Genel Kurulda, CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, “Çorlu tren kazası”, AK Parti Bursa Milletvekili Refik Özen, “Srebrenitsa soykırımının 26’ncı yılı”, İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin ise “Aydın’ın sorunları” ile ilgili gündem dışı konuşma yaptı.
AK Parti Bursa Milletvekili Özen, Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da 1995’te yaşanan soykırımın 26’ncı yılı olduğunu hatırlattı.
“Srebrenitsa’da bugüne kadar görülmeyen bir vahşetin yaşandığını” söyleyen Özen, Srebrenitsa ve çevresinde bulunan 94 toplu mezarda, 6 bin 900 şehidin kalıntılarının tespit edildiğini, yaklaşık bin kayıp olduğunu belirtti.
Srebrenitsalı şehitlerin; vatanları, namusları, şerefleri ve onurları için hayatlarını verdiğini ve toplu katliama maruz kaldığını dile getiren Özen, “Bir masum insanın ölümü, tüm insanlığın ölümü gibidir. Buna inanarak, bu acıların bir daha yaşanmaması, katliamların tekrar edilmemesi için Srebrenitsa’yı hafızalarımızdan hiç çıkarmayacak, silinmesine izin vermeyeceğiz.” dedi.
Genel Kurulda milletvekilleri, Srebrenitsa soykırımına dikkati çekmek amacıyla yakalarına “Srebrenitsa çiçeği” taktı. Srebrenitsa soykırımının 26’ncı yılına ilişkin düşüncelerini dile getiren milletvekilleri, soykırımda hayatını kaybeden Boşnaklara Allah’tan rahmet diledi.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Çorlu’daki tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diledi.
Mart ayında kazanın 7’nci duruşmasının yapıldığını hatırlatan Türkkan, “İYİ Parti olarak asla kaderle açıklanmayacak bu tren kazasının takipçisi olmaya, yakınlarını kaybeden ailelerin sesi olmaya devam edeceğiz.” dedi.
Son 3 yılda Türk lirasının, dolar karşısında yüzde 100 değer kaybettiğini söyleyen Türkkan, “Vatandaş dolarla maaş almıyor ancak dolar durmadan yükseliyor. Vatandaş, değer kaybeden Türk lirası nedeniyle artık hiçbir şey alamıyor.” diye konuştu.
MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül, Çorlu’daki tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine baş sağlığı dileyerek, “Yürüyen yargı süreçlerinin, adalete güveni sarsmayacak şekilde, hukuk ve hakkaniyet ölçüleri içerisinde sonuçlanmasını temenni ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
İskeçe Türk Birliğinin (İTB) yeniden tescil başvurusunun Yunanistan yargıtayı tarafından reddedilmesine tepki gösteren Bülbül, “Yunanistan yargıtayının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını yok sayan kararını kınıyorum. Yunanistan’ı uluslararası hukuka uygun hareket ederek, 13 yıldır hayata geçirmekten imtina ettiği AİHM kararını uygulamaya ve Batı Trakya Türk azınlığı sivil toplum örgütlerinin tescili için gerekli adımları atmaya davet ediyoruz.” mesajını verdi.
Srebrenitsa soykırımının 26’ncı yılı olduğunu anımsatarak, hayatını kaybeden 8 bin 372 Boşnağa Allah’tan rahmet dileyen Bülbül, şöyle devam etti:
“Bosna kasabı lakaplı Ratko Mladic 2011’de yakalandı. 2012’de soykırım, insanlığa karşı suç işleme ve savaş kanunlarını ihlalden yargılanmasına başlandı. 2017’de 10 farklı suçtan hüküm giyerek ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Yalnızca Türk ve İslam düşmanı değil, aynı zamanda insanlık düşmanı olan bu caninin Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde görülen davasının nihai mahkeme kararı verildi ve kendisi geçtiğimiz günlerde mahkemece ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu vesileyle adaletin er ya da geç mutlaka tecelli ettiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum.”
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç da Çorlu’daki tren kazasına ilişkin davanın 8’inci duruşmasının eylül ayında görüleceğine işaret ederek, “Adalet Bakanlığına aileler ve Türkiye halkları adına bir kez daha sesleniyoruz; dönemin ulaştırma bakanı, genel müdürler, siyasi sorumlular, bürokratlar, üst yönetim dahil tüm yöneticiler ve kazada sorumluluğu olanlar soruşturmaya dahil edilmeli.” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise Çorlu’da yaşanan tren kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyerek, “Meclisimizin ve yargının, adil yargı feryadına, çığlığına kulak vermesini talep ediyorum.” diye konuştu.
Soma’dan Ankara’ya 880 madenci adına gelen 40 madencinin “8 yıldır alamadıkları toplam 25 milyon lira civarında tazminatı” talep ettiklerini belirten Altay, “Erdoğan, üç Mercedes aldın, 54 milyon verdin. 880 işçinin 25 milyon alacağını paşa paşa vereceksin, vermek zorundasın.” ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, “bin hakim, savcı alınacağını” açıkladığını hatırlatan Altay, “Yargı vesayet ve baskı altında olduğu sürece bin hakim, savcı değil, 10 bin hakim, savcı alsanız, 10 bin dolar alan siyasetçiyi gene açıklayamazsınız, mafyadan 10 bin dolar alan siyasetçiyle ilgili soruşturma açmak için bir cesur savcı bulamazsınız. Bu da bir ayıp, bir kepazelik. Kabul etmem mümkün değil.” değerlendirmesini yaptı.
AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, “Çorlu’daki tren kazasında hayatını kaybeden 25 vatandaşımızı rahmetle yad ediyorum.” dedi.
Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra en büyük katliam ve en büyük insanlık trajedisi olan Srebrenitsa katliamının 26’ncı yılı olduğunu hatırlatan Ünal, “Bu katliamı kalbimizde acı bir hatıra, hafızamızda acı bir cümle ile hatırlıyoruz. Bir çocuğun cümlesiydi. ‘Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?’ diyen, ölümü kabullenmiş ama artık çaresizlikle acısını hafifletmek isteyen bir çocuğun çığlığıydı bu. Maalesef 8 bin 372 sivil, Ratko Mladic komutasındaki Sırp askerler tarafından hunharca katledildiler.” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Adalet Divanı’nın da Srebrenitsa’yı katliam olarak kabul ettiğini, Mladic’in ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığını anımsatan Ünal, insanlığın hafızasının, Avrupa’nın kalbinde yaşanan bu insanlık trajedisini unutmaması gerektiğini vurguladı.
Özellikle CHP’nin, “sarayın savcıları, sarayın hakimleri, satılmış savcılar, satılmış hakimler” ifadeleri ile hakimler ve savcılar ile yargı üzerinde baskı oluşturduğunu ifade eden Ünal, şunları kaydetti:
“Bir hakim ya da savcının, karar verirken ‘sarayın savcısı, sarayın hakimi’ ya da Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında kullandığı şekliyle ‘satılmış savcı, satılmış hakim’ yaftasını yememek için bizim kararlarımız önlerine gittiğinde ciddi bir baskı yaşadıklarını gördüm. Mesela, bir genel başkan yardımcımızla ilgili, ‘Yelloz köpek havlıyor.’ ifadesini, bir hakim suç olarak kabul etmedi. ‘Pis domuz.’ ifadesini hakaret olarak kabul etmedi. Benimle ilgili yapılmış ağır hakaretleri hatta tehditleri yargıya taşıdım. Tamamıyla ilgili takipsizlik kararı verildi. Allah aşkına, nasıl oluyor da AK Parti yargı üzerinde baskı oluşturuyor? Her bir hakim ve savcımız son derece onurludur, tarafsızdır ve bağımsızdır. Onların onurlarıyla ilgili bu tür ifadeleri, ‘satılmış, sarayın hakimi, sarayın savcısı’ ifadelerini şiddetle reddediyorum. Yargı, Türkiye’de hiçbir dönem olmadığı kadar tarafsız ve bağımsızdır.”
Genel Kurul’da daha sonra grup önerilerinin görüşmelerine geçildi.
Genel Kurulda, gündem dışı konuşmaların ardından partilerin grup önerileri ele alındı. AK Parti’nin, gündem ve çalışma saatleriyle ilgili grup önerisi kabul edildi.
Buna göre, Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, gündemin ikinci sırasına alındı.
Görüşmelerine devam edilen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tamamlanamaması halinde Meclis Genel Kurulu, çalışma günü dışında 9 Temmuz Cuma günü de mesai yapacak.
Öte yandan İYİ Parti’nin, “Müzik sektöründe yaşanan sorunlar”, HDP’nin “Bağımsız ve tarafsız bir medyanın oluşması”, CHP’nin “Tarım ve hayvancılık sektöründe yaşanan sorunlar”ın araştırılması önergelerinin bugün ele alınması önerisi kabul edilmedi.
İYİ Parti’nin grup önerisi sırasında CHP Grubu adına söz alan Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, konuşmanın başında Dadaloğlu’nun “Ferman padişahın dağlar bizimdir” adlı şiirinin bestelenmiş halini okudu. CHP milletvekilleri de Kayışoğlu’nu alkışlarla destekledi.
Grup önerilerinin ardından kamuoyunda 4. Yargı Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerine geçildi.
Kamuoyunda 4. Yargı Paketi olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.
- Kanuna göre, idari başvurulara cevap verme süresi 60 günden 30 güne, cevap verme süresinin kısaltılmasına bağlı olarak kesin olmayan cevaplar için öngörülen bekleme süresi ise 6 aydan 4 aya indirilecek.
- İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yapılacak değişiklikle, üst makamın veya üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamın cevap verme süresi 60 günden 30 güne indirilecek. İdari eylemler nedeniyle dava açmadan önce idareye yapılan zorunlu başvurulara ilişkin idareye tanınan 60 günlük cevap verme süresi de 30 güne düşürülecek.
- Yargılamada yaşanan gecikmelerin önüne geçilmesi ve makul sürede yargılanma hakkı ile hak arama hürriyetinin daha etkin korunması için idari yargı mercilerince verilen nihai kararlar, gerekçesiyle birlikte en geç 30 gün içinde yazılacak.
- Düzenlemenin yasalaşarak yürürlüğe girmesinden önce yapılmış idari başvurular bakımından, idarenin cevap verme süresi 60 gün, kesin olmayan cevaplar için öngörülen bekleme süresi ise 6 ay olarak devam edecek.
- Kadına karşı şiddet eylemleriyle daha etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması amacıyla eşe karşı işlenen “kasten öldürme”, “kasten yaralama”, “eziyet” ve “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarında kabul edilen cezayı artırıcı nedenler, boşanılan eşi de kapsayacak.
- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının ya da banka veya kredi kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen suçlarda, davaya bakma yetkisi bakımından suçun işlendiği yer mahkemesine ilave olarak mağdurun yerleşim yeri mahkemeleri de yetkili olacak. Düzenlemeyle, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında verilebilecek yetkisizlik kararları nedeniyle ortaya çıkacak zaman ve hak kayıplarının önlenmesi amaçlanıyor.
- Usulüne uygun olarak çağrılıp da mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanıklar hakkında verilen zorla getirme kararlarının bildirilmesine ilişkin ilave usul getiriliyor. Buna göre, teknolojik gelişmeler doğrultusunda yargısal etkinlik ve verimliliğin artırılması amacıyla mevcut usule ek olarak zorla getirme kararı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması halinde bu araçlardan yararlanılarak da tanığa bildirilecek.
- İfadesi alınmak amacıyla düzenlenen yakalama emri üzerine mesai saatleri dışında yakalanan ve belirlenen tarihte yargı merci önünde hazır bulunmayı taahhüt eden kişi, Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda serbest bırakılabilecek. Bu hüküm her yakalama emri için ancak bir kez uygulanabilecek. Taahhüdünü yerine getirmeyen kişiye, yakalama emrinin düzenlendiği yer Cumhuriyet savcısınca bin lira idari para cezası verilecek.
- Katalog suçlarda bir kişinin tutuklanabilmesi, kuvvetli suç şüphesinin somut delillere dayanmasına bağlı hale getirilecek.
- Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu konudaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin hakim veya mahkeme kararlarında, mevcut koşullara ilave olarak adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını gösteren deliller de somut olayda gösterilecek ve kararda yer alacak.
- Konutu terk etmeme yükümlülüğü, şahsi hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak, bu yükümlülük altında geçen her 2 gün, cezanın mahsubunda 1 gün olarak dikkate alınacak.
- Düzenlemeyle, gerek soruşturma gerekse kovuşturma evresinde adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunun, yargı mercilerince belirli aralıklarla incelenmesi zorunlu hale getirilecek.
- Soruşturma evresinde, şüphelinin adli kontrol yükümlülüğünün devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda en geç 4 aylık aralıklarla Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından bir karar verilecek.
- Kovuşturma evresinde ise mahkeme, hakkında adli kontrol kararı bulunan sanığın bu yükümlülüğünün devam edip etmeyeceğine en geç 4 aylık süre içinde resen karar verecek.
- Adli kontrol süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde en çok 2 yıl olup, bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek 1 yıl daha uzatılabilecek. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde ise adli kontrol süresi en çok 3 yıl olup, bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilecek. Ancak uzatma süresi, toplam 3 yılı, Türk Ceza Kanunu’nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda 4 yılı geçemeyecek.
- Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi halinde olduğu gibi beraat kararı verilmesi halinde de tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar, hakim denetimi altında yok edilecek.
- İddianamede olayların delillerle ilişkilendirilerek açıklandığı bölümde, yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilemeyecek.
- İddianameye ilişkin bilgiler ve duruşma tarihi; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması halinde bu araçlardan yararlanılarak da bildirilecek.
- Kovuşturma evresine geçildiğinde çağrı kağıdına iddianame de eklenecek.
- Seri muhakeme usulünde yaptırımın belirlenmesi bakımından koşulları bulunması halinde zincirleme suça ilişkin hükümler uygulanabilecek.
- Mahkemece tespit edilen eksiklikler, Cumhuriyet savcısı tarafından tamamlandıktan sonra talep yazısı yeniden düzenlenerek mahkemeye gönderilebilecek.
- Duruşma günü belirlendikten sonra basit yargılama usulü uygulanamayacak.
- Sulh ceza hakimliğinin tutuklama ve adli kontrole ilişkin verdiği kararlara karşı yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulunduğu asliye ceza mahkemesi hakimine ait olacak. İtirazı incelemeye yetkili mercilerin farklı olduğu hallerde, itirazların gecikmeksizin incelenmesi için karara itiraz edilen sulh ceza hakimliği tarafından gerekli tedbirler alınacak. Sulh ceza hakimliği işleri, asliye ceza hakimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza mahkemesi başkanına ait olacak.
- Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle; açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile kapalı ceza infaz kurumunda bulunup da açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaya hak kazanan hükümlüler, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına karar verilen hükümlüler ve denetimli serbestlik tedbirinden yararlanan hükümlülerin izinli sayılmalarına ilişkin süre, salgının devam etmesi halinde Sağlık Bakanlığının önerisi üzerine, Adalet Bakanlığı tarafından her defasında iki ayı geçmemek üzere iki kez daha uygulanabilecek. Böylelikle salgının sürmesi durumunda Kovid-19 izin süresinin en fazla 30 Kasım 2021’e kadar uzatılabilmesi öngörülüyor.
- Hakim adayları ile avukat stajyerlerine Anayasa Mahkemesinde staj yapma imkanı getirilecek.