CHP GRUP TOPLANTISI… « İzmit Pusula Gazetesi

1 Kasım 2024 - 22:40

CHP GRUP TOPLANTISI…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

CHP GRUP TOPLANTISI…
Son Güncelleme :

07 Mart 2018 - 20:13

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu, hayatını kaybeden Parti Meclisi üyesi Yavuz Karan’ın, Karadeniz’in yiğit evladı ve yol arkadaşları olduğunu ifade etti. Karan’ın partiye uzun yıllar emek verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Karan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diledi.

Kılıçdaroğlu, 17 yaşındaki Deniz Selin Üstündağ’ın eskrimde Avrupa şampiyonu olduğunu anımsatarak, Üstündağ’ı kutladı.

Bütün demokrasilerde medyanın önemli bir güç olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, medyanın gelişmiş demokrasilerde dördüncü güç olarak tanımlandığını bildirdi.

Medyanın görevinin, gücü alkışlamak değil gücü halk adına sorgulamak, denetlemek olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, yerel medyanın adeta sahipsiz kaldığını savundu. Kılıçdaroğlu, yerel medyanın, büyük beklentileri olduğunu, 3 yıldır Basın İlan Kurumu ilanlarına zam yapılmadığını, ayakta kalmak için olağanüstü çaba harcadıklarını anlattı.

Yerel medyanın desteklenmesi, bu konuda iktidarın sağlıklı, tutarlı adımlar atması, gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, yerel medya üzerinden tasarruf yapılmasının doğru olmadığını belirtti.

Kılıçdaroğlu, yerel ve yaygın medyanın güçlü, bağımsız olmasını, özgürce yazmasını, eleştirmesini istediklerini aktararak, demokrasiye sahip çıktıkları gibi medyaya da sahip çıkmaları, medya üzerindeki baskılara hep birlikte karşı çıkmaları gerektiğini söyledi.

Dünyada sanat ve sanatçıyı desteklemeyen hiçbir iktidarın bulunmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, darbe, baskıcı dönemler hariç sanat ve sanatçıya her ortamda önem verildiğini, sorunlarının özenle çözüldüğünü anlattı. Kılıçdaroğlu, sanat ve sanatçıyı yüceltmenin, her toplumun ortak amaçlarından olduğunu, sanatçının özgür olması, düşüncesini özgürce dile getirmesi gerektiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, sanatçının haklarını koruyan yasaya dayanarak Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) adı altında sivil toplum kuruluşunun oluşturulduğunu anımsattı.

Kemal Kılıçdaroğlu, MESAM’ın mart ayında olağan kongresini yapacakken Kültür ve Turizm Bakanlığının buraya kayyum atadığına işaret ederek, kayyum atanabileceğini, bunun yasada kuralının bulunduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, bakanlığın önce ‘Şu kurala uymuyorsun’ diyerek uyarı yazısı yazıp, 30 gün beklemesi, sorunun çözülmemesi halinde ikinci yazıyı göndererek yine 30 gün beklemesi gerektiğini ancak bundan sonra kayyum atanabileceğini ifade etti.

MESAM Yönetim Kurulunun görevden alındığını ancak bakanlıktan böyle bir uyarı yazısı gitmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Önce uyarı yapacaksın; fakat hiçbir uyarı yapılmadan MESAM Yönetim Kurulu, bakanlığın bir yazısıyla değiştiriliyor. ‘Şu kanunun şu maddesine göre kayyum atandığına’ yönelik cümle de yok. 3 ay içinde olağanüstü kongreyi toplayın deniliyor. Dava açıp açmayacaklarını sordum, açacaklar. Kültür ve Turizm Bakanı’na sormak isterim; sen sanat ve sanatçıyı korumakla yükümlüsün Sayın Bakan. Bir yere kayyum atarken yasanın dışına çıkamazsın. Sen çıkarsan sokaktaki vatandaş ne yapacak? Açıkça Kültür ve Turizm Bakanlığı suç işlemiştir. Umarım kısa sürede yaptıkları hatadan geri dönüş olur.”

Kılıçdaroğlu, 7 Şubat 2018 tarihi itibariyle hapishanelerde 235 bin 888 tutuklu bulunduğunu, bu tutuklulardan 69 bin 301’inin öğrenci olduğunu, bazılarının açıköğretim ortaokulunda, bazılarının açık öğretim lisesinde, bazılarının açık öğretim fakültelerinde okuduğunu bildirdi.

Bunun son derece güzel uygulama olduğunu, mahkum, tutuklunun kendisini eğiterek hayata tutunmaya çalıştığını aktaran Kılıçdaroğlu, “Hapishanede yatacak ama eğitim düzeyini yükselterek mahkumiyetini tamamlayacak. Güzel bir iş yapılıyor. Bu tutukluların sınav ve kayıt ücretlerini, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ödüyor. Kuralı getirenlere teşekkür ederiz. Ancak açık öğretimde okuyan 6 bin 567 kişinin sınav harçları halen yatmadı çünkü süre bitti. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’ndan rica ediyorum; eski uygulamayı sürdürün. Sosyal politikanın gereği olarak geçmişteki uygulamanın aynen sürdürülmesi gerektiği kanısındayım.” ifadesini kullandı.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusuna değinen Kılıçdaroğlu, toplumun hemen hemen her kesiminin buna karşı çıktığını savundu.

Kılıçdaroğlu, konu gündeme gelir gelmez CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba başkanlığında komisyon oluşturduklarını, “Bütün şeker fabrikalarını gezeceksiniz; işçiler, bölgedeki esnaf, odalarla, sendikalarla oturup konuşacaksınız, nabzını tutacaksınız.” talimatını verdiğini söyledi.

Şeker fabrikalarının bulunduğu illerde iktidar partisi de dahil halkın tamamının özelleştirilmeye karşı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şeker fabrikalarının sıradan fabrikalar olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, pancar üretiminde dünya 5. olduklarına işaret etti. Kılıçdaroğlu, “Niçin bunları özelleştiriliyoruz? Hangi gerekçeyle özelleştiriliyor?” diye sordu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Kamyoncusu, besicisi, çiftçisi kazanıyor, fabrikada işçiler çalışıyor. Bu üretimin kaybedeni yok. Herkesin kazandığı ortama siz dinamik koyuyorsunuz, ‘ özelleştireceğim’ diyorsunuz. Büyük kısmı kapanacak. ‘Kapanmayacak’ diyorlar, böyle denilen çok sayıda fabrikanın bir süre sonra nasıl kapandığını gördük. Amaç nişasta bazlı şeker üretimini teşvik etmek. Şeker ve şeker fabrikalarının, mutlaka korunması gerektiğine yürekten inanıyoruz.

1926’da ilk fabrika Atatürk’ün yaşadığı dönemde kuruldu, üretime geçti, Osmanlı’da bir kilogram bile şeker üreten fabrika yokken. Daha sonra İnönü, Menderes, Demirel, Özal ve her bakanın attığı temeller var. Özelleştirerek siz bir anlamda Cumhuriyetten intikam almaya çalışıyorsunuz. Şeker fabrikalarına sahip çıkmak cumhuriyete, demokrasiye, emeğe, alın terine sahip çıkmak demektir.”

Kılıçdaroğlu, bu süreci başlatan olayın yeni olmadığını belirterek, Şeker Kanunu’nun geçici 8. maddesinde, “Uluslararası kuruluşlar ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde Bakanlar Kurulu, kurum ve organlarının yetki ve görev süresini, 31 Aralık 2014 tarihinde yeniden belirler.” hükmünün yer aldığını anımsattı.

Hangi uluslararası kuruluşla, hangi anlaşmanın yapıldığını soran Kılıçdaroğlu, bugüne kadar bu konuda kamuoyuna tek bir cümle açıklama yapılmadığını bildirdi. Kılıçdaroğlu, “Başta Recep Bey, Binali Bey’e olmak üzere gayet net soru soruyorum; hangi uluslararası kuruluşlarla oturup anlaşma yaptınız? ?Bu metni neden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından gizliyorsunuz, çıkın açıklayın.” dedi.

Kılıçdaroğlu, bu maddeyi Anayasa Mahkemesinin, Anayasa’nın 7. ve 123. maddelerine dayanarak iptal ettiğine işaret ederek, Anayasa’nın 7. maddesinin yasama yetkisinin Türk milleti adına TBMM’de olduğunu, bu yetkinin devredilemeyeceğini öngördüğünü anımsattı.

Kiminle oturulup Türk şeker politikalarının geleceğinin belirlendiğini soran Kılıçdaroğlu, bu politikanın gereği olarak fabrikaların tek tek özelleştirilmek istendiğini savundu.

Nişasta bazlı şekerin insan sağlığı için zararlı olduğunu, kansere, şeker hastalığına, obeziteye yol açtığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Binali Bey, ‘Nişasta bazlı şekerlere kota uygulayacağız.’ diyor. Zaten kota var, dünyanın en yüksek kotası yüzde 15. Almanya’da yüzde 1,69. Bazı ülkelerde de yasak. Bu oranı uygulayan dünyada bir ülke var mı? Bizim insanımızın hayatı bu kadar mı ucuz? O nedenle biz şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşıyız. Herkes çalışmalı, üretmeli, kazanmalı. ” dedi.

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra pek çok insanın mağdur edildiğini, yeri geldiğinde bütün mağdurların sesi olmaya özen gösterdiklerini belirtti.

Gökhan Açıkkollu isimli bir öğretmenin, ihbar üzerine 15 Temmuz’dan hemen sonra tutuklandığını, ilk bilgilerin şeker hastası olduğu, ilaçlarının verilmediği ve gözaltında hayatını kaybettiği yönünde olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Bu vatandaşın işkence sonucu öldüğü ortaya çıktı. İfadesi bile doğru dürüst alınmadı. Arkadaşlarımız eşini aradı, cenazesini Konya’ya kendi özel imkanlarıyla götürdüklerini, mezarlığa defnedemediklerini, bahçelerine defnettiklerini söyledi. Bu bir insanlık dramı değil mi; yargılanmamış, herhangi bir suçu var mı yok mu belli değil ama işkence sonucu hayatını kaybediyor. Ailenin tazminat hakkı var, hakkını sonuna kadar aramalı. Biz de o ailenin sonuna kadar yanında olacağız.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu millete sözüm söz, Türkiye Cumhuriyeti devletini faizcilerden kurtarmak bizim boynumuzun borcudur, bunu yapacağız.” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, Türkiye’de adalet ve hukukun olmadığını söyledi.

Bir tek kişinin “bu ülkede adalet var” diyemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Demiyor da zaten. Nitekim, 25 gün yürüdük. ‘Niye yürüyorsunuz’ dediler ama ‘bu ülkede adalet var yürümeyin’ diyemediler. Onlarda biliyor adalet olmadığını.” ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 21 Eylül 2017’de “Türkiye’de yargı bağımsız yargıya, müdahale edemeyiz.” dediğini ayrıca eski ve yeni Adalet Bakanının da bunu sürekli dile getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Ben ‘müdahalesi var, etkisi de var’ dediğim zaman en ağır şekilde eleştirilmiştim… Erdoğan Yargıtay’ın 150. yılı sempozyumunda bir konuşma yapıyor. 6 Mart’ta yani iki gün önce, ‘eğer bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açarak adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargıda bir sorun vardır.’ diyor. Günaydın Recep Bey, günaydın. Yargı sisteminde bir sorun değil, yargı sisteminde çok sorun var. Bir sorun olsa diyeceğiz ki ‘tamam şu sorunu çözelim.’ Yargı yok, adalet yok. Neden bahsediyorsunuz?”

Eğer bir ülkede yargı gücünü hukukun üstünlüğünden değil de siyasi otoriteden alıyorsa orada adaletin olamayacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bir kişi ellerini semaya açmış değil, milyonlarca kişi ellerini semaya açmış ‘adalet’ diye bekliyor. Bunun farkına yeni yeni vardı beyefendi. Tek adam rejiminin olduğu ülkede yargıç vicdanıyla karar veremez hale geldi. Kendisine otosansür uyguluyor.” diye konuştu.

Geçen hafta grup toplantısında yargıya müdahalede bulunulduğunu verdiği örnekle açıkladığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 6 Nisan 2017’de hakim ve savcılara dağıttığı bir broşürü gündeme getirdiğini söyledi.

Bu kitapçıkta “tahliye” konusunda, “Hakimler ve Savcılar Kurulu’yla mutlaka istişarede bulunulduktan sonra irade oluşturulacaktır.” denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Yani sen tahliye konusunda bir irade oluşturacaksan önce ‘bana soracaksın’ diyor. ‘Yoksa sen bilirsin’ diyor. Hani talimat yoktu, hani anayasanın 138. maddesi vardı?” değerlendirmesinde bulundu.

Anayasanın 138. maddesini okuyan Kemal Kılıçdaroğlu, yine aynı kitapçıkta FETÖ ile ilgili soruşturmalarda 17-25 Aralık 2013 tarihinin esas alınmasının istendiğini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, bunun açık ve net şekilde yargıya müdahale olduğunu savundu.

Kılıçdaroğlu, “Eğer FETÖ ile ilgili bir durum varsa ‘sakın eskiye gitmeyin’ diyor. Hakime, savcıya talimat değil mi bu?” sorusunu yöneltti.

İktidarın yargı kararlarının “takmadığını” öne süren Kılıçdaroğlu, Mardin Ağır Ceza Mahkemesinin ve Yargıtay’ın kararına rağmen PYD/PKK’nın eski eş başkanı Salih Müslüm’ün Türkiye’de ağırlandığını hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, “Şimdi Avrupa’dan istiyorlar, ‘bize ver bu teröristtir’ diye. Avrupalılar demez mi, ‘düne kadar sizdeydi, üstelik bizde mahkeme kararı yok, sizde mahkeme kararı vardı. Neden mahkeme kararının gereğini yerine getirmediniz?’ diye sormaz mı? Sorarlar. Ama bunlarda yüz yok ki…” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık yüksek faizden şikayet ettiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, “Sen niye şikayet ediyorsun? Yükselten de faizi ödeyen de sensin? Sanki CHP iktidarda, o faizden şikayet ediyor.” dedi.

Erdoğan’ın faiz konusunda bir çalışma yaptırdığını söylediğini aktaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Sömürünün yeni farkına varmışlar. Her sefer söyledim, vatandaşın kahvehanede Tayyip Bey’le ilgili söylediği söz, ‘faizci Tayyip.’ Niye faizci Tayyip? Haklı mı? Haklı. Son 15 yılda bir grup yabancıya, yurt dışındaki yabancıya Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ödediği faiz, 149 milyar dolar. Şimdi soruyorum; 149 milyar doları sanayiciye mi, çiftçiye mi, memura mı verdiniz? Yurt dışındaki bir grup tefeciye veriyorsunuz. Vatandaş ‘tefeci Tayyip demekte haksız mı?’ Haklı. Birde borçlandığı için yurt içinde ödediği faizler var. O ne kadar? 689 milyar lira. Kime ödüyorsun sen bu parayı? Bir grup tefeciye ödedin. O nedenle sana ‘tefeci Tayyip’ diyorlar. Şimdi kalkıyorsan ‘bizde faizden şikayetçiyiz.’ Şikayetçi olmayacaksın kardeşim, çözüm bulacaksın.

Bunlar faiz sorununu çözemezler. Çünkü yakalarını tefeciye kaptırmışlar. Tefeci hangi faizi istiyorsa onu uyguluyorlar. Bu millete sözüm söz, Türkiye Cumhuriyeti devletini faizcilerden kurtarmak bizim boynumuzun borcudur, bunu yapacağız.”

YORUM YAP