Maaşların erimeye, paranın değer kaybetmeye devam ettiğini savunan Akşener, “Gençlerimiz başka ülkelerin hayalini kurarken, doktorlarımız başka ülkelerde gelecek ararken, tencere kaynatamayan anneler çile çekerken, evladına harçlık veremeyen babalar imkansız ay sonu hesaplarına mahkum edilmişken, AK Parti’nin liyakatsiz kadroları 3, 5, 10 maaş alıp saraydaki sefalarını, alıştıkları lüks hayatını aynen sürdürüyor. Memleketin gençleri, KPSS’den yüksek puanlar alıp dayısı olmadığı için mülakatta elenirken, bay krizin yetkin kadroları gördükleri her makamın, buldukları her maaşın üzerine çekirge sürüsü gibi çöküveriyor.” diye konuştu.
“Sizce bir bakan yardımcısı, neden üç ayrı yerden maaş alır?” sorusunu yönelten Akşener, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Memleketin gençleri, işsiz ve çaresizken bir Bakan Yardımcısı hangi vicdanla ayda 314 bin lira maaşı cebe indirir? Bu iktidarın tek bir atanmışı, nasıl olur da 75 asgari ücretlinin maaşını alabilir? Milyonlarca vatandaşımız yoklukla, yoksullukla mücadele ederken, işi sözüm ona milletine hizmet etmek olan bir insan nasıl olur da bakanlıktan maaş, bankadan yönetim kurulu üyeliği maaşı ve yine aynı bankadan huzur hakkı alıp bir de utanmadan milletin cebinden çıkan o paraları çatır çatır yiyebilir? Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Yarın yokmuş gibi, o sandık hiç gelmeyecekmiş gibi yiyorlar. Aksırıncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyorlar. Gördükleri her makama çöküyor, buldukları her maaşı cebe indiriyor, milletimizin sıkıntılarını da kendilerine zerre dert etmiyorlar.”
Akşener, AK Parti’nin “Ceketimi assam seçilirim.” havasında olduğunu, ülkeyi şahsi şirketleri, milleti de marabaları olarak gördüğünü, ortaya koyduğu rahatlığın da bu düşünceden kaynaklandığını iddia etti.
Tevfik Fikret’in şiirlerinden diziler aktaran Akşener, “Varsın onlar, giderayak kapış kapış, çanak çanak yemeye devam etsinler. Varsın onlar yarın yokmuşçasına, çalıp oynamaya devam etsinler. İktidar sarhoşluğunun biteceği, gerçeklerle yüzleşecekleri o kutlu vakit yaklaşıyor. Bu devletin de bu ülkenin de gerçek sahibinin millet olduğunu anlayacakları, sandıkta milletimizin elinden yiyecekleri okkalı tokatla sarsılacakları o kutlu güne çok az kaldı.” dedi.
Akşener, Türkiye’de yargının bağımsız olması durumunda bu kadar yolsuzluğun olmayacağını ve kendi şirketine dezenfektan satan bir bakanın hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolaşamayacağını belirtti. Devletlerin ahlaksızlıkla yıkıldığını, “AK Parti’nin en büyük günahının da ahlaksızlığı, hırsızlığı, yüzsüzlüğü sıradanlaştırmak” olduğunu öne süren Akşener, “Bizim derdimiz yok edilen o ahlakı geri kazanmaktır, ahlaksızların ceplerini doldurduğu, rüşvetçilerin caka sattığı, yüzsüzlerin de sırıtarak dolaştığı bu ucube sistemi ülkemizden söküp atmaktır. Güçlendirilmiş parlamenter sistemin hedefi budur.” ifadelerini kullandı.
Bu nedenle kurumsal ve fikri farklılıklarına rağmen 6 siyasi parti olarak bu yolda çok önemli bir adım attıklarını dile getiren Akşener, güçlendirilmiş parlamenter sistemin ana hatlarını görüştükleri son toplantıyı hatırlattı. Akşener, 6 parti olarak bir araya geldikleri bu tablonun, Cumhur İttifakı bileşenlerinin canını çok sıktığını, bunu anlayışla karşıladığını ifade ederek “Çünkü şimdiye kadar yürüttükleri cambaza bak oyunu bozuldu, kutuplaştırma siyaseti dağıldı, rahatları bozuldu. Yalnız kendilerini şimdiden uyarmak istiyorum: Bu daha başlangıç. O rahatlar daha çok bozulacak. Sarayda yan gelip yatanlara da sarayın gölgesinde keyif çatanlara da bay krizi arkasına alıp ‘rantastik’ hayatlar yaşayanlara da bundan sonra rahat yüzü yok. Ona göre.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu rahatsızlıktan kaynaklanan siyasi dumur halinin Cumhur İttifakı’nı esir aldığını iddia eden Akşener, şöyle konuştu:
“Biz ne zaman buluşsak iktidar cephesinden birileri hoplayıveriyor. Biz asıl mesele sistemdir dedikçe, onlar ısrarla aynı soruyu soruyor; Adayınız kim? diyorlar. Defalarca söyledim, yine söylüyorum: Adayımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin13’üncü Cumhurbaşkanı olacak. Bu kadar net. Ama onlar ısrarla isim konuşuyorlar. Aday belli olmadan yapılan toplantıların anlamsız olduğunu söylüyorlar. Oysa bizim itirazımız tam da buna zaten. Sorun bu kafa yapısının ta kendisi. Biz, yeni bir tek adam belirlemek için bir araya gelmedik. Biz, Türkiye’yi bu ucube sistemden kurtarmak için bir araya geldik. Bu ucube sistem yerine, kuvvetler ayrılığına dayalı bir hukuk sistemini nasıl hayata geçireceğimizin yol ve yöntemlerini konuşuyoruz. Çünkü Türkiye’nin şahıslara değil, kuvvetler ayrılığına dayalı bir hukuk sistemine ihtiyacı var. Türk milletinin kurtarıcıya ihtiyacı yok. Türk milletinin acilen bu ucube sistemden kurtulmaya ihtiyacı var. Anlamadıkları, anlamak istemedikleri gerçek işte bu. Adalet, demokrasi, kalkınma, zenginleşme en başta bir sistem sorunudur. Türkiye, bu ucube sistemle daha fazla yönetilemez. Buna 4 yıldır ziyadesiyle şahit olduk, olmaya da devam ediyoruz.”
Akşener, gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen milli gelirin Türkiye’nin 5 -10 katı olduğuna işaret etti. Akşener, bu ülkelerin başarılarını kişi veya kişiler, süper yetkili başkanlara değil, kim başa gelirse gelsin işleyen sistemlerine, kuvvetler ayrılığı ve ortak akılla iş yapan kurumlara borçlu olduğunu anlattı.
Türkiye için de bu modeli istediklerine işaret eden Akşener, “Kim başa gelirse gelsin, işleyen bir sistem kurmaktır. Bu tartışma ‘kim aday olacak?’ tartışmasından çok daha önemli, çok daha ileri görüşlü bir tartışmadır. Biz, 6 parti olarak Türkiye’nin işte bu hayati ihtiyacını görüyoruz. O nedenle de güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz. Onlar; masanın şekliyle, altıyla, üstüyle, örtüsüyle, bacaklarıyla uğraşıyor. Biz Türkiye’nin geleceğini, milletimizin ihtiyaçlarını konuşuyoruz.” ifadesini kullandı.
Türkiye’de daha önce mera hayvancılığı ve besi hayvancılığı olduğunu ancak AK Parti iktidarı döneminde mera hayvancılığının bitme noktasına geldiğini öne süren Akşener, çiftçilerin Mera Kanunu’na isyan ettiğini savundu. Akşener, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bay krizin, Tokat’taki çiftçi buluşmasında da benzer sorunlara değinen, artan yem fiyatlarından dolayı, hayvanlarına bakamadığı söylemeye çalışan bir üreticimiz vardı. Lafı ağzına tıktılar. Sayın Erdoğan, hemen olayı kendi menfaatine çevirmek için ‘Vahit Bey, Uruguay’dan et arıyor. Uruguay’dan getireceğine, sizin hayvanlarınızı alsın’ dedi. Şu rezalete bakar mısınız? Hayvancılığa yönelik, şu sığ bakış açısına bakar mısınız? Artan yem fiyatlarına çözüm olarak ‘hayvanını bize sat’ diyen şu abuk zihniyete bakar mısınız? Gerçekten ibretlik. Üstelik bütün gece boyunca arz etmekten bitap düşen, yeni Tarım Bakanı da Sayın Erdoğan’ın bu emri karşısında adeta dut yemiş bülbüle döndü. Sadece kem küm edip ‘Hayvanlarını bize vermezler.’ diyebildi. ‘Son çaremiz Uruguay kaldı, hayvancının elinde hayvanı kalmadı ki bize versin.’ diyemedi. ‘Artık buzağılar ölü doğuyor.’ da diyemedi. Allah çiftçilerimize, besicilerimize sabır versin.”
Akşener, iktidarın gerçeklik algısını tamamen kaybettiğini, kendi hayal dünyasında yaşadığını, bu nedenle de çok yüksek olan gıda enflasyonunun önlem alınmaması durumunda daha da artmaya devam edeceğini savundu.
Türkiye’nin kamu yönetimi içindeki en köklü kurumlardan birinin İçişleri Bakanlığı olduğuna işaret eden Akşener, Emniyet teşkilatı mensuplarının, terörle mücadeleden cinayete, uyuşturucu ile mücadeleden suç örgütlerine kadar birçok alanda büyük fedakarlıklar yaptığını kaydetti. Polislerin görevleri sırasında mobbing, ağır çalışma koşulları ve siyasi baskılar gibi ciddi sorunlarla karşılaştığını ve bunlara bağlı olarak intihar vakalarının yaşandığını iddia eden Akşener, “Peki, bu vahim durum karşısında bay kriz ve usta İçişleri Bakanı ne yapıyor? Hiçbir şey.” dedi.