CHP grup taplantısı « İzmit Pusula Gazetesi

29 Mart 2024 - 05:57

CHP grup taplantısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

CHP grup taplantısı
Son Güncelleme :

14 Nisan 2021 - 17:54

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, ramazan ayına girildiğini söyleyerek, ramazan ayının, duyguların yoğunlaştığı bir ay olduğunu dile getirdi.

Ramazan ayının aynı zamanda iç hesaplaşma yapılması gereken bir ay olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Ramazan ayı, aynı zamanda birine kötülük yaptıysak, hakkını yediysek oturup kendi vicdanımızda bunu sorgulama ayıdır. Ramazan, aynı zamanda hak sahibine hakkını teslim etme zamanıdır.” diye konuştu.

CHP’li belediyelerin, olağanüstü çaba gösterdiğini, Kovid-19 salgını döneminde 11 milyon 700 bin vatandaşa yardım götürdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, “Yardım talep edip de karşılıksız kalan hiç kimse olmamasına özen gösterdik. Bu yardım talepleri; bazen Genel Merkez’e, bazen belediyelere, bazen milletvekillerimize, bazen de doğrudan belediye başkanlarımıza geldi. Hangi kanaldan ulaşırsa ulaşsın; belediye başkanlarımız, ihtiyaç sahibi olan herkese yardım götürdüler.” değerlendirmesinde bulundu.

CHP’li belediyelerin, bu süre içinde nasıl çalıştığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Belediye başkanlarımıza şunu söyledim: Yönettiğiniz beldede hiç kimseyi inançları, kimlikleri, yaşam tarzları itibarıyla ayırmayacaksınız. Herkesi kucaklayacaksınız. Bu, birinci kuralımız. Bütün belediye başkanlarımız, bu kurala dün de uydular, ramazan süresince de uyacaklar. Belediyenin hizmetini belli kişiler, zümreler, akrabalar, yandaşlar için değil, halk için yapacaksınız. Belde halkı için yapacaksınız. Sizi, bulunduğunuz makama taşıyanın, o belde halkı olduğunu unutmayacaksınız. Belediyelerinizde, fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız. Yoksullara yardım yaparken yoksulun onurunu koruyacaksınız. Halkçılığın en temel ilkesi, insan onurunun korunmasıdır. Fakire yardım yaparken sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek. Bu, halkçılığın temel ilkesidir. Bunu kimsenin unutmaması lazım.

Harcadığınız her bir kuruşun hesabını millete verin. Çünkü harcadığınız para sizin değil, milletin parasıdır. Bu nedenle bütün ihaleleri Facebook üzerinden canlı yapın. Geçmişte aynı ihaleyi 100 liraya yaptıran belediye başkanları varken bizim belediye başkanımız aynı ihaleyi 100 liraya değil, 25 liraya yapıyor ve daha iyi sonuç alıyor. Bunu bütün millete göstermemiz lazım. İsrafla mücadele edin, israftan kaçının. İstaftan kaçınmak aynı zamanda kul hakkına saygı göstermek demektir. Belediyede atamaları yaparken işi mutlaka ehline teslim edin. İşi ehline teslim ettiğiniz andan itibaren belediye başkanı olarak rahat edersiniz. Bir sorun varsa, yansıyorsa talimatını verip sonucunu göreceksiniz. Belediyeyi adaletle yönetin. Bütün belediyeler, belediye başkanlarımız buna uyuyorlar ve adaletle yönetiyorlar. Adaletle yönetmeye herkes özen gösteriyor.”

“Allah insanı kuru iftiradan saklasın.” sözünü anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Montrö Sözleşmesi’nden rahatsız olan emekli amiraller bir açıklama yaptılar. Açıklamanın metninde, onların iradesi dışında bazı değişiklikler yapıldı. Onların iradesi dışında birilerinin aracılığıyla gece yarısı bu açıklama yayımlandı. Onların iradesini suistimal edenler, iktidara yani saraya yakın olanlardır. Saray buradan bir darbe iması, darbecilik çıkarmak istedi. Arkasından da dönüp ‘Bunun arkasında CHP var.’ dedi. Ne oldu? Hani CHP vardı? CHP ile ilgili tek kelime bile yok. Devlet senin elinde; istihbarat, polis, jandarma senin elinde ve kalktın utanmadan, sıkılmadan beni suçladın. Devlet yalan söyler mi? Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan bir zat yalan söyler mi? Onun için diyorum ya ‘Allah insanı kuru iftiradan saklasın.’ diye. Makama, hırsa, kibre, böbürlenmeye, büyüklenmeye bakın. Koltuğu uğruna yapmayacağı ve satmayacağı hiçbir şey yoktur.

Böyle devlet yönetimi olmaz. Devlet akılla, bilgiyle, erdemle, ahlakla, adaletle yönetilir. Tam tersini yapıyorlar. Büro memurundan en tepeye kadar, kibir deseniz var, ahlaksızlık deseniz diz boyu. Pudra şekerlerini kimse unutmadı. ‘Balık baştan kokar.’ demiş atalarımız. Bu yüzden hepimizin her türlü iftiraya hazırlıklı olması lazım. Biz vatanımızı, bayrağımızı, ülkemizi, insanımızı seviyoruz. İnsanlarımız arasında ayrım yapmıyoruz. Biz, bir çocuk yatağa aç girerse, o akşam rahat uyumuyoruz. Biz, saraydan beslenmiyoruz. Saray beslemeleri değiliz. Biz, alın terimizle kazandığımız parayla geçinmesini biliyoruz. Biz, ahlaklıyız, erdemliyiz.”

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, vatandaşın nabzını tuttuklarını; geçen hafta kendisinin Sinop’a, CHP’li milletvekillerinin ise Karabük, Yalova ve Kars’a gittiklerini anlattı. “CHP çalışmıyor.” söylemlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, partisinin çalıştığı kadar kimsenin çalışmadığını söyledi. Türkiye’deki olayları izlediklerini belirten Kılıçdaroğlu, CHP’li milletvekilleri olarak aylıklarını hak etmeye çalıştıklarını ifade etti. Kemal Kılıçdaroğlu, “Yan gelip yatmıyoruz, saraydan medet ummuyoruz, birilerinden avanta almıyoruz. Çünkü biz CHP’yiz, halkın partisiyiz, yandaşlar için değil vatandaşlar için çalışıyoruz. Vatandaşlarımız arasında hiçbir ayrım yapmıyoruz.” diye konuştu.

Türkiye’yi bu dönemde bir alev topuna benzeten Kılıçdaroğlu, milletin perişan vaziyette olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, son bir yılda 1 milyon 254 bin kişinin işsiz kaldığını belirterek AK Parti’nin iktidarda olduğu 19 yılın sonunda ülkede 10 milyon 219 bin kişinin işsiz olduğunu söyledi. Bir ülkede bu sayıda işsiz olması durumunda orada huzur ve bereketin olmayacağını; kargaşa, intiharlar ve yasa dışı geçinmeye yönelik çabaların ortaya çıkacağını anlatan Kılıçdaroğlu, “Ülkeyi yönetenler emin olun bunların farkında değiller. Onların bir eli yağda, bir eli balda. Vatandaşın çektiği ıstırabı asla bilmiyorlar.” sözlerini sarf etti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Karabük’ü ziyaret eden milletvekillerinin esnafla yaptığı görüşmelerden anekdotlar aktararak “Sevgili esnaf kardeşim, bunlar bu işin çözümünü bulamazlar. Kongrelerini yaparlar, pandemiyi bütün Türkiye coğrafyasına yayarlar, saraylarında otururlar. İnsanlar ölmüş, umurlarında bile değildir.” ifadelerini kullandı.

Söz konusu ziyarette bazı çiftçilerin gübre fiyatlarındaki artıştan yakındığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Nasıl geçinecek bu adamlar, nasıl gübre alacak?” sorusunu yöneltti.

Yalova’ya giden milletvekillerinin de esnafla yaptığı görüşmelerde benzer şikayetleri işittiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, öte yandan emekli bir polisin, “Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bize ‘Kahramanlarım, aslanlarım.’ diyor. Bize 3600 ek göstergemiz verilmiyor, 1995 yılından beri gasbediliyor. Emekli olduktan sonra emniyet hizmetleri ve aile tazminatımız kesiliyor. Bize üvey evlat muamelesi ediliyor. Ekmek vermedikten sonra bunun kahramanlığı, aslanlığı nerede kalıyor?” dediğini aktardı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3600 ek gösterge konusunda polise, öğretmene, sağlık görevlileri ve imamlara söz verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Niye yalan söylüyorsun? Oy almak için bir insan yalan söyler mi? Ramazan günündeyiz. Herkes elini vicdanına koyup düşünsün, oy almak için bir adam kendi vatandaşına ve üstelik Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken yalan söyler mi? En tepedeki yalan söylerse aşağıya nasıl yansır? Polis kardeşlerim hiç endişelenmeyin, Allah’ın izniyle iktidar olacağız, 3600 ek göstergelerin tamamını vereceğiz. Biz doğruyu söyleriz. Onlar devleti bilmezler, biz biliriz. Onlar devletin itibarını sıfırladılar, biz devletin itibarını yücelteceğiz.” sözlerini sarf etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, Kars’a da bir ziyaret gerçekleştirdiklerini ifade ederek bu ilde de esnafın zincir marketlerden şikayet ettiğini anlattı. Kars’ta bir kuruyemiş satıcısının “Bir an önce erken seçim bekliyoruz. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Doğru, ayazı unutmayacaksınız. Korkudan getiremiyorlar ama eninde sonunda bu sandık gelecek. Hep birlikte, bu milleti perişan edene, demokratik bir dersi sandıkta vereceğiz.” dedi.

Kılıçdaroğlu, Sinop’a gerçekleştirdiği ziyarette esnaf ve vatandaşlarla bir araya geldiğini, balıkçıların sorunlarını dinlediğini anlattı. CHP grup başkanvekillerinden, yurdun her yanındaki balıkçıların dertlerini TBMM’ye taşımalarını isteyen Kılıçdaroğlu, “3 tarafı denizlerle çevrili bir ülke, en az denizlerden yararlanıyor. Bir Denizcilik Bakanlığı bile yok. Ama biz çözeceğiz. Denizleri de verimli kullanacağız, bereketli olacak denizlerimiz de. İnsanlar çalışacaklar, huzur içinde avlanacaklar. Karadeniz Ekonomik İşbirliğinin ortak ses çıkarması lazım. Bu konuda da milletvekili arkadaşlarımız da vardı, o konuyu da parlamentonun gündemine taşımamız lazım.” şeklinde konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Kovid-19 nedeniyle Norveç’te 10 kişiden fazla insanın bir araya gelmesinin yasaklandığını ancak Norveç Başbakanı’nın bu kurala uymayıp doğum gününü 13 kişilik aile bireyleriyle kutladığını dile getirdi. Norveç Başbakanı’na para cezası kesildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Devlet budur. Devleti bundan daha güzel anlatan ikinci bir örneği zor bulursunuz. Buyurun bir de Türkiye’ye bakalım. Lebaleb kongre yaptılar. Maskeler sıfır. İçişleri Bakanı mı diyecek ‘Gidin ceza yazın.’ Yürek ister, yürek. Yüreği olsa zaten orada oturmaz. Erdoğan’a mı ceza kesecek? Yürek ister, yürek. Bu, kibrin getirdiği bir sonuçtur. ‘En büyük benim, ben kural tanımam. Vatandaş kurala uymazsa ceza keserim. Ben ve yandaşlarım asla kurala uymayız. Kural, vatandaş için var, saray için yoktur.’ Böbürlenme ve kibrin getirdiği bir sonuç bu. Eğer böbürlenme ve kibir bir insanın ruhuna işlemişse sonu felaket olur, o ülkenin sonu da pek parlak olmaz.” sözlerini sarf etti.

Kibrin, “Kendini herkesten üstün tutma, üstün görme hastalığı” olarak tanımlandığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Anıyorsunuz değil mi bu hastalığa düçar olan kişileri?” sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, şeytanın kibri nedeniyle Hz. Adem’e secde etmediğine işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kibir devleti yönetenleri teslim almışsa o ülke kolay kolay iflah olmaz. Bir ülke kibirle yönetilmez. ‘Ben yaptım, olur. İnsanlar ölürse ölür. Her dediğim doğrudur. Hiçbir kural bana çalışmaz çünkü benim söylediğim kuraldır. Devlette hiçbir bürokrat bana ceza da yazamaz, ben ne dersem itaat etmek zorundadır, yasa dışı olsa dahi.’ Amirallerin açıklamasında devlet eğer gerçekten kibirden arınsaydı ilk yapacakları iş bildiriyi değiştirenleri bulup yakalayıp getirip yargıya teslim etmekti. Yapmadılar, yapamazlar çünkü oradan besleniyorlar, siyaset oluşturmaya çalışıyorlar. Kibir öyle bir noktaya geldi ki tepedeki öyle olursa aşağıya kadar yansıyor.”

İktidarın kibri nedeniyle 401 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini, vefat sayısının her gün arttığını savunan Kılıçdaroğlu, “Vaka sayısında neredeyse Avrupa’nın birincisi, dünyada da üçüncü olduk galiba. Memleketi bu kadar felakete sürükleyip binlerce kişinin ölümüne yol açan sorumlu kim? Sorumlu Erdoğan.” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, önceki CHP TBMM Grup Toplantısı’nda, Bilim Kurulunu eleştirdiğini anımsatarak şöyle devam etti:

“Norveçli polis kadar bile cesaretiniz, yüreğiniz yok. Başbakan’a cezasını yazdı, Emniyet Müdürü de ‘Doğrudur.’ dedi. Başbakan da özür diledi, ‘Cezayı ödeyeceğim.’ diyor. İnsanlar ölüyor, Allah aşkına siz ne yapıyorsunuz? Sizin iradeniz, bir kişinin ipoteği altında, rehin tutuluyorsunuz orada. Bilime, bilim insanına yakışır mı? Çıkın söyleyin. Önlem alınması gerekiyor, sen söyleyeceksin, doktor olan sensin. İşi teslim etmişsin yukarıya. Yukarı istediği gibi yapıyor zaten, seni dinlemez ki. Her şeyi bilen o çünkü. Senin bilim adamlığın onun yanında tartışılmaz bile. Seni adam yerine bile koymuyorlar, niye itiraz etmiyorsun? Neden konuşmuyorsun? ‘Bizi de emekli amiraller gibi toplarlar.’ Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar ama onuncu köye gittiği zaman şerefi ve onuru vardır onun.”

Kovid-19’un sağlık çalışanları meslek hastalığı kabul edilmesi için bir kanun teklifi verdiklerini ancak meslek hastalığı sayılmadığını da hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Merak ediyorum, Bilim Kurulu bu konuda ne düşünüyor? Kendileri doktor. Doktorların hakkını savunmaları lazım. Yaptıkları tek şey var, ‘Sağlık çalışanlarını alkışlayalım.’ Alkışla. Bu insanlar günün 24 saati çalışıyor.” dedi.

Yoğun bakım hekimleriyle çevrimiçi bir toplantı yaptığını da anlatan Kılıçdaroğlu, bir hekimin, “Daha önce her 10 hastadan 2-3’ü vefat ederken şu anda 5’inin yaşamını yitirdiğini; hastanelerde torpille yer bulunabildiğini” söylediğini aktardı. Kılıçdaroğlu, “Bulamadıysan ölüme terk ediliyorsun. Sağlık Bakanı dün açıklama yapıyor. ‘Vakaların artmasının sebebi 84 milyon.’ Allah aşkına bunlar uzayda mı yaşıyorlar? Virüsün yaygınlaşmasına yol açan kongreler değil midir? Şimdi vatandaşı suçlamaya başladılar. Vatandaşı suçlamaya başladığın andan itibaren, sen artık bu işi bilmiyorsun arkadaş. Sen, insan hayatı üzerinden siyaset yapıyorsun.” ifadelerini kullandı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan, çok sayıda insanla muhatap olan muhtarlar ve apartman görevlilerine aşı yaptırmasını istedi. Öğretmene neden aşı yapılmadığını da soran Kılıçdaroğlu, vatandaşlara maske takmaları ve kendilerini korumaları çağrısında bulundu. Kılıçdaroğlu, “Öyle bir noktaya geldik ki Türkiye her gün bir Soma faciası yaşıyor. 301 kişi Soma’da hayatını kaybetmişti. Bakın yıllar geçti hala unutmuyoruz. Ama şimdi her gün bir Soma faciası yaşıyoruz. 301 değil, 350, 352, 360’ı bulacak.” şeklinde konuştu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, patates üreticilerinin elindeki ürünün devlet tarafından alınması için çağrı yaptığını ve bu konuda bir Meclis araştırma önergesi verdiklerini anlattı. Hükümetin bu çağrıya o zaman olumsuz yanıt verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Nihayet geçen gün açıklama yaptılar ve patatesleri alacaklar. Elindeki malı, çok ucuz bedelle, zararına satan çiftçinin hali ne olacak?” diye konuştu.

Talimatı doğrultusunda, CHP’li belediyelerin, söz konusu üreticinin elindeki malı imkanları ölçüsünde almaya çalıştığını anlatan Kılıçdaroğlu, “Çiftçinin hakkına ve hukukuna sahip çıkamayan bir siyasi iktidar. Defalarca söyledik, ancak ondan sonra. Kuru soğanı da aynı şekilde almaya başladılar ya da başlayacaklar. Beyefendi ‘Ay’a sert iniş yapacağız.’ diyordu, Ay’a sert iniş yapan şimdi vatandaşa patates, soğan dağıtıyor. Şu akla, mantığa bakın.” sözlerini sarf etti.

Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin dejenerasyon yarattığını öne sürerek şunları kaydetti:

“Erdoğan, 11 Nisan’da açıklama yapıyor. ‘1 milyon 250 bin ton patatesten söz ediyor. 300 bin ton soğandan söz ediyor. ‘Bunları alacağız çiftçiden ve dağıtacağız.’ Aynı gün Tarım Bakanı açıklama yapıyor, ‘1 milyon 250 bin değil, 300 bin ton patates var.’ diyor. Rakama bakın. 1 milyon ton fazla. Nasıl atıyorsun bu kadar? Okuyunca önce inanmadım, havuz medyasının internet sitesine girdim, aynı rakamlar. ‘300 bin ton soğan.’ diyor, 40 bin ton. Nasıl bu kadar desteksiz atabiliyorlar? Akıl, mantık, her şey kaybolmuş vaziyette. İnsan gerçekten de üzülüyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Merkez Bankası daha önce sattığı dövizleri tablolar halinde kendi internet sitesinde yayınlardı. Hangi tarihte, kaç liradan çıkmış, kim ne kadar fiyat vermiş, hangi bankaya, kişiye, kuruma satılmışsa bunların listesi vardı. Şimdi bu liste yok. Sorumuz da zaten buradan kaynaklanıyor. Listeyi niye gizliyorsunuz? Kime sağladınız bu büyük avantajları?” dedi

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, defalarca “128 milyar dolara ne oldu?”, “128 milyar doları kimlere sattınız?”, “128 milyar doları hangi kurdan sattınız?”, “O kararda kimlerin imzası var? diye sorduğunu anımsattı. Bu sorularına karşılık birisinin “Para kaybolmadı, el değiştirdi.” dediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bunu niye soruyorum? Merkez Bankası daha önce sattığı dövizleri tablolar halinde kendi internet sitesinde yayınlardı. Hangi tarihte, kaç liradan çıkmış, kim ne kadar fiyat vermiş, hangi bankaya, kişiye, kuruma satılmışsa bunların listesi vardı. Şimdi bu liste yok. Sorumuz da zaten buradan kaynaklanıyor. Listeyi niye gizliyorsunuz? Kime sağladınız bu büyük avantajları? Sen mi, yoksa damadın mı bu işi halletti? Damat kime verdi, sen kime talimat verdin? 1 liradan, 1 milyondan, 1 milyardan, 100 milyardan söz etmiyorum, 128 milyar Türk lirasından söz etmiyorum, 128 milyar Amerikan dolarından söz ediyorum. Ne oldu bu para?” diye konuştu.

Bu konudaki sorularına önce, “Kasada duruyor.” yanıtının, sonra da “Pandemide kullandık.” yanıtının geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Hepsi palavra. Yalan söylüyorlar. Sıkışınca yalana sarılıyorlar. Dua edelim, ‘128 milyar dolar nerede?’ diye sorduk, bunlar darbeci diye bizi suçlamadı, yarın suçlayacak herhalde.” ifadelerini kullandı.

“Bu kadar pişkin, halktan bu kadar kopuk, bu kadar para sevdalısı, yandaşı bu kadar zengin eden dünyada başka bir iktidar görülmemiştir.” diyen Kılıçdaroğlu, sorular karşısında ezilip büzülen, cevap veremeyen ama yeri geldiğinde böbürlenen, kibirlenen bir yapıyla karşı karşıya olduklarını savundu. Kemal Kılıçdaroğlu, “Sen kendini ne sanıyorsun? Bu milletin hakkını hukukunu koruman gerekirken, bu milletin hakkını hukukunu pazarlıyorsun sen.” dedi.

Bu sorularına cevap alamadıkları için bilboardları kiralayıp “128 milyar dolar nerede?” sorusunu oradan sormak istediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bilboardlardaki bu sorunun yer aldığı pankartların indirilmesine tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu, “Vay efendim neymiş? Cumhurbaşkanına hakaretmiş, arkasında sarayın silüeti varmış. Soru sormak ne zamandan beri hakaret oldu? 20 Temmuz sivil darbesinin en temel kanıtı budur. ‘Bana soru bile soramazsınız.’ diyor. Kibre bak. Kimsin sen? Ne demek bana soru soramazsın? Bal gibi soracağım, sen de bal gibi cevap vereceksin. Yoksa sandıkta soracağız bunu. Cevap vermezsen aldığın her oy haramdır. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak zorundayız.” diye konuştu.

“128 milyar dolar nerede?” sorusunu odacıya, esnafa, manava, sanayiciye, emekliye sorduğunu ve kendilerinin bu parayı almadığını söylediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Kim aldı bu parayı? 128 milyar dolarla ne yapılabilirdi? 10 milyon işsiz vatandaşımıza bir yıl boyunca her ay üçer bin lira para verebilirdiniz, 1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borcunu sıfırlayabilirdiniz, çiftçilerin bankalardan aldığı kredilerin tamamını sıfırlayabilirdiniz, KOBİ’lerin 16 milyar liralık kredi borcu var onun da tamamını ödeyebilirdiniz, yoksulluk sınırı altında 1 milyon 600 bin hane var. Bunların bir yıl süreyle doğalgaz parasını ödeyebilirdiniz, Biontech aşısı getirebilir ve her vatandaşa iki kez aşı yapabilirdiniz, Milli Eğitim Bakanlığında EBA’ya erişemeyen 4 milyon evladımıza en gelişmiş bilgisayar tableti alırdınız, yine para bitmiyor. Resmen devletin soyulduğu buradan belli. Bunu soruyorum, afişleri indiriyor, soru soramazsın diye. ‘Bana hakarettir’ diyor. Niye sana hakaret olsun? Sen her önüne geleni, seni eleştireni bana hakaret ediyor diye suçluyorsan o koltuktan derhal ayrılacaksın. Hesabını vermiyorsan ayrılacaksın. Devleti yöneten insanlar aynı zamanda milletine hesap verirler, aksi halde milleti küçümserler. Kibir buna engel olur. Beyefendinin kibri var.”

YORUM YAP