CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında yaptığı konuşmada, vefat eden eski İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in zor dönemlerde bakanlık görevini yürüttüğünü dile getirdi.
Son olarak Keçiören’deki evinde ziyaret ettiği Güneş’in, yüreklerindeki canlılığını hep koruyacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, Güneş’e Allah’tan rahmet, ülkeye başsağlığı diledi. Kılıçdaroğlu, “Onun görev aşkını her birimiz tek tek yüreklerimizde taşımak zorundayız.” diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Dünya Diş Hekimleri Günü’nü kutlayarak, “Sağlıksız bir planlama, kontrolsüz açılan fakülteler ileride atanamayan diş hekimleri sorununu gündeme getirirse kimse şaşmasın.” dedi.
Ekonominin temel felsefesinin, sınırlı kaynaklarla sınırsız ihtiyaçlar arasında sağlıklı bir denge kurmak olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Aynı nüfusa sahip olduğumuz Almanya’da 31 diş fakültesi var, bizde 103 diş hekimliği fakültesi var. Bizdeki kontenjan 8 bin 599 Almanya’da 2 bin 500, Almanya’da 5 öğrenciye 1 asistan, 9 öğrenciye bir profesör düşüyor. Bizde 14 öğrenciye bir asistan, 46 öğrenciye de bir profesör düşüyor. Buradan üniversitede okuyan bütün genç kardeşlerime sesleniyorum, sizin sorunlarınızı çözmeyi ahdettik. Sizleri işsiz bırakan düzeni tepetaklak yıkacağız, bu düzeni tamamen sonlandıracağız. Her gencimiz üniversiteyi bitirdiğinde güzel bir ortamda iş bulacak ve çalışacak.” şeklinde konuştu.
Üniversiteyi, sonrasında yüksek lisans ve doktorayı tamamladığı halde işsiz kalarak yurt dışına gitmek isteyen gençler olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, iktidara gelmeleri halinde bu düzeni sonlandıracaklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Bu düzeni değiştirmenin yolu sizlerden geçiyor. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. Kendi geleceğiniz için oy kullanın.” dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, yarının 24 Kasım Öğretmenler Günü olduğunu anımsatarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da milleti, esaret ve sefalete terk eder.” sözünü aktardı.
Bu sözün doğruluğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Öğretmenine değer vermeyen bir toplumun eğitimden bir şey bekleme şansı yoktur. Öğretmenin sorununu çözmediyseniz, ülkenin sorunlarını çözemezsiniz. Ülkenin sorunlarını temelden, akılcı politikalarla çözmek istiyorsanız önce öğretmenin sorunlarını çözeceksiniz. Çünkü gelecek kuşakları yetiştirecek olan o öğretmenlerdir. İktidar bunun farkında değil.” ifadelerini kullandı.
Öğretmenlere seslenen Kılıçdaroğlu, onları toplumun en saygın kişileri yapma konusunda ellerinden gelen tüm çabayı göstereceklerine söz verdi. Öğretmenliği itibarlı bir meslek haline getireceklerini, öğretmenlik meslek yasası çıkaracaklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Öğretmenlere 3600 ek göstergeyi oyalanmadan, derhal vereceğiz. Sizin hakkınızdır 3600 ek gösterge. Sözleşmeli-vekil-kadrolu öğretmen… Hayır efendim, öğretmen öğretmendir. Ayrımcılığı tamamen bitireceğiz. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde her öğretmenimize 1 aylık ikramiye vereceğiz. Helali hoş olsun. Yeter ki sen görevini yap. Türkiye’yi yükseltecek olan sizlersiniz. Okullardaki öğretmen açığını süratle bitireceğiz. Atama bekleyen yüz binlerce öğretmen var ama öğretmensiz okullarımız var. Köy okullarını kesinlikle tekrar açacağız. Ferhat ile Şirin’i buluşturur gibi öğrenci ile öğretmeni buluşturacağız. Bir arada, beraber olacaklar. Toplumun sorunlarını çözmek için birlikte düşünecekler. Ayrıca ikili eğitim, birleştirilmiş sınıflar uygulamasına da son vereceğiz. Bunları bütün öğretmen arkadaşlarımın hafızalarının bir yerinde tutmalarını istiyorum çünkü geliyor gelmekte olan… Siz soracaksınız ‘söz verdiniz, ne yaptınız?’ diye. Ben bunları yapacağım, söz veriyorum. Hepsini, beraber yapacağız. Onurla, gururla yapacağız.”
Sürekli haksızlık yaşanan bir toplumda adalet duygusunun zedeleneceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, adalet duygusunu güçlü tutmanın yolunun haksızlığa karşı toplumun saygın kesiminin direnç göstermesi olduğuna dikkati çekti. Faizsiz ev ve araç sahibi yapma vaadiyle kurulan finans şirketleri nedeniyle bazı vatandaşların mağdur olduğunu, sorunların çözümü için bir yasa çıkarıldığını ve bu bağlamda bazı şirketlerin tasfiye edilmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Bu konuda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, TMSF’ye yetki verdi. 21 şirkette 54 bin vatandaşımızın parası var. Tam 5 aydır paralarını alamıyorlar. İstanbul’da eylem yaptılar. Ama CHP olarak 5 bin 400 ailenin takipçisi olacağız haklarını onlara teslim edinceye kadar.” şeklinde konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumartesi Anneleri hakkında dava açıldığını hatırlatarak, CHP milletvekillerine, Cumartesi Anneleri hakkında açılan davanın 3. duruşmasına katılmaları talimatını verdi. Kılıçdaroğlu, “Elbette ki Cumartesi Anneleri haklı ama Diyarbakır Anneleri de haklı. Hiçbir anne evladının, elinde silahla terör örgütüne katılmasını istemez. O anneleri de anlamamız, o annelerin acılarını da paylaşmamız gerekiyor. Biz bakın toplumda hiçbir ayrımcılık yapmıyoruz. Anne, annedir. Annenin beklentisi, evlatları üzerindeki beklentisi değerlidir ve önemlidir. Hepimiz buna katkı vermek zorundayız. Ayrımcılıktan değil kucaklamadan, beraberlikten, birlikten söz ediyorum.” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’de mutfakta yangın bulunduğunu belirterek, “Sarayı, dolarla ticaret yapanları, dolarla devlete borç verenleri ve dolarla ihale alanları ayrı bir yere koyuyorum; benim, hepimizin ortak derdi asgari ücretle geçinenler, açlık sınırının, yoksulluk sınırının altında aylık alan insanlar nasıl geçinecekler?” sorusunu yöneltti.
İktidarın, fiyatlar konusunda halcileri suçladığını savunan Kılıçdaroğlu, hal esnafı ile yaptığı görüşmeyi aktardı. Bu kesimin, kendisine sorunlarını anlattığını belirten Kılıçdaroğlu, halcilerin, tarımsal üretimdeki girdilerin yüksek fiyatlı olduğunu, örneğin gübre, ilaç, tohum, fide ve sera malzemelerinin fiyatlarının pahalılığını söylediğini kaydetti.
Çiftçinin, dolarla belirlenen bu girdilerden etkilendiğini; tarımsal desteklerin üretici yerine toprak sahibine verilmesinin yanlış olduğunu anlattıklarını aktaran Kılıçdaroğlu, öte yandan çiftçinin kullandığı kasa veya karton kutunun, içindeki tarım ürününden pahalı olduğuna da dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Halciler, ‘Biz burada komisyoncuyuz. Alacağımız ücreti biz belirlemiyoruz. Yüzde 8. Gelen mal, çıkan mal belli, faturalar belli, bizim kazancımız yüzde 8 brüt, onun üzerinden de zaten vergi veriyoruz. Fiyatları artırmayı istesek de yapamayız.’ dediler. Bir şeyden daha şikayet ettiler; ’55 milyon ton tarımsal ürün üretiliyor Türkiye’de. Bunun 26 milyon tonu kayıtlı, 29 milyon tonu kayıt dışı. Bizimle uğraşacaklarına asıl kayıt dışıyla biraz uğraşsınlar. Biz halciler olarak bütün paydaşlarla bir araya gelip kendi sorunlarımızı çözmek isteriz. Üretici birlikleri, kooperatifler, ihracatçılar, tacirler, komisyoncular ve perakendecilerin de içinde olduğu bir borsa oluşturmak isteriz. En büyük arzumuz da budur. Biz suçlanmak istemiyoruz.’ dediler.”
Halcilerin, gelen ve giden mallar için yüzde 1 KDV uygulanmasını istediğini, öte yandan iktidarın, halci esnafının nakliye masraflarından haberdar olmadığını ifade ettiğini de anlatan Kılıçdaroğlu, halci esnafının suçlanmak istemediğini ve her türlü denetime açık olduklarını söylediğini aktardı. Kılıçdaroğlu, “Başkan ‘hali kazanan seçimi kazanır.’ dedi. Ben de kendisine, Başkan hiç endişe etme, Allah’ın izniyle hem hali hem seçimi kazanacağız, dedim.” şeklinde konuştu.
Halkın sorunlarının, onlarla bir araya gelinerek öğrenilebileceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, “Ama sırça köşkte, sarayda oturursanız, saraydan ahkam keserseniz, oturup hal esnafıyla konuşmazsanız, tezgahının başında durup da ‘Derdin nedir?’ diye sormazsanız, Türkiye’nin sorunlarını çözemediğiniz gibi hal esnafının da sorunlarını çözemezsiniz. İnşallah o bize nasip olacak.” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, gıda sektöründeki esnafın da mağdur olduğunu söyledi.
Marketlerde etiketlerin saat başı değiştirildiğini, insanların artık satış yaptıklarında kar elde edemediğini savunan Kılıçdaroğlu, gıda sektörünün bütün bileşenleriyle bir araya geldiğini, üreticinin elindeki malı satmaktan tedirgin olduğunu, aynı malı, sattığı fiyattan tekrar alamayacağını düşündüğünü anlattı.
Gıda sektöründeki esnafının, “Hükümetin birinci önceliği üreticiyi korumak olmalı” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Eğer üreticiyi koruyamazlarsa açlık krizi ile karşı karşıya kalabiliriz, üreticinin korunması lazım.” dedi.
Esnafın, denetleme, baskıyla fiyatların düşmeyeceğini belirttiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Siz üretimi çözeceksiniz, piyasaya mal vereceksiniz. İnsanlar ürün alacak ve ürün bolluğu olacak. Fiyatların düşmesi için bunun olması lazım. ‘Gıda sektöründe eğer tedarik zincirinde bir kopuş olursa fiyatları kontrol edemezsiniz’ dediler. Bu zincirin koptuğunu ifade ettiler.” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanlığının kasım verilerine göre gübre fiyatları bilgisini paylaşan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Bu çiftçi ne yapacak? Siz kalkıyorsunuz çiftçiyi, marketçiyi, halciyi suçluyorsunuz. Dolar tırmandıkça Türk Lirası karşısında bunlar artıyor. Adam zarar mı etsin? Fiyatlar mecburen artacak. baskı ile mi fiyatı düşüreceksin? Terörle mi fiyatı düşüreceksin? Hal esnafını terörist mi ilan edeceksin? Önce dönüp kendine bak. Türk Lirasını eriten kim? Hal esnafı mı çiftçi mi bakkal mı? Sorumluluktan kaçıp, sorumluluğu vatandaşa yüklemeye çalışıyorlar. Bir haftadır et fiyatları düştü. Çünkü sütten zarar ediyorlar. Bütün inekleri kesime gönderdiler. ‘İneği yok edersen danayı bulamazsın’ bu cümle onlara ait.”
Bir vatandaşın, istikrarın olmadığı bir ülkede, fiyat istikrarının sağlanamayacağını ifade ettiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Esnaf, ‘Her gün ürün fiyatı değişir mi? Her gün ürün fiyatı değişirse ortada bir sorun vardır. İktidarın buna eğilmesi lazım, soruna eğilmiyor, bizi suçluyor. Ben bu işte suçlu değilim ki. Aldığım malın üzerine makul bir kar koyup satıyorum.’ diyor. Birisi, ‘Tarım Bakanlığı kaldırılırsa bu sorun çözülür’ dedi. ‘Et ve Süt Kurumu, engel kurumuna dönüşmüş durumda’ dedi. İnekleri gönderdi kesime çocuklarımıza süt içiremeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, karnabahar, patates, tavuk eti, patlıcan fiyatlarının arttığını ancak asla asgari ücretin bu kadar artış göstermediğini ifade etti.
14 milyon asgari ücretli ve aylık geliri asgari ücretin üçte biri civarında olan 7 milyon 587 bin 123 kişi olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Peki açlık sınırı 2 bin 988 lirayken bu vatandaş 2 bin 825 lirayla nasıl geçinecek? Saraydakiler bunu biliyor mu? Türkiye’de yoksulluk sınırı 10 bin 335 lira, asgari ücret 2 bin 988 lira. ‘Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplayın. Bu kadar büyük zamlar geldi. Bu insanlar geçinemiyor. Toplayın ve fiyatı makul bir düzeye çekin’ dedik. Yapmadılar. ‘Toplayacağız. Yapacağız’ dediler. Yılbaşını bekliyorlar, zaman kazanmaya çalışıyorlar.” değerlendirmesini yaptı.
Kendisine not gönderen bir emeklinin sözlerini paylaşan Kılıçdaroğlu, “Senden sadece biraz sabır istiyorum. Bu sandık gelecek buraya. O sandığa gideceğiz. Demokratik yollarla bu saray sosyetesine dersini vereceğiz ve onları göndereceğim.” dedi.
Kılıçdaroğlu, ziyaretlerinin ardından 6 maddelik bir öneri sunduğunu anımsatarak, “Sayın Erdoğan, bu 6 maddeyi uygularsan senin de oyun artacak, vatandaş sana güven duyacak ama benim için senin oyunun artıp artmaması değil. Mutfaklardaki yangını söndürmemiz gerekiyor. O insanlar bizim insanlarımız, bu evlatlar bizim evlatlarımız.” ifadelerini kullandı.
CHP’li belediyelerin kooperatiflerle işbirliği yaptığını dile getiren Kılıçdaroğlu, çoğunluğu kadın kooperatifleri olan kooperatiflerin ürettiği ürünleri CHP’li büyükşehir belediyelerinin marketlerinde satıldığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, sadece CHP’li değil, bütün belediyelerin aynı şekilde davranmasını isteyerek, fiyat istikrarının sağlanması açısından gıda sektöründe bu konunun önemli olduğuna dikkati çekti.
Marketlere de 10 temel ürüne zam yapılmaması çağrısında bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Zarar ediyorsunuz. Onu da biliyorum ama iktidara geldiğimizde göreceksiniz ki sizin uğradığınız o zararı biz telafi edeceğiz.” diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, eşiyle oturduğu mahallenin pazarına gittiğini, kendisini tanıyan birinin, “Ne olursunuz bizi kurtarın” dediğini belirterek, “Herkesten en çok duyduğumuz, ‘Ne olursunuz bizi kurtarın, bıktık adamdan. Oyumuzu size hiç vermedim, yemin ediyorum oyum sizindir’ diyor. Pazara gidişim bile saray sosyetesinin trolleri tarafından eleştirildi. Giderim arkadaş, tezgahın başına gerekirse otururum. Gerekirse alın teri dökerim, gerekirse ona her türlü desteği veririm.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Ekonomik kurtuluş savaşından milletimizi zaferle çıkaracağız” ve eski AK Parti’li bir milletvekilinin, “17-25 Aralık’ta bu milletin cebinden 50, 60 milyar dolarını çaldılar.” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Vallahi hırsızları en iyi siz bilirsiniz. Ben 17-25 olaylarında 50-60 milyar dolar çalındığını bilmiyordum ama her ay 10 bin dolar parayı cebe indiren adam bu rakamı veriyor. Demek ki doğruymuş bunların tamamı. Az bile söylemişiz. 50-60 milyar doları bu arada iç etmişler. Birbirlerini bunlar gayet iyi bilirler. Alırsın 10 bin doları her ay cebine atarsın, sonra vatandaşa ders vermeye kalkarsın. İnsanın biraz yüzü kızarır. 50-60 milyar doları çaldılarsa, çalan adam belli değil mi? ‘Oğlum paraları sıfırladın mı?’ diyen adam kimdi Allah aşkına? Allah konuşturuyor. Mikrofonu bulmuş sözde bize laf atacak ama itiraf ediyor. Bir diğeri ne diyordu, ‘Siz bizi dolarla terbiye edemezsiniz.’ Valla kardeşim ben sana söyleyeyim seni dolarla terbiye ettiler. Ne dersen de. Öyle bir terbiye ettiler ki sabah yattın dolar, akşam yattın dolar, cebine elini attın yine dolar. Ya mezara mı götüreceksin o dolarları.”
“Bunu özellikle Sayın Devlet Bahçeli için söyleyeyim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını dolarla satan iktidara ne denir? Onu destekleyenlere ne denir?” diye soran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“(Efendim, bizi dolarla terbiye edemezler.) Sen dolarla vatandaşlık satıyorsun, seni terbiye etmişler ve sen buna evet demişsin. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde, Türk Lirası milli paramız iken dolarla, avro ile ihale yaptılar. Milli para Türk Lirası, sen garantilerin tamamını dolarla yapıyorsun. Araba geçecek köprüden, tünelden dolarla. Hani Türk Lirası vardı? Hani bunlar biz yerliyiz ve milliyiz diyorlardı? Bunlar gayri milli ve gayri yerliler. Öyle bir noktaya getirdiler ki, öyle bir terbiye ettiler ki bunları, bunlar Türk Lirasını unuttular. Kendi vatandaşlarından dolarla, avroyla borç aldılar. Buna iktisatçılar ‘ilk günah’ derler. Bu devletin, bu vatandaşların 128 milyar dolarını hortumladılar. Nereye gitti bu para, ne oldu para? Öyle bir terbiye ettiler ki, Tank Palet Fabrikası’nı bile Katar ordusuna peşkeş çektiler dolar yüzünden ama onu alacağız. Erdoğan diyor ki, ‘Bu ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan milletimizi zaferle çıkaracağız.’ Ne oldu da milli Kurtuluş Savaşı’nı vermeye başladın? Bu ülkeyi düne kadar başka birisi mi yönetiyordu? 20 yıldır sen neredeydin? 1 Türk Lirası 1 dolardı neredeyse sen başladığında. Ne oldu da 12 Türk Lirası oldu birden? Geçiniz bunları, millete gaz vermeyi de bırak. Otur adam gibi görevini yap.”
Erdoğan’ın “Mandacı iktisatçıların reçetelerine itibar etmiyoruz.” sözünü de hatırlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Acaba söylediği sözün anlamını biliyor mu? İhale yapıyorsun dolar bazında. İhaleyi alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, veren Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kurumu. İhtilaf çıktığında neresi yetkili? Londra’daki tahkim mahkemeleri yetkili. Bu mandacılık değil mi? Bunun altına hangi yüzle imza attın? Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerini bıraktın, Londra mahkemelerini seçtin. Neden? Çünkü dolarla ihale alanlar, yarın iktidar değişirse başımıza bir şey gelmesin diye. Dolarla ihale alanların başına çok şey gelecek. Milletin hayrına ne gerekiyorsa onlar gelecek. Sen Türk Lirasını devre dışı bıraktın, itibarsız bir para haline getirdin. Mandacılık değilse bu nedir? Ayrıca sen mandacılığa karşı mücadele ediyorsan birileri sana ‘aptal olma’ dediği zaman mektubu alıp gidip onun yüzüne çarpacaktın. Çarpamadın. Neden? Çünkü sen ekonomik olarak bağımsızlığımızı birilerine pazarladın. Şimdi efelik yapıyor. Bu millet yutmaz, bu millet yeri ve zamanı gelince kararını verir. Sen korkma bu millet senin ne mal olduğunu gayet iyi öğrendi. Sen artık bu saatten sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel bir milli güvenlik sorunusun.”