Konuşmasının başında Ermenistan’ın Azerbaycan’a yaptığı saldırıda şehit düşen Azerbaycan askerlerine Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Akşener, iktidarın, bu zor zamanlarında Azerbaycan’a destek olmasını istedi.
Sakarya’da, havai fişek fabrikasındaki patlamayı da hatırlatan Meral Akşener, “Kaybettiğimiz emekçilerimizin yasını tutarken, bilinçsizlik, plansızlık nedeniyle 5 gün önce yaşanan ikinci bir patlamada şehit verdiğimiz askerlerimize kahrolduk.” diye konuştu.
Ayasofya’yı müzeden camiye dönüştüren karara ilişkin görüşlerini açıklayan Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sultan Mehmet Han’ın emaneti Ayasofya, artık tamamen ibadete açılacak. Milletimizin bir beklentisi yerine getirildi. Hayırlı olsun ama işin daha en başında yaptığım bir uyarıyı tekrarlama ihtiyacı hissediyorum. Ayasofya ibadete açılsın ama siyasete kapatılsın. Sayın Erdoğan, Danıştay’ın kararından sonra ekranlara çıktı ve bir konuşma yaptı. Bekledim ki milletimizden gelen talep ve beklentiyi, siyasetin her kanadından gelen desteği, sağduyuyla ve birleştiren bir dille karşılasın. Kavgadan beslenen bir ruh haliyle yine yapamadı. Cumhuriyetle bitmeyen kavgasının dışa vurumu niteliğinde, birleştiren değil, yine ayrıştıran bir konuşma yaptı. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olarak değil, yine AK Parti Genel Başkanı olarak karşımızdaydı.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde alınan kararı, hem hukuki bir hata hem de ihanet olarak tanımladı. Kendine gel Sayın Erdoğan, ağzından çıkanı kulağın duysun. 19 Kasım 1936 tarihinde düzenlenen tapu evrakında, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesinden sonra, yeni Türk devletinin kayıtlarına Ayasofya’yı cami-i şerif olarak tescil eden ikinci kişi, o beğenmediğin Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu gerçek ortadayken hukuki hatadan söz etmek, daha da ötesi, utanmadan tarihe ihanet yakıştırması yapmak, makamı ne olursa olsun kimsenin haddi değildir. Herkes haddini bilecek.”
Akşener, Ayasofya’nın Osmanlı dönemindeki fatihinin Sultan Mehmet Han, Cumhuriyet dönemindeki fatihinin de Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu belirterek, “Topu gereksiz yere idari yargıya atıp oradan çıkan kararla, kendini Ayasofya fatihi ilan etmeye kalkmak ise acizliktir, kendini gülünç duruma düşürmektir.” dedi.
Meral Akşener, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin milletin talebi, diğer siyasi partilerin desteği ve yargının kararıyla hayata geçtiğini söyledi.
Bütün bunları yapabilme imkanını Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyetin verdiğine dikkati çeken Akşener, “Mesele bundan ibaret. Tarihini bilerek konuş. Yıllardır söylerim; 100 sayfa tarih, felsefe, mantık coğrafya, Türkçe oku. Dizilerden tarih okursan makamın ağırlığının sana verdiği ruh halini yakalayamazsın.” ifadesini kullandı.
Meral Akşener, “Kimse, Ayasofya üzerinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına kin kusmaya kalkmasın. Çünkü onlar olmasaydı, tapusunda Türk devletinin mührü bulunan ve ‘cami’ yazan bir Ayasofyamız olamazdı. Hatta, onlar olmasaydı, Türkiye genelindeki 84 bin 684 camimiz de olamazdı. Allah aşkına; sokakta Ayasofya kararı üzerinden kavga eden tek bir Allah’ın kulunu gördünüz mü? Birbirine hakaret eden tek bir vatandaşımız var mı? Yok. O halde niye böyle bir birlikteliği kirletip devletin zirvesinde sanki kavga varmış gibi pozlar veriyorsunuz? Milleti birbirine düşürmeye çalışmaktan hala bıkmadınız mı?” diye konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Ayasofya’nın ibadete açılması gündeme geldiğinde bir araştırma önergesi verdiklerini, önergelerinin AK Parti ve MHP’nin oylarıyla reddedildiğini hatırlattı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, birçok ülkeden gelen tepkiler üzerine, kararın muhalefetin desteğiyle alındığını açıkladığını dile getiren Meral Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Öncelikle kararı siyaset değil, yargı aldı ama devlet aklıyla verdiğimiz önergeye ‘hayır’ dememişler gibi şimdi de desteğimizi kendilerine ekran koruyucu yapıyorlar. Verdiğimiz önerge işte bu nedenle önemliydi. Dışarıdan gelebilecek tepkilere, ülke olarak, ortak bir akıl ve ortak bir dille cevap verebilelim, bunun üzerine çalışalım diye verdik. Yani istedik ki Türk siyaseti, muhtemel tepkilere karşı ağız birliği edebilsin. Böylece daha etkili ve güçlü bir karşılık verebilelim.
Sultan Mehmet Han fethetmiş, Mustafa Kemal Atatürk tapusunu cami olarak işletmiş, buna artık kim karışabilir? Ama devlet değil, çiftlik yönettiklerini sandıkları için gelen tepkilere bulabildikleri tek cevap, ‘Ama muhalefet de istedi’ oluyor. İçeride, sanki muhalefet karşı çıkmış gibi kavga çıkarmaya çalışıyorlar ama sonra gidip Batı’ya ‘Muhalefet de istedi.’ diyorlar. Çapları, samimiyetleri işte bu kadar.”
Akşener, Danıştay’ın sadece Ayasofya’ya ilişkin kararın değil, “Andımız”ın tekrar okutulması ve Kanal İstanbul’a ilişkin aldığı kararın da uygulanmasını istedi.
İstanbul 10. İdare Mahkemesinin, Kanal İstanbul ile ilgili iki ay önce bilirkişi raporu istediğini anlatan Akşener, “Sayın Erdoğan yargı sürecini görmezden gelip saman altından su yürütmeye devam ediyor. Kanal İstanbul çılgınlığındaki rant, öyle bir gözlerini bürümüş ki ne mahkeme tanıyorlar ne hukuk tanıyorlar.” dedi.
Dava devam ederken, 100 binlik planların devreye alındığını, şimdi de 5 binlik ve binlik planların askıya çıkarıldığını vurgulayan Akşener, “30 milyon metrekarelik arazinin satışı yapıldı. İhaleler sessiz sedasız devam ediyor. ‘Ayasofya Fatih’in emaneti’ denirken, İstanbul’un da Fatih’in emaneti olduğu unutulup, yine o beş müteahhide rant yaratma peşinde koşuluyor. Hayırdır Sayın Erdoğan? Nedir bu telaşın? Yargı kararını işine geldiğinde alkışlayıp işine gelmediğinde yok sayıyorsun. Nedir bu hukuk tanımazlığın? Nedir bu rant iştahın?” değerlendirmesinde bulundu.
Kadın sorunlarına da değinen Akşener, AK Parti iktidarlarının son 10 yılında, 3 bine yakın kadının öldürüldüğünü söyledi.
Akşener, boşandığı eşinden şiddet gören avukat Ezgi Ulugün’ü kürsüye çağırarak yaşadıklarını anlatmasını istedi.
Daha sonra konuşmasına devam eden Akşener, hükümetin, İstanbul Sözleşmesi’ndeki imzasını geri çekmeyi konuştuğunu ifade etti. Meral Akşener, “Kırk yılın başı doğru bir iş yaptılar, şimdi ondan da vazgeçiyorlar. Kadınlarımızın durumu ortadayken, yapılacak daha çok şey varken neden geri adım atıyorsunuz? İstanbul Sözleşmesi’nin nesinden rahatsızsınız?” sorularını yöneltti.
İş gücüne katılmayan üniversite mezunu kadın ve erkekler arasındaki farkın, son 20 yılda 25 binden 800 bine çıktığına işaret eden Akşener, yapılan tüm çalışmalara göre kadınların iş bulamadığını, bulduklarında da erkekler kadar kazanamadıklarını ileri sürdü.
Akşener, İYİ Parti olarak iktidara geldiklerinde kadınları ekonomik hayattan uzaklaştıran tüm sorunları ortadan kaldıracaklarını iddia etti.
Sorunların iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemle aşılabileceğine inandıklarını vurgulayan Akşener, şunları söyledi:
“Partili Cumhurbaşkanlığı, çözümsüz tartışmaların, hakaret dışında bir şey üretmeyen kısır siyasetin, israfın ve hukuksuzluğun sistemidir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem ise Türkiye’nin ortak akılla yönetilmesi ve kalkınması projesidir. Demokratik Cumhuriyet, konuşan Türkiye projesidir.”
Meral Akşener, 15 Temmuz darbe girişiminin 4. yılına ilişkin de “Yarın ülkemizin başına çorap örmek isteyen bir çetenin kalkışmasının yıl dönümü. Bu vesileyle demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize sağlıklı, uzun ömürler diliyorum. Bugün, iktidarın unuttuğu bu aziz millet, o gün, istiklal ve istikbali için canını ortaya koydu.” diye konuştu.