Göç, insanların çeşitli sebeplerden dolayı zorunlu ya da istekli olarak yaşadıkları yerden ayrılıp başka bir yerde yeni bir yaşam kurup orada hayatlarına devam etmeleridir. Genelde göçün insan üzerindeki olumsuz etkileri savaş, doğal afet ya da terör gibi ekstrem sebeplerden dolayı yerlerinden ayrılma durumlarına atfedilse de kendi isteğiyle daha konforlu bir yaşam sağlama umuduyla göç etmiş kişilerin de göçün getirdiği uyum krizinden etkilenebildiği görülmektedir. Göçün insan psikolojisi üzerindeki etkilerini ele alırken göçün nedeni, göç ederken yaşananlar, arkada nelerin bırakıldığı, yeni ortamda nelerle karşılaşıldığı, yeni ile eski ortam arasındaki kültürel ve toplumsal farkların yanı sıra iklim ve coğrafya değişiminin insan üstündeki etkisini değerlendirmemiz gerekir.
Göç edilen yerde yaşanan bazı sorunlar, örneğin konuşulan dili bilmeme, iş bulma güçlüğü, kültürel farkın büyük olması, sosyal statüde düşüş veya ev sahibi toplumun olumsuz tepkilerine maruz kalmak… Vb. bireylerin iç dünyalarına etki edip duygusal krizler yaşamalarına sebep olabilir. Tabii ki göç sonrası oluşan bu değişikliklerle baş etme ve uyum sağlama süreci bireyden bireye farklılık gösterir. Genelde araştırmalar yakın kültürler arası göçlerde yaşanabilecek psikolojik sorunların daha az olduğunu söylüyor. Ayrıca bireyin sosyal açıdan geniş bir yelpazeye sahip olması uyum sürecini kolaylaştıran bir faktör olarak görülüyor. Yine de yeni yerleştiği yerde bir sorunla karşılaşmayıp uyum sürecine iyi giriş yapmış gibi görünen bireyler bile sonuçta göç ettikleri yerde birer yabancıdırlar. Bu faktör yani sürekli bir ‘öteki’ pozisyonunda olma durumu kişinin aidiyet hislerini farklı ölçülerde etkileyebilir. Aidiyet ve kimlik, içinde yetiştiği kültürle harmanlanarak oluşur ve o kültürden kopulduğunda bir kayıp hissinin oluşması olasıdır. Bazı bireylerin yapısında bu kayıp hissi depresyon ya da anksiyete durumunun öncüsü olur. Birey bir yandan hala kendisi gibi olmak kültürünü korumak ister ama bir yandan da diğerleri gibi olup yeni kültür tarafından kabullenilmek ister. Bu iki gel git duygusal bir karmaşa yaratır. Daha genel çerçevede şunu söyleyebiliriz, insan sosyal bir varlık olduğu için bireyin çevreyle olan ilişkisi onun kendini yeterli ve değerli görmesi için çok önemlidir. Yeni çevreyle etkileşimlerinde önceki çevresi kadar değer görmediğini hisseden ve anlamlı ilişkiler kuramadığını düşünen kişinin kendine dair olumsuz yargılarda bulunup psikolojik olarak hassaslaşması olabilecek bir durumdur. Bazı kişilerde eğer değer görme ve yeterli hissetmekle ilgili çocukluk travmaları yer alıyorsa bu hassaslaşma daha sancılı yaşanır. Önemli olan bu hisler kemikleşmiş bir psikolojik rahatsızlığa doğru yol almadan müdahale edilmesidir.
Uyum sürecini kolaylaştırmak için bazı stratejiler uygulanabilir. Göç etmeden önce göç edilecek yer ile ilgili bilgi toplayarak az çok neyle karşılaşacağınız ile ilgili hazır olmak, yeni ülkenin dili ile ilgili bazı temel çalışmaları mümkünse taşınmadan ya da taşınır taşınmaz yapmak, yeni yerin kültürünü ve insanını keşfetmeye açık olmak, bu durumu yeni bir deneyim artı bir değer olarak görüp pozitif düşünmeye çalışmak ve insanlarla olabildiğince sosyalleşmek bunlardan birkaçı. Bazen ilk etapta kendi kültürünüzden ya da sizin gibi göçmen olan başka kültürden insanlarla sosyalleşme adımını atmak kolay gelebilir ama bunun alışkanlık haline gelip sizi yerel kültürden ve yerel insanlardan uzak tutmamasına dikkat edin. Ayrıca kendinize yeni taşındığınız yerde kariyer yapmak ya da dil öğrenmek gibi kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hedefler koymak ve bunları aşama aşama gerçekleştirdiğinizi görmek yeni yerle aranızda bir bağ oluşmasını kolaylaştıracaktır. Bütün bunları yaparken hala köklerinizle de bağınız olduğunu hissetmek iyi gelir bu yüzden önceki yaşadığınız yerdeki dostlarınızla ve ailenizle iletişiminizi koparmamak ve bir destek mekanizmasına sahip olduğunuzu bilmek önemlidir.
Bütün bu stratejilere rağmen zaman geçiyor ve siz hala uyum sağlayamadığınızı düşünüyor ve psikolojik olarak kendinizi yıpranıyor olarak hissediyorsanız durum daha da ciddileşmeden bir ruh sağlığı uzmandan psikolojik destek almak gerekir. Destek alınacak uzmanın hem göç eden kişinin kültürüne hakim olması hem de göç edilen yerin kültürel özellikleriyle ilgili bilgi sahibi olması önemlidir. Terapi sürecinde danışanı kriz noktasına getiren başlıca olaylardan yola çıkarak bireyi rahatsız eden duygular ele alınıp zayıflayan ego işlevleri ve problem çözme becerileri güçlendirilerek danışanın ruhsal sağlığına kavuşması ve uyum becerileri gösterebilmesi yönünde destek sağlanır.
Uzman Klinik Psikolog Sinem Gül Şahin,” Şunu kabul etmek gerekir ki göç sonucu belki de hayatlarında daha önce hiç temas etmemiş olan insanlar ve kültürler bir araya gelir ve hem göçmen hem de yerel halk açısından alışılmışın dışında bir durum oluşur. Bu duruma her iki tarafın da adapte olmasının en temel yolu benim kültürüm üstündür bakış açısından uzak, ötekinin varlığını bir tehdit değil zenginlik olarak görecek bilincin çocukluktan itibaren bireylere aşılandığı sistemlerin çoğalmasıdır.” dedi.