Siyaset, toplumun refahı ve ülkenin geleceği için hizmet etme amacı taşımalıdır. Ancak ne yazık ki, bazı siyasetçilerin elde ettikleri makam ve mevkileri kişisel çıkarları doğrultusunda kullanmaya başladığına tanık oluyoruz. Bu durum, halkın güvenini sarsmakla kalmıyor; aynı zamanda siyasetin etik değerlerine de gölge düşürüyor.
Bir siyasetçinin makamı, ona geçici olarak emanet edilen bir görevdir. Bu görev, o partiye veya ülkeye hizmet etmek için verilir, şahsi menfaat sağlamak için değil. Makam sahibi olmak demek, bu yetkinin arkasına sığınıp şahsi çıkarlar peşinde koşmak değil; halka, adalete ve ülkenin iyiliğine hizmet etmektir.
Ancak, ne yazık ki bazıları bu yetkiyi suistimal ederek, makamlarını kişisel nüfuzlarını artırmak için kullanıyorlar. Siyasi gücü arkasına alanlar, çoğu zaman kendi çevresine, ailesine veya dostlarına çıkar sağlama yoluna gidiyor ve bu durum, ülkenin her kademesinde ciddi sorunlara yol açıyor.
Özellikle siyasette sorumluluk bilinci, etik değerler ve toplumun menfaatine odaklanma, başarılı bir yöneticiyi sıradan bir siyasiden ayıran temel unsurlardır. Bu tür bir sorumluluğa sahip olmayan kişiler, siyasi mevkilerini yalnızca bir iktidar aracı olarak kullanmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, siyaset bireysel bir kazanç kapısı değil, halkın sorunlarına çözüm üretme mecrasıdır.
Bu nedenle, siyasi makamlarda oturan kişilere bir hatırlatma yapmak gerekir: O koltuklar, size geçici olarak emanet edilmiştir. Bu emanetin sorumluluğunu taşıyamıyorsanız, o makamdan ayrılmalısınız. Siyasi makamlar babadan kalma miras değil, halka hizmet aracıdır ve bu koltuklarda oturanların da bunu sürekli olarak akılda tutmaları gerekir.