiye’nin yaşadığı en büyük deprem felaketi olarak değerlendirilen Kahramanmaraş’ta meydana gelen bu iki büyük depremin etkisinin yaklaşık 1200 atom bombası gücünde bir enerji etkisi oluşturduğu bilim adamları tarafından ifade edilmiştir. DSÖ tarafından 3. seviye uluslararası acil durum ilan edilmiş, depremin etkisini yoğun olarak gösterdiği Suriye ile birlikte yaklaşık 23 milyon kişinin depremden etkilendiği açıklanmıştır. Bu büyük depremlerin yanı sıra ilk depremden itibaren şimdiye kadar 1000’den fazla meydana gelen artçı deprem nedeniyle özellikle bölgede bulunan 10 ilimiz ve sayıları 13,5 milyonu bulan vatandaşımız depremden ağır şekilde etkilenmiştir.”
Bülbül, elde edilen son bilgilere göre, bölgede 6 bin 444 binanın yıkıldığını, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Adana, ve Elazığ’da 14 bin 14 vatandaşın hayatını kaybettiğini, 63 bin 794 vatandaşın da yaralandığını bildirdi.
Bu süreçte devletin tüm imkanlarıyla seferber olduğunu, bölgede AFAD, PAK, JAK, JÖAK, DAK, Milli Savunma Bakanlığı, Emniyet, Jandarma, UMKE, İtfaiye, Milli Eğitim Bakanlığı, STK, gönüllüler ve yerel destek ekiplerinden görevlendirilen personel ile toplam 5 bin 709’u uluslararası arama kurtarma ekiplerinden oluşmak üzere, alanda görev yapan toplam personel sayısının 113 bin 201 olduğunun altını çizen Bülbül, şöyle devam etti:
“Depremzede vatandaşlarımızın barınması için bölgede şu ana kadar 92 bin 738 AFAD çadırı kurulmuştur. Müsait durumda bulunan tüm otel ve misafirhaneler depremzede kardeşlerimizin kullanımına sunulmuştur. 10 ilimizde 77 sahra hastanesi kurulmuş, yaralı vatandaşlarımız askeri ve sivil hava araçlarıyla diğer illerde bulunan hastanelere nakledilmiştir. Bölgede bulunan vatandaşlarımızın yiyecek, içecek, barınma ve ısınma başta olmak üzere her konuda ihtiyaçlarının giderilmesi noktasında geniş çaplı bir çalışma yürütülmekte ayrıca psikososyal destek hizmetleri de verilmektedir.
Aziz milletimiz büyüklüğünü ve asaletini bir kez daha göstermiş, kan bağışları, ayni ve nakdi yardımlar, gönüllü arama-kurtarma faaliyetleri olmak üzere deprem bölgesindeki kardeşlerimizden desteklerini ve dualarını esirgememiştir. Tüm Türkiye’de bir hafta süreyle milli yas ilan edilen bu süreçte Cumhurbaşkanımızın 6 Şubat 2023 tarihinde yapmış olduğu açıklamayla depremden etkilenen 10 ilimiz, Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi olarak ilan edilmiştir. Yine depremin şiddeti nedeniyle 8 Şubat 2023 tarihi itibarıyla ağır bir şekilde etkilenen bölgede 3 ay süreyle OHAL ilan edilmiştir. Bölgede zaman kaybının önüne geçilmesi maksadıyla OHAL ilan edilmesi son derece lüzumlu ve isabetli bir karar olmuştur.”
MHP Grup Başkanvekili Bülbül, OHAL’in bir zaruret hali olduğunu, böyle bir durumda toplumun korunması ve bekasının esas olması gerektiğini belirtti.
Bazı hakların kısıtlanmasından bahsedildiğine işaret eden Bülbül, ancak temel gayenin toplum ve fert yararının birlikte sağlanması olduğunun unutulmamasını istedi.
Bülbül, “Karşı karşıya olduğumuz deprem felaketlerinin etkili olduğu 10 ili içine alan coğrafya, bu coğrafyada ortaya çıkan yıkım, meydana gelen can kayıpları, oluşabilecek güvenlik ve asayiş boşlukları, süreç içerisinde söz konusu olabilecek riskler ve milli güvenliğimizle ilgili zafiyet ihtimalleri, OHAL ilanının gerekliliğini tartışmasız kılmaktadır.” diye konuştu.
3 aylık sürenin oldukça ölçülü olduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Bülbül, OHAL süresinin uzun olduğu iddiasının, akla ve gerçeklere aykırı bir tutum olarak görülmesi gerektiğini dile getirdi.
OHAL’in, bölgesel olarak gerekliliğinin tartışmasız şekilde karşılarında durduğunu, karara karşı çıkmanın doğru bir tavır olarak görülemeyeceğini anlatan Bülbül, şöyle devam etti:
“Yaşanan felaketlerde, ‘devletimiz bu yıkımın altında kalır’ diye bekleyenler, el ovuşturanlar; devlet bu yıkımın altında kalırsa üstte kimin veya kimlerin kalmasını beklemektedirler? Ameller ancak niyetlere göredir. Herkesin niyeti ne ise eline geçecek odur. Kimin mücadelesinin Allah’ın rızası ve milletin selameti için olduğunu da en iyi bilen Cenab-ı Allah’tır. Bize düşen Gazi Meclisimizde daima milletimiz için ve milletimize göre hareket ederek, aziz milletimizin bizlere yüklediği sorumluluğu, daima milletimizin menfaatine olacak şekilde yerine getirmek olacaktır. Büyük Türk milleti olarak devlet-millet el ele, milli dayanışma içerisinde bu zorlu sürecin üstesinden geleceğimize inanıyoruz. Dünyanın ve Cumhuriyet tarihinin en büyük deprem felaketlerini yaşadığımız bugünlerde samimi olarak devletimizin yanında yer alan, taziyelerini ileten, yardımda bulunan ve arama kurtarma ekiplerini gönderen başta dost ve kardeş ülkeler olmak üzere tüm devletlere ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz.”
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, TBMM Genel Kurulu’nda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde konuştu.
Etki gücü yüksek, sonuçları çok ağır bir felaketle karşı karşıya olduklarına işaret eden Oluç, iki büyük depremle 10 ilin enkaza dönüştüğünü belirtti.
HDP’li Oluç, hem Türkiye hem de Suriye’deki depremlerde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diledi.
Deprem haberini alır almaz, partisinin seferberlik ilan ettiğini belirten Oluç, milletvekillerinin, depremin yaşandığı illerde vatandaşlarla bir arada olduğunu anlattı.
Oluç, depremlerde yıkılmayacak binalar yapmanın tedbir olduğunu, ancak tedbirlerin alınmadığını öne sürerek, “Devletin görevi binaların uygunluğunu ve yerini kontrol etmek. Ona göre ruhsat vermek ya da vermemektir. Yeterince doğru yapılıyor mu bu görev? Hayır. Deprem olduğunda yaraları sarmak için hazırlıklı olmak gerekir. Yeterli hazırlık var mı ? Yok. AFAD yetersiz, ayrılan bütçe komik. Hem eleman hem de ekipman eksik. Bu yetersizliğin yarattığı en önemli sonuç, zamanında müdahale edilmemesinin yarattığı ağır insanlık trajedisi.” diye konuştu.
17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden çeyrek asır geçtiğine dikkati çeken Oluç, bu süre içinde ders çıkarmayan, yeterli politika ve çözüm üretmeyen bir yaklaşımı, Kahramanmaraş merkezli depremlerde apaçık gördüklerini aktardı.
İstanbul’da yaşanacak bir depremin sonuçlarını düşünmek bile istemediklerini dile getiren Oluç, “İstanbul’da olası bir depremde yıkılacağı tahmin edilen bina sayısı, en iyimser beklentiyle 190 bin civarındadır. Bugün deprem bölgesinde yıkılmış bina sayısı, resmi açıklamaya göre 6 bin 444’tür. Felaketi düşünebiliyor musunuz?” sorusunu yöneltti.
Meclis’te kurulan deprem araştırma komisyonunun, 500 sayfalık bir rapor yayımladığını ve bu raporda 268 öneriye yer verildiğini anımsatan Oluç, iktidarın, önerilerin gereğini yapmadığını savundu.
Devletin 1999’da yaşanan depremden bu yana yeterli hazırlığının olmadığının bir kez daha ortaya çıktığını ileri süren Oluç, şunları kaydetti:
“Yöneticiler ‘çok büyük dersler aldık’ diyor. Nerede o dersler? Göremiyoruz. Türkiye deprem ülkesidir. Deprem gibi bir afeti, felakete dönüştüren ise tedbirsizliktir, zamanında gerekli önlemlerin alınmamasıdır. Yapılaşmadan tutalım da arama kurtarma faaliyetlerine varıncaya kadar, gerekli derslerin çıkartılmadığı, organize olunmadığı görülmektedir. Bilim insanları yıllardır uyarmaktadır. Kahramanmaraş depremi ‘geliyorum’ dedi. Bunun bilinmemesi imkansızdı. ‘Geliyorum’ diyen bir deprem karşısında hangi hazırlıklar yapıldı? Maalesef yine aynı vurdumduymazlıklar yaşandı. Görmezden gelindi. En başta alınması gereken tedbirler günler sonra alınmaktadır. İşte bu yaklaşım, öngörüsüzlüğün, tedbirsizliğin ve organizasyonsuzluğun sonucudur. Arama kurtarma çalışmalarına katılan AFAD personeli sayısında da tablonun ne olduğu belli değildir. Selde, orman yangınlarında gördük, yurttaş çaresizliğe sürüklendi. Yurttaşa yardımcı olması gereken sosyal devlet, halktan IBAN’la para toplayan devlete dönüştü.”
HDP Grup Başkanvekili Oluç, 10 ilin afet bölgesi ilan edildiğini hatırlatarak, bölgede yapılması gerekenlerle ilgili iktidarın elinde yeterince yetkinin bulunduğunu dile getirdi.
Oluç, “İktidarın önceki pratiklerine bakarsak, bunun afet yönetimi değil tam tersine böylesi bir dönemde halkı baskılamak, basını susturmak, muhalefeti engellemek gibi sonuçlar çıkaracağı kuvvetle muhtemeldir. 2016 sonrasında yaşananlar bunu göstermiştir. Ayrıca basiretli bir yönetimin afet yönetimi için OHAL’e de ihtiyacı yoktur.” ifadesini kullandı.
OHAL ile birbirini takip eden hukuksuz uygulamaların devreye konulabileceğini savunan Oluç, “Afet bölgesi ilanıyla bu iktidarın yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Ayrıca yürütmenin elindeki olağanüstü, mutlak iktidar yetkileri ile de yapamayacağınız hiçbir şey yoktur. Derdiniz ne? Seçimlere gidiyoruz. Mayısta seçimler yapılacak diye konuşuluyordu. OHAL ilanı ile bunun bir alakası olabilir mi acaba? Bunları düşündürtüyorsunuz. Bu nedenlerle OHAL ilanına karşıyız, doğru ve gerekli bulmuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, TBMM Genel Kurulunda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin tezkere üzerine yaptığı konuşmada, Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinin yaşandığını belirtti.
Bölgeye 164 tır yardım gönderdiklerini bildiren Dervişoğlu, afet bölgesinin geniş alanı kapsaması ve olumsuz hava koşulları gibi nedenlerle çalışmaların zorlukla devam ettiğini söyledi.
Dervişoğlu, şunları kaydetti:
“Bu felaketi coğrafyamızın ve dünyanın en büyük felaketlerinden birisi haline getiren neden, deprem öncesindeki tedbirlerin yetersizliği ile deprem sonrasında afet yönetimin zamanında ve koordineli biçimde devreye girememesidir. Büyük bir insani yıkım yaşanmıştır. Deprem tesirini azaltmak için yapılması gerekenlerin yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Bölgede 15 milyon insanımız 30 saatten fazla kendi kaderine terk edilmiştir. Tam bir kaos yaşanmış ve aldığımız bilgilere göre halen yaşanmaya da devam ediyor. Uzmanların, akademisyenlerin yıllardan beri yaptıkları ikazları hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Bu felaketi insanlık tarihine geçiren bir diğer acı neden de deprem sonrasındaki afet yönetiminde beceriksizliktir. Devlet yönetimindeki koordinasyonsuzluk, depremle birlikte gün yüzüne çıkmıştır.”
İktidarın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni daha hızlı ve etkin karar alma iddiasıyla getirdiğine değinen Dervişoğlu, şöyle konuştu:
“Anayasal ve yasal düzenlemelerin tamamı, bugün yürütme erki ve onun emrindeki kamu kurumlarına tam yetki vermesine rağmen iktidarın, OHAL ilan etme girişimi sebebini Gazi Meclis’te izah etmesi gerekir. Eğer temel meselemiz TSK’nin görevlendirilmesi ise bu yetki zaten yürütmenin elinde var. İktidar OHAL yetkisi olmadan TSK’nin tüm unsurlarını bölgeye yönlendirebilir ve istediği şekilde görevlendirebilir. OHAL ile amaçlanan, deprem bölgesinde TSK unsurlarını kullanmak ise bunun için OHAL’e ihtiyaç yoktur. Mevcut durumda OHAL yetkisine ihtiyaç yoktur. Çünkü OHAL sadece hak ve hürriyetlerin askıya alınmasına imkan veren bir düzenlemedir. Bu hakların askıya alınmasına ne gerek var? OHAL afetle mücadelede yetersizliğin tartışılmasını gündeme getirilmesini yasaklamaktan, iyi niyetli uyarıları engellemekten başka ne işe yarayacaktır? Bunu neden istiyorsunuz?
Afetlere acil müdahale çalışmaları zaten TSK’nin asli vazifeleri arasında yer alıyor. Eğer asıl konu ordunun seferber edilmesi ise ordu bu durumda zaten seferber edilebilir. Afet bölgesi ilanı ordunun en etkili şekilde kullanılmasını mümkün kılmaktadır. Eğer ordunun seferber edilmesi açısından bir yasal düzenleme söz konusu ise buradan hep birlikte konuşalım. “
Mevcut kanunların, afetlerin meydana gelmesi durumunda mülki amirlere olağanüstü yetkiler verdiğine dikkati çeken Dervişoğlu, geçmişte bazı iktidarların da bu kanunlara başvurduğunu, hızlı karar mekanizmalarının olduğunu, bu nedenle iktidarın OHAL talebinin hiçbir tutarlı ve mantıklı izahının olmadığını savundu.
Dervişoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“OHAL ile belediyelere ait olan karar alma ve uygulama yetkisinin valiliklere ve kaymakamlıklara devri söz konusu olacak. Bugün bize lazım olan kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlamak ve yeni kayyum modellerinin oluşturulmasına seyirci kalmak değil, vatandaşlarımızı karşı karşıya kaldığı bu facianın yıkıcı etkilerinden kurtarmaktır. Milletimiz, devletini karşısında değil yanında görmek istiyor. Bugün daha fazla kurtarma ekibine, iş makinesine, çadıra, ısıtıcıya, gıdaya, ilaca ihtiyacımız var. Bütün bunlara rağmen koordinasyonsuzluk, hazırlıksızlık, müdahale kabiliyetindeki yetersizlik nedeniyle eksikliklerin ikmali bakımından kısa bir süre olağanüstü hale ihtiyaç varsa, 1 aylık olağanüstü hal ilanına sıcak bakabileceğimizi de iktidar partisine bildirdik. OHAL ve benzeri yöntemler sadece afet ve acil durumlarla ilgili teknik ve insani çalışmalarla sınırlı kalmaz, kanser gibi her yere yayılma istidadı sergiler.”
Dervişoğlu, 3 aylık OHAL ilanına karşı oy kullanacaklarını bildirdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, TBMM Genel Kurulunda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin tezkerenin üzerinde yaptığı konuşmada, depremde hayatını kaybeden AK Parti Adıyaman Milletvekili Yakup Taş ve ailesinin yanı sıra tüm vatandaşlara rahmet, yaralılara da acil şifalar diledi.
Üç gündür deprem bölgesinde olduğunu belirten Erkek, kendilerine düşen temel görevlerden birinin de doğru teşhisleri koyabilmek olduğunu, halkın yalnızlığını ve çaresizliğini paylaşmak olduğunu söyledi. Erkek, “Acılarımızı ve yaralarımızı sarabilmemiz için gerçekleri de paylaşacağız.” dedi.
Büyük bir çöküş ve büyük felaket yaşadıklarını anlatan Erkek, aynı zamanda bir sistemin ve liyakatsizliğin çöküşünü de yaşadıklarını savundu. Gittikleri birçok yerde enkaz başında bekleyen ailelerin yardım beklediğini gördüklerini ifade eden Erkek, “AFAD çalışıyor, devlet çalışıyor, yerel yönetimler, sivil toplum çalışıyor. Arama-kurtarma ekiplerine, doktorlarımıza, sağlık görevlilerine, polisimize ve askerimize şükran borçluyuz ama inanılmaz bir organizasyon bozukluğu var. Hala devam ediyor. Biz Sayın Erdoğan’ın dediği gibi rahat değiliz. Bu gerçeği görmemiz lazım. Çok büyük bir felaketle ve çok büyük bir organizasyon bozukluğuyla karşı karşıyayız. Yapılması gerekenleri hep birlikte hızla yapmak zorundayız. Herkes tam bir dayanışma içerisinde olmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
Erkek, binlerce insanın hayatını kaybettiği ve yaralandığı 1999’daki Marmara Depremi’nin ardından Ecevit Hükümetinin OHAL ilan etmeyi doğru bulmadığına işaret ederek, “Şimdi neden?” diye sordu.
Deprem bölgelerinin afet bölgesi ilan edildiğini anımsatan Erkek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Afet bölgesi o kadar çok büyük yetkiler tanıyor ki, iş makinelerine, mallara el koyabilirsiniz. Afet Kanunu ile çalışma zorunluluğu da getirebilirsiniz, meskun bölgeleri boşaltıp başka bölgelere nakledebilirsiniz, kamu ve özel tüm taşınmazları belli sürelerde kullanabilirsiniz, süreleri uzatabilirsiniz. Ben Cumhuriyet tarihimizde, yakın tarihte bir doğal afet sebebiyle OHAL ilan edildiğini hatırlamıyorum. En yakın 1999 depreminde o zamanki hükümet hiç bunu düşünmedi, istemedi. Şimdi neden? Sayın Erdoğan ‘ticaretteki yolsuzluklara, fitne ve fesatta, yağmalama çalışmalarına OHAL ile müdahale etme imkanı sağlayacağız’ diyor. Eğer biz bunun için OHAL ilan ediyorsak vay bizim devletimizin haline. Suçla mücadele etmek için OHAL’e mi ihtiyacımız var bizim? Bizim askerimiz, polisimiz, savcımız yok mu?”
Erkek, AFAD’da kritik görevde olan bir kişinin arama-kurtarma görevlerinde hiçbir uzmanlığı ve eğitimi olmadığını ileri sürerek, “Neden bu görevlere bu insanlar getiriliyor? Neden liyakatsizlik bu boyutlarda? Niye AFAD’da, Kızılay’da bu derece büyük bir liyakatsizlik var? Niye bunları yaptık?” diye sordu.
Muharrem Erkek, “OHAL ilan etmek hiçbir haklı gerekçeniz yok ama buna rağmen size 1 ay süreyle OHAL ilan edilsin imkanını verdi Millet İttifakı, onu da elinizin tersiyle reddettiniz.” diye konuştu.
CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Cumhurbaşkanı’nın, depremin üzerinden 30 saat geçtikten sonra bölgeyi afet bölgesi ilan ettiğini belirterek, “Pazartesi sabahı hemen felaketi öğrenir öğrenmez afet bölgesi ilan etmeye engel olan neydi? Tek bir imzayla o sabah afet bölgesi ilan etmek mümkündü ama salı günü afet bölgesi ilan edildi.” dedi.
Afet bölgesinin ardından OHAL ilanı kararının açıklandığını hatırlatan Tezcan, “Kaybettiğimiz vatandaşların canını kurtaramayan OHAL şimdi neyi kurtaracak? Enkaz altında yatan evlatlarımızı, analarımızı, kardeşlerimizi kurtarmayan OHAL, 4 gün sonra neyi kurtaracak. Neden bu yetkiyi istiyorsunuz?” ifadelerini kullandı.
Milli Savunma Bakanlığının, 58 saat sonra 3 bin 500 askerin deprem bölgesine gönderildiği şeklinde paylaşım yaptığını aktaran Tezcan, askerlerin bölgeye geç intikal ettirildiğini ve sayısının yetersiz olduğunu savundu. Bu konuda bir organizasyonsuzluk yaşandığını öne süren Tezcan, “Tüm yetkilerin tek bir elde toplandığı bir sistemde bu başarısız ve beceriksiz tutum nasıl izah edilir? Bunu ortadan kaldıracak adım OHAL ilanı mıdır? OHAL yetkilerine mi ihtiyaç var bunu yapmak için?” diye konuştu.
Tezcan, OHAL’e gerek olmadığını, Cumhurbaşkanının zaten yeteri kadar yetkisi olduğunu ancak süreci yönetme konusunda yeteneği olmadığını savundu. Tezcan, tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecinde bile OHAL’e gerek duyulmadığını ancak şimdi 10 ili etkileyen bir süreç için OHAL yetkisi istenmesinin yanlış olduğunu savundu.
Genel Kurul’da Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 10 ilde OHAL ilanına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerinde hükümet, gruplar ve şahıslar adına yapılan konuşmaların ardından gerçekleştirilen oylamada tezkere kabul edildi.
Buna göre, Anayasa’nın 119. maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre Kahramanmaraş, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa’da 8 Şubat 2023 Çarşamba’dan itibaren 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edildi.