“Bizim vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz.” « İzmit Pusula Gazetesi

22 Kasım 2024 - 11:32

“Bizim vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen sözde “Ermeni soykırımı” kararına ilişkin, “Amerikan halkı ile bizim herhangi bir sorunumuz yok ama Amerika’daki politikacıların Türkiye’yi düşman görüp belli tavırlar içine girmeleri, Temsilciler Meclisi’nde bu tür olaylara kalkışmaları bizim vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz. Asla doğru değildir.” dedi.

“Bizim vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz.”
Son Güncelleme :

31 Ekim 2019 - 0:29

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmaya, dinleyenleri selamlayarak başladı. Cumhuriyetin 96. yılının görkemli törenlerle kutlandığını hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, vatandaşların Cumhuriyet Bayramını kutladı.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti “en büyük eserim” olarak tanımladığını hatırlatan CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Kimsenin kulu, kölesi olmayacağız. Bu özgür ülkenin özgür vatandaşları olacağız. Bunu bize sunan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları, gaziler, şehitler, herkese minnet ve şükran borçluyuz. Onları saygıyla ve rahmetle anıyoruz. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyetin yoksulluklar içinde kurulduğunu, üretimin, fabrikaların olmadığını, mali, ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş bir devletin teslim alındığını anımsatan Kemal Kılıçdaroğlu, Düyun-u Umumiye idaresi düşünüldüğünde, Cumhuriyetin hangi koşullarda kurulduğunun çok daha iyi anlaşılacağına işaret etti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet kurulurken en baştan beri Atatürk’ün kafasında “Egemenlik bila kaydü şart milletindir.” ilkesinin olduğunu belirterek, Atatürk’ün her ortamda milletin desteğini aradığını kaydetti.

Kurtuluş Savaşı sırasında ve Cumhuriyet kurulduğunda Türk Cumhuriyetleri ile Afganistan’dan Hindistan’a kadar uzanan zincirde pek çok kişi ve kurumun Türkiye’ye destek verdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şimdi Özbekistan olan Buhara Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye 17 Ocak 1922’de üç kılıç ve bir Kuran-ı Kerim gönderildiğini anlattı.

Kuran-ı Kerim’in şu anda TBMM kütüphanesinde olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, o dönemde Kuran geldikten sonra “TBMM’de neden bir kütüphane kurulmuyor?” diye Meclis Genel Kurulu’nda tartışmaların yaşandığını, bunun TBMM’de bir kütüphanenin kurulmasını hızlandırdığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye gelen üç kılıçtan birinin Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, birinin Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya, üçüncüsünün ise 9 Eylül’de İzmir’e girerek hükümet konağına Türk bayrağını çeken Bölük Komutanı Yüzbaşı Şerafettin Bey’e verildiğini aktardı.

Bu anlamlı bağışı yapan soydaşlara yürekten teşekkür eden CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bütün İslam dünyasında cumhuriyet kurulduğunu görüyoruz. Ve o coğrafyaya önderlik yapan Gazi Mustafa Kemal ve onun arkadaşlarıdır. Onu tekrar rahmetle ve şükranla anıyoruz.” dedi.

Cumhuriyetin demokrasiyle taçlandırılması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, atılacak her adımda demokrasinin erdeminin geniş kitlelere aktarılması gerektiğine işaret etti. Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde hiçbir sınıfa, kişiye, aşirete özel ayrıcalık tanınmadığını, üstünlerin, egemenlerin hukukunun bulunmadığını, herkesin eşit vatandaş olduğunu belirterek, devletin bu ilkeyle oluşturulduğunu dile getirdi.

Türkiye Cumhuriyeti’ni hep seçilmişlerin temsil ettiğini, Cumhurbaşkanının bugüne kadar parlamento ya da halk tarafından seçildiğini hatırlatan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Cumhurbaşkanı, herhangi bir şekilde görevinden ayrıldığı zaman onu yine seçimle gelen birisi, yani TBMM başkanı temsil etmiştir ama anayasa değişikliğiyle rejim değişmiş, Cumhuriyette geri adımlar atılmış ve bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni, cumhurbaşkanı bir yere gittiği zaman TBMM başkanı değil, atamayla gelen bir başka kişi temsil etmektedir. Demokrasilerde, demokratik anlayışta ne kadar geriye düştüğümüzü bu örnek çok somut bir şekilde bize gösterir. Her seferinde söyledim, madem ‘demokrasi, milletin egemenliği, millet en büyük güçtür, gücümüzü halktan alıyoruz’ diyoruz, o zaman neden bazı durumlarda Türkiye Cumhuriyeti Devletini seçimle gelen değil de atamayla gelen birisi temsil eder? Bunun düzeltilmesi lazım. Bunu tekrar bütün vatandaşlarıma hatırlatmayı temel bir görev biliyorum.”

Cumhuriyeti yaşatmak, demokrasiyle taçlandırmak için sonuna kadar mücadele edeceklerine vurgu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, üstünlerin, tek adamın hukukunun değil, bağımsız mahkemelerin olduğu, vatandaşların eşit haklarının bulunduğu Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracaklarını dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, “Bu mücadele, bizim hak mücadelemizdir. Bu mücadele, bu ülkeyi kuranların bize emanet ettiği Türkiye’yi yüceltme mücadelesidir. Bu mücadele, bütün çağdaş ülkelerin gözünde en etkili Milli Kurtuluş Savaşını vermiş onuruyla yaşayan bir Türkiye Cumhuriyeti algısını yerleştirmek için yapacağımız bir mücadeledir. Demokratik standartlar geriye gidince, devlet denilen kurum yıpranınca, dış politikada Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılıp, saray tamamen dış politikayı yönlendirmeye kalkınca Türkiye’de farklı şeyler olmaya başladı.” değerlendirmesinde bulundu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, demokratik standartlarda geriye gidişin olduğunu, hapishanelerin tıka basa dolduğunu belirterek, şunları ifade etti:

“Amerikan Temsilciler Meclisi’nde sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir yasa tasarısı kabul edildi. Önümüzdeki süreçte senatoya gelecek. Öncelikle şunu gayet açık ve net ifade etmek isterim, her ülkenin tarihinde acı olaylar vardır. Hiçbir ülke ‘benim tarihimde acı olmamıştır’ diyemez ama tarih, siyasetçilerin işi olmaktan çok, tarihçilerin işidir. Tarihte yaşanan acı olayları günümüze taşıyıp, onları siyaseten bir intikam alma aracı haline dönüştürürseniz bu doğru olmaz. Hiçbir ülkeye yakışmaz. Acı olaylar var mı? Elbette var. Tarihçiler incelesin mi? Elbette incelesinler. Sadece bizim tarihçilerimiz değil, bütün dünya tarihçileri incelesinler.”

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit döneminde Ermenistan’a “bu olayı inceleyelim” çağrısı yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, belgelerin Türkiye, Ermenistan, Rusya, ABD, İngiltere arşivlerinde bulunduğuna işaret etti.

“Bunu alıp da ‘Benim dediğimi yapmadın, benim söylediğimin dışına çıktın, ben egemen gücüm, söylediğim alanın dışına çıkarsan intikam alırım, bak Ermeni olaylarını tekrar gündeme getiririm.’ derseniz, bu doğru değildir. Bunu asla ve asla doğru bulmuyoruz.” diyen Kılıçdaroğlu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da daha önce sözde Ermeni soykırımına yönelik benzer açıklamalar yaptığını hatırlattı.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 6 Şubat’ta yaptığı konuşmada, “Geçmişte yaşanan acı olayların, günlük siyasi hesaplara malzeme yapılması iki toplum arasında yeniden köprü kurulmasına yardımca olmamaktadır. Yapılması gereken, Türkiye ve Ermenistan halklarının ayrışmasını ortadan kaldıracak adımların atılması ve yeni nesillerin çatışmacı değil, barışçı bir anlayış esasına dayalı biçimde geleceğe bakmalarını sağlamak olmalıdır.” dediğini aktardı.

Bu duyarlılığı, ilk kez altını çizerek dile getirenlerden birisinin de Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün 1 Mayıs 1922’de TBMM’de yaptığı konuşmada “Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenen sorun, Kars Antlaşması ile en doğru şekilde çözüme ulaşmış oldu. Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri memnuniyetle yeniden kuruldu.” dediğini ifade etti.
Atatürk’ün, egemen güçlerin, dünya kapitalistlerinin silah olarak kullandıkları bir olayı, 1922’de ifade ettiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Amerikan halkı ile bizim herhangi bir sorunumuz yok ama Amerika’daki politikacıların, Türkiye’yi düşman görüp belli tavırlar içine girmeleri, Temsilciler Meclisi’nde bu tür olaylara kalkışmaları bizim vicdanımızı rahatsız ediyor, yakıştıramıyoruz. Asla doğru değildir. Dolayısıyla Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen bu yasa tasarısının umarım senatoda kabulü olmaz ve Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkiler bir çıkmazın içine sürüklenmez. Biz, bunları söylüyoruz, Amerika’nın yaptığı işin doğru olmadığını biliyoruz. Her yerde, her ortamda bunu ifade ettik. Fransa’da mecliste görüşülürken, bu milletvekili arkadaşlarımızı gönderdik ‘çıkmasın’ diye, ‘yanlıştır’ diye. Hemen hemen her yerde bunun mücadelesini CHP olarak üstümüze düşen şekliyle yerine getirmeye çalıştık ama eğer siz dış politikada Dışişleri Bakanlığını ve bürokratları tamamen devre dışı bırakırsanız, dış politikada bugüne kadar elde edilen bütün birikimleri bir tarafa iter, sarayda kurduğunuz dar bir grupla dış politika oluşturursanız, Türkiye çıkmazlara sürüklenir. Ve bugün dış politikada ciddi açmazlarla karşı karşıyayız.”

Kılıçdaroğlu, 13 milyon dolar ödenerek, Amerika’da Türkiye lehine lobi yapacak firmalar tutulduğunu iddia ederek, “13 milyon dolar çöpe atıldı. Lobi şirketlerine bu parayı vereceğimize başka yerlere ödeseydik, belki çok daha farklı sonuçlar elde edecektik. Nereye gitti, kime verildi bu para? Hepsini biliyoruz.” diye konuştu.

ABD Hazine Bakanlığının lobi şirketleriyle yapılan sözleşmeleri internetten yayımlama zorunluluğunun olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu tablonun, hiç kimsenin göz ardı edemeyeceği bir tablo olduğunu savundu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, başkanlık sisteminin olduğu ABD’de, güçlü bir kuvvetler ayrımının, Temsilciler Meclisi’nin, senatonun bulunduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Siz bütün dış politikanızı Trump eksenli yürütüyorsunuz. ‘Trump’ı nasıl ikna ederiz?’ diye onun üzerinde götürüyorsunuz. Temsilciler Meclisi, senato diğer kurumlar tamamen devre dışı, her şey Trump’a endekslenmiş vaziyette ve Türkiye kaybeden ülke olarak ortaya çıktı. Türkiye’ye uygulanacak olan bir ambargonun hiçbir sonuç doğurmayacağını, uygulanacak bir ambargonun Türkiye’de herkes tarafından reddedileceğini buradan ifade etmek isterim. Eğer örnek arıyorlarsa Kıbrıs Barış Harekâtı’na baksınlar. O dönemde de ambargo uygulandı ne oldu? Ambargoyu reddettik. ‘İstediğiniz kadar uygulayın, biz inandığımız yolda yolumuza devam edeceğiz’ dedik. Aynı kararlılığı bekliyoruz.”

Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmanın yolunun adaletten geçtiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, hukukun eşitliğinin önemine işaret etti. Türkiye’de adaletin olmadığını, bunun en somut örneği Eren Erdem’in 486 gündür hapiste bulunduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Erdem hakkında bir mahkeme tahliye kararı verirken, başka bir mahkemenin tutukladığını hatırlattı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Erdem’in davasında ifadelerini inkar eden gizli tanığın “beni savcı yönlendirdi” dediğini aktararak, HSK Genel Sekreteri olan savcının görevinden alındığını, dosyasının 5 aydır istinaf mahkemesinde beklediğini söyledi.

“5 aydır dosyanın kapağını açmıyorlar. O yargıçlara sormak isterim, bu kadar vicdansızlık olur mu? 5 aydır niye dosyaya bakmıyorsun? Varsa delil suçla, yoksa beraatine karar ver. Hangi gerekçeyle tutuyorsunuz içeride?” diyen Kılıçdaroğlu, Eren Erdem’in içeride kaldığı için düşüncelerinden vazgeçmeyeceğini vurguladı.

Osman Kavala’nın ise 729 gündür hapiste olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “İçeride avukatlar, askeri öğrenciler, masum insanlar, ifadesi alınmayan insanlar var. Hapishaneleri tıklım tıklım dolu bir Türkiye gerçeği var.” dedi.

Günlük yaşamda da adaletin önemine işaret eden Kılıçdaroğlu, Soma işçilerinin de hak aradığını, Ankara’ya kadar yürümek isteyenlere polisin müdahale ettiğini hatırlattı.

“Soma faciasında kaç kişi hayatını kaybetti? Soma faciası sonrası ‘bu işçiler haklı, bunların hakları verilmeli’ diye defalarca açıklamalar yapmadılar mı? Aradan geçti yıllar, bu işçilerin hakları niye, hani gerekçeyle verilmez? Yazık, günah değil mi bu insanlara?” diye soran Kılıçdaroğlu, aynı şekilde Eskişehir’de aylardır ücretlerini alamayan işçilerin de polis müdahalesiyle karşılaştığını söyledi.

Bolu’da işten atılan işçilerin olduğunu hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz, hiçbir işçinin işten atılmasını istemeyiz ama bankamatik işçileri hariç. Yani hiç işe gitmeden belediyeden para alıp geçinenleri kabul etmeyiz. Onlar da yürümek istediler. Yürüyebilirler. Nasıl yürüdüler? Polis gözetiminde Ankara’ya kadar yürüdüler. Onların güvenliğini polis sağladı. O da işçi, o da işçi.” dedi.

Bolu’daki işçilere yapılan ile Soma ve Eskişehir işçilerine yapılanlar arasında dağlar kadar fark olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “benim işçim, onun işçisi” anlayışını “adaletsizlik” olarak nitelendirdi.

Bu durumla ilgili AK Parti’ye oy veren vatandaşların vicdanına seslendiğini belirten Kılıçdaroğlu, “O da vatandaş, bu da vatandaş. O da işçi, bu da işçi. O da aylık alıyor, bu da aylık alıyor. O da hak arıyor, bu da hak arıyor. O zaman neden birilerine el bebek gül bebek, neden birilerine biber gazı ve sopa?” diye sordu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Bolu’da yürüyüş yapan işçileri “Niye yürüdü?” diye suçlamadığını, onların da yürümeye hakkının olduğuna işaret ederek, anlaşma sonrası bu işçilerin büyük bir kısmının göreve başladığını ifade etti.

Demokrasilerde medya özgürlüğünün de olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şimdi sürekli yayın yasaklarının getirildiğini iddia etti. Rüşvet operasyonlarına, Suriye’ye silah gittiğine, DEAŞ saldırılarına, Rus Büyükelçisine suikasta, Soma faciasına, Çorlu tren kazasına, Aladağ yurt yangınına, otoyol iş kazasına, Man Adasıyla ilgili iddialara yayın yasağı getirildiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Niçin yayın yasağı getiriyorsunuz? Vatandaş bilgilenmesin diye.” dedi.

Anayasa Mahkemesi’nin demokrasiye yakışır bir karar alarak “Yayın yasakları, demokratik bir sistemde ifade ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahaledir. Kabul etmiyoruz.” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Bu güzel bir şey. Demokrasi çıtasını yükselttiği için Anayasa Mahkemesi’ne oy birliğiyle aldığı bu karar nedeniyle yürekten teşekkür ediyoruz.” diye konuştu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, başka yerlerde de adaletin aranması gerektiğine işaret ederek, şunları ifade etti:

“Parası olan ile parası olmayan mesela. Parası olan bastırıyor parayı askere gitmiyor. Eyvallah, bedelini ödüyor, askere gitmiyor. Parası olmayan? Askere gidiyor. Peki ona bir hak tanınıyor mu? Hayır. Grup Başkanvekili arkadaşlarıma söylüyorum, bir kanun teklifi hazırlayın, eğer bir kişi askere gidiyorsa bedelli askerlik yapmıyorsa askerlik yaptığı süre içinde onun sosyal güvenlik primlerini Milli Savunma Bakanlığı ödesin. Yani askerlik görevi yapıyor, onu sonra borçlandırıyorlar ilerde ödersin diye. Asker, görev yapıyor. Parayla da yapmıyor, alın teriyle yapıyor, ülkesini seviyor, sen de sosyal güvenlik primini yatır. 65 yaşına gelince emekli olacak. 4 ay, 5 ay, 10 ay sosyal güvenlik primini Milli Savunma Bakanlığı ödesin. Kanun teklifimizi hazırlayalım verelim.”

Ekonomide de adaletin olması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bütçeyle ilgili hazırlanan raporda, yaşanan ekonomik krizin sorumlusu olarak “emeklilere yapılan bayram ödemesi, yaşlılık aylıkları, kamu görevlileri ve işçilere yapılan enflasyon zamları ile ilave personel atamalarının gösterildiğini savundu.

Kemal Kılıçdaroğlu, “Akıl var, mantık var, bütün emekli kardeşlerime seslenmek isterim, senin hakkını sonuna kadar savunduk, ‘bayram ikramiyesi’ dedik, defalarca söyledik, sonunda verdiler. Şimdi verdikleri ikramiye için diyorlar ki ‘Eğer emekliye ikramiye vermeseydik, bu ekonomik kriz olmazdı, memleket de bu hale düşmezdi.’ Yine sorumlusu sen oldun kardeşim. Eğer sen gidip AK Parti’ye oy verirsen iki elim de yakanda olacak.” diye konuştu.

YORUM YAP