Hepimiz doğduğumuzda ebeveynlerimize muhtaç şekilde doğarız. İnsan sosyal bir canlıdır. Hem ailemiz hem çevremiz tarafından sürekli öğreniriz. Bir bebek etrafını keşfetmek için eşyalara dokunur veya ağzına götürür bir tadı var mı diye. Yaş büyüdükçe etrafını gözlemler veya sorularak sorarak öğrenmeye çalışır. Bazen yaptığı davranışın doğru olup olmadığını öğrenmek için ailesinin tepkilerini kontrol eder. Düştüğünde ailesi telaşlanıp korkuyorsa ağlamaya başladığını aile soğuk kanlılıkla tepki veriyorsa hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalkıp gündelik yaşamına devam ettiğini görmüşüzdür. Ebeveynin tepkileri bir saatten sonra çocuğun tepkileri haline dönüşebilir. Kaygılı veya telaşlı ebeveynle büyümüş bir çocuk olaylara endişeli ile yaklaşabilir. Duygularını ifade etmeyen bir ailede yetişmiş bir çocuk duygularını nasıl ifade edeceğini bilemeyebilir. Hepimizin görülmeye, duyulmaya veya onaylanmaya ihtiyacı vardır. Bir resim çizdikten sonra güzel olup olmadığını ailemize sorarız veya oyuncak parçalarını birleştirdikten sonra doğru olup olmadığının teyidini almak isteriz. Aile çocuğunun yaptığı eylemler sonucunda abartmadan, dozunda ve gerçekçi yorumlar yapıyorsa dinlenildiğini hisseder. Başarılarımız ailemiz tarafından görülüyorsa onaylanıyorsa çocuk onaylandığını hisseder. Ailemiz biz konuştuğumuzda bize kulak veriyorsa dinlenildiğimizi hissederiz. Böyle yetişmiş çocuklar kendilerini desteklemeyi, istek ve ihtiyaçlarına kulak vermeyi, olaylara çok yönlü bakmayı öğrenirler. Aksi takdirde duyguları içine gömülebilir. Yaptıklarından sürekli şüphe duyabilirler. Başarılı olsalar bile kendilerine yetmeyebilir ve sürekli olarak en iyisi olmak için çabalarlar. Ne zaman ki birileri tarafından görülür, duyulur veya takdir edilirse o zaman rahatlar. Bu da onu sürekli dışa bağımlı hale getirir. Çoğu zaman sevilmediklerini düşünebilirler. Bu durumu sonlandırmak için sevilecekleri bir hale gelmek için sürekli olarak çabalarlar. En iyi kıyafeti, en çok parayı, en iyi makam ve mevkiyi kazanarak kendilerini göstermeye çalışabilirler. Gösteriş yaparak nihayet görüldüklerine ve duyulduklarına inanırlar.
Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk ,” Oysa bunların hepsinin geçici olduğunu unuturlar. Gerçekten hedeflerine ulaşıp takdir alsalar bile ya çevresine inanmazlar yada sevinçleri kısa sürer. Kendini desteklemeyen biri sürekli olarak başkasının desteğine, onaylamasına, görmesine ihtiyaç duyar. Eğer bir şeyi sürekli olarak çok yaptığımızı hissediyorsak orada odaklanmamız gereken önemli noktalar vardır. Gösteriş merakımız çoksa kaygılı, yorgun, keyifsiz hissedebiliriz. Dışarıdan aradığımız ne varsa kendimize vermenin yollarını bulmalıyız.” dedi.