Kilo verememek günümüzde en sık karşılaşılan problemlerden biridir. Bireyin genetik yapısı, hareketsiz yaşam sürdürmesi ve kötü beslenme alışkanlıkları yaşam kalitesini etkileyerek hem mental hem fiziksel olarak bireyi olumsuz etkiler. ”Diyet” kelimesi ilk akla geldiğinde düşük kalori alımını anımsatabilir. Ancak sanılanın aksine alınan kalorinin metabolizma hızınıza uygun olmasının yanı sıra gün içerisinde tüketilen besinlerin içerikleri ve hangi sıklıkla tüketildiği de önem taşımaktadır. Diyet sürecinde kilo vermenize engel olan besinleri gelin birlikte inceleyelim;
Kızarmış gıdalar
Et, balık, tavuk, patates gibi kızartılmış gıdalar yanma işlemine maruz kalır ve trans yağları oluşturur. Bu yağlarla hazırlanan besinler kandaki kolestrol seviyesini olumsuz yönde etkiler. En çok cips, fast food gibi hazır veya paketli gıdalarda karşımıza çıkar. Kötü kolestrolü arttırarak birçok hastalığın oluşumuna sebep olan kızartılmış gıdalar, içerdiği doymuş yağ sayesinde kilo vermeyi yavaşlatır. Tip 2 diyabete yakalanan ve kilo vermede en çok zorlanan grup olarak bilinen insülin direncine sahip bireylerin besin tüketim kaydında sürekli kızarmış gıda tükettiğine rastlanılmıştır. Kilo verme sürecinizi hızlandırmak adına kızartma yerine ızgara/ fırında/ haşlama gibi sağlıklı pişirme yöntemlerini kullanabilirsiniz.
Beyaz un
Beyaz un ve beyaz unla yapılan; pasta, kek çörek, beyaz ekmek gibi lif içeriği düşük besinler kan şekeri düzensizliklerine neden olur. Bu da çok çabuk acıkılmasına, açlık ataklarımızın oluşmasına ve gün içerisinde çok daha fazla kalori alımına neden olur. Rafine işlemine maruz kalan un karbonhidrat ve nişasta açısından zengin bir besin . Lif, mineral ve vitamin bakımından fakir olan un hızlı sindirime uğradığı için açlık hissinin oluşma sürecini hızlandırıyor. Bununla beraber oluşan açlık durumu kilo verme sürecini malesef yavaşlatıyor. Günlük beslenmemizde çavdar, tam buğday, tam tahıl, kepek veya yulaf unlarını tercih ederek kilo verme sürecimize destek olabiliriz.
Tuz
Günlük alınması gerekenden fazla tuz tüketimi vücutta sodyum dengesini bozarak dokular arasında su tutulmasına ve buna bağlı ödem oluşumuna neden olur. Bozulan sodyum dengesi vücudun kalsiyum işlevlerini engelleyerek yağ yakım sürecinde yavaşlamalar olmasına yol açar. Ödem artışına bağlı olarak tartıda olduğunuzdan fazla çıkmanız ise psikolojik olarak sizi strese sokar. Bu yüzden kilo verme sürecine yardımcı olmak adına günlük alınan tuz miktarı sınırlandırılmalı ve yüksek tuz içeriğine sahip olan şarküteri ürünleri, turşu, konserve ve salamura tarzı besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.
Şeker
Şekerin fazlası vücudumuzda karaciğer tarafından yağ olarak depolanmaktadır. İdeal bel ölçüsünün üzerinde olan ve göbek bölgesinde yağlanma olarak bilinen elma vücut tipli bireylerin fazla şeker tükettiği yapılan çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Fruktoz ve glukozdan oluşan bu yapı vücudumuzun ihtiyacı olan sağlıklı besin değerlerini içermez. Fazla şeker tüketimi insülin salınımını arttırdığından bölgesel yağlanmaya neden olmaktadır. Bu yüzden günlük beslenmemizde basit şeker alımından kaçınmalı bunun yerine kompleks karbonhidrat kaynaklarından faydalanmalıyız.
Asitli içecekler
Gazlı içeceklerin içerisinde bulunan şeker, insülin salgılanmasını arttırır ve kan şekerinde düzensizliklere yol açar. Gün içerisinde asitli içecekler çok tüketildiğinde kişide halsizlik, hızlı acıkma, daha fazla şekerli ve gazlı içecek tüketme isteği ve tatlı isteklerini kontrol edememe gibi sorunlar görülmeye başlanır. Asitli içecekler yüksek dozda fruktoz ve glukoz şurupları içerdiklerinden kalp hastalıkları, diyabet gibi metabolik rahatsızlıklara davetiye çıkartır. Asitli içeceklerin şişelerinde bulunan Bisfenol A (BPA maddesi ) reçineyle çevrilidir ve bu madde vücudun iç salgı bezlerine zarar verir. Vücudun metabolik işleyişini bozarak kilo vermeyi engelleyen bariyerleri oluşturur. Bu süreçte maden suyu, ayran, şekersiz ev yapımı limonata gibi içecek tercihlerini benimseyerek asitli içecekleri hayatımızdan çıkarabiliriz.