Ak Parti Grup toplantısı (9 Mart 2022) « İzmit Pusula Gazetesi

7 Kasım 2024 - 20:43

Ak Parti Grup toplantısı (9 Mart 2022)

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, son grup toplantısının yapıldığı 12 Ocak’tan bu yana TBMM Genel Kurulunda 31 kanun teklifinin yasalaştığını hatırlattı.

Ak Parti Grup toplantısı (9 Mart 2022)
Son Güncelleme :

09 Mart 2022 - 17:04

Bu tekliflerin 27’sinin uluslararası sözleşme olduğunu, diğerlerinin ise Nükleer Düzenleme Kurumu Kanunu, Öğretmenlik Meslek Kanunu, Vergi Usul ve Kurumlar Vergisi Kanunları, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı KHK’de yapılan değişiklikler olduğunu söyleyen Erdoğan, Anayasa Mahkemesine üye seçimi, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılmasına ilişkin Meclis Araştırma Komisyonu raporu, Somali’deki Türk Silahlı Kuvvetleri unsurlarının görev süresinin uzatılması ile HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması raporunun da Genel Kurulda görüşülüp oynandığını dile getirdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da Ukrayna’da yaşanan son gelişmelerle ilgili Genel Kurulu bilgilendirdiğini belirten Erdoğan, dün kadına yönelik şiddetin araştırılması amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunun görüşmelerinin tamamlandığını, bugün ve yarın da Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik kanun teklifinin görüşmelerinin nihayete erdirilmesinin planlandığını ifade etti.

AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım’ın koordinasyonunda bakanlıkların hizmet ve politikalarını, milletvekilleri ile istişare ettikleri toplantılara, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile devam edildiğini anlatan Erdoğan, milletvekilleriyle artık gelenek haline getirdikleri 50-60 kişilik gruplar halindeki kahvaltılı istişare toplantılarının yeni turunu da sürdürdüklerini söyledi.

Milletvekilleri, grupları, komisyonları ve Genel Kurulu ile TBMM’nin çalıştığını, ürettiğini ve ülkeye hizmet ettiğini vurgulayan Erdoğan, Meclis çalışmalarına katkıda bulunan milletvekillerine teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Milli iradenin tecelligahı bu Gazi Meclisi ne kadar iyi ve verimli çalıştırırsak milletimizin umutlarını o derece güçlü tutarız. Yasaması, yürütmesi ve yargısı ile demokrasimizi sürekli geliştirerek gençlerimize emanet edeceğimiz 2053 vizyonumuzun rehberi ve taşıyıcısı haline dönüştürmek öncelikli sorumluluğumuzdur. Bu konuda en önemli görevin de sizlere, grubumuza, Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki samimi ve sağlam iş birliğine düştüğünü asla unutmamalıyız. Seçime artık 15 ay gibi kısa sayılabilecek bir sürenin kaldığını da dikkate alarak her anımızı, her günümüzü çok iyi değerlendirmeliyiz. Hem Meclis çalışmaları hem genel merkez faaliyetleri hem de illerimizdeki teşkilat programları ile partimizi sandıktaki 16’ncı zaferine hep birlikte hazırlayacak, hep birlikte taşıyacağız. Emeğiniz, gayretiniz, fedakarlığınız, mücadeleniz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”

Yalnızca demokraside değil hayatın tabii akışı içinde de iktidarın olduğu yerde muhalefetin de bulunacağına değinen Erdoğan, “Bizler kendi şahsi tarihimizde uzunca bir süre muhalefette verdiğimiz mücadelenin ardından iktidara gelmiş bir kadroyuz. Bunun için de siyasi muhalefeti önemli, gerekli, saygıdeğer bir vakıa olarak kabul ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin talihsizliğinin, uzunca bir süredir bu sıfatları hak edecek bir muhalefet liderliğinden, üslubundan, organizasyonundan ve faaliyetinden mahrum bulunması olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Karşımızda bırakın millete, kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. Girdiği 16 seçimin istisnasız tamamında hezimete uğrayan CHP, kendini geliştirmek için en küçük bir gayret göstermemiş, tam tersine sürekli geriye gitmiştir. Şimdi bu CHP, güya peşine taktığı ve hepsinin ismini açıkça zikretmeye cesaret dahi edemediği bir 28 Şubat ittifakı kurdu. Güya bu ittifakla seçimi kazanarak ülkenin yönetim sistemini değiştirecek, dünyayı güzelleştirecek, bölgemizi krizlerden kurtarıp çiçek, böcek diyarı haline getireceklermiş. Biz iddialı bir insan olarak karşımızdaki muhalefetin de iddialı olmasını severiz, isteriz. Ama en azından şu ana kadar karşımızdaki ittifakın ortaya koyduğu fotoğraf bizi bu yönde motive etmek yerine kah güldürüyor, kah hüzünlendiriyor, kah hayrete düşürüyor. Daha masada hangi sırayla oturacaklarına, koridorda hangi sırayla yürüyeceklerine karar veremeyenlerin, ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemde gereken hızlı, etkin, dirayetli, cesaretli adımları nasıl atacaklarını doğrusu merak ediyoruz. Henüz yolun başında birbirlerine bu derece güvensizlik içinde olanlara milletimiz nasıl itimat edecek onu da bilemiyoruz.

28 Şubat ittifakının bugüne kadar karşı çıktıkları hususlara baktığımızda bunların Türkiye’nin bölgesel ve küresel kazanımlarından vazgeçeceklerini, sınır ötesi harekatları ve terörle mücadeleyi bitireceklerini, Akdeniz, Ege ve Kuzey Afrika başta olmak üzere bulunduğumuz her yerden çekileceklerini, ekonomiyi IMF’ye teslim ederek çalışanları işsizliğe, insanları sefalete mahkum edeceklerini, savunma sanayisinin kritik projelerinin, nükleer güç santralinin, şehir hastanelerinin ve benzeri tüm büyük yatırımların kapısına kilit vuracaklarını, S400’leri geri verip SİHA’ları silahsızlandıracaklarını, ATAK’ları atacaklarını, dünyanın gıptayla seyrettiği yap-işlet-devret projelerini yerle yeksan ve ülkeye bu hizmetleri verenleri doğduklarına pişman edeceklerini, velhasıl ülkemizi yeniden 1990’lı yılların sefaletine hatta tek parti devrinin karanlığına döndüreceklerini anlıyoruz.

Daha şimdiden kalkıp işte bu dev yatırımları yapan müteahhitleri, onları tehdit etmek suretiyle ‘sakın ha’ diyen bir muhalefet mantığını dünyanın hiçbir yerinde bugüne kadar görmedik, işitmedik, duymadık, bilmiyoruz. Bu nasıl bir anlayıştır, bu nasıl bir yaklaşımdır? Bütün bunlara karşı enflasyonu nasıl indirecekleri, PKK ve FETÖ ile nasıl mücadele edecekleri başta olmak üzere milletin gerçek gündemi ile ilgili herhangi bir program ortaya koyduklarını görmedik, göremedik. Tek işleri koalisyon güzellemesi yapmak, bunu da öyle bir hararetle yapıyorlar ki sanırsınız Türkiye, hükümetlerin ömürlerinin bir yılı bulmadığı, hiçbir programın, bırakın orta ve uzun vadeyi, kısa vadeyi bile göremediği dönemlerden geçerek bugünlere gelmedi.”

Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, daha cumhurbaşkanı adaylarını belirleyememiş olanların, yönetim sistemi değişikliği gibi zorlu bir Meclis ve halk oylaması süreci gerektiren aşamaları atlayıp doğrudan başbakanlık pazarlığına giriştiğini ifade etti. “Sizin yaptığınız bu çalışma için parlamentoda şu anda yeter sayınız var mı?” diye soran Erdoğan, “Böyle bir şeyi şu anda bu parlamentodan çıkarmanız mümkün mü? Değil. Bu gülünç orta oyunu bile tek başına karşımızdakilerin milleti nasıl kandırmaya çalıştığını göstermeye kafidir.” diye konuştu.

Türkiye’nin bölgede ve dünyada yaşanan krizler karşısında sergilediği güçlü yönetim iradesinin gerisinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bulunduğunu dost, düşman herkesin kabul ettiğini belirten Erdoğan, “Deseler ki ‘Biz bu imkanı ülkemizi her alanda daha ileriye taşımak için kullanacağız.’ anlaşılabilir bir tutum diye bakar, politikalarımızı yarıştırırız. Gerçi bunlar, eskiden beri karşı çıktıkları ne varsa hayata geçtiğinde ondan en çok istifade etmeyi alışkanlık haline getirmiş bir ekiptir. Marmaray’dan İstanbul-İzmir Otoyolu’na ve şehir hastanelerine kadar her konuda buna şahit olduk. Varsın olsun, ‘iyilik yap at denize, balık bilmezse halik bilir’ demişler.” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, ülkeye kazandırdıkları her hizmeti her eseri hiçbir ayrım gözetmeksizin 85 milyon insanın emrine verdiklerini dile getirerek şunları söyledi:

“Bizim itirazımız, milletimizin içi boş tartışmalarla, yalan yanlış beyanlarla, iftira derecesine varan ithamlarla, ülkenin ve dünyanın gerçeklerinden bihaber siyaset müsamereleriyle vaktinin ve enerjisinin heba edilmesidir. Güvensizliğimiz, şimdi söyledikleri kadar geçmişte sergiledikleri çarpık tutumadır. Dün, Gezi olaylarında ‘Ekonomiyi batırın.’ çağrısı yapanlar bunlardı. Dün, vesayetçilerin ve darbecilerin yanında saf tutup demokrasimizi sırtından hançerleyenlere destek verenler bunlardı. Dün, ülkemiz terör saldırılarıyla, ekonomik tuzaklarla, siyasi çelmelerle boğuşurken ellerini ovuşturarak emperyalistlerin sözcülüğünü savunanlar yine bunlardı. Dün patates soğan üzerinden, salgın döneminde alınan tedbirler üzerinden, bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutlar toplamaya çalışanlar yine bunlardır. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi halihazırda yaşadığı sıkıntıları da kısa sürede geride bırakacaktır. Ama emin olun, bunların yerli ve milli duruş sergilemek, bütün bunlar yerine, ısrarla peşinden gittikleri müptezellik baki kalacaktır.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eser ve hizmet siyasetinde, Türkiye’yi demokraside ve kalkınmada dünyanın en üst ligine çıkartacak politikalarda yarışacakları bir muhalefet istediklerini belirterek şöyle devam etti:

“Biz, yıkmanın değil yapmanın, çökertmenin değil inşanın, gerilemenin değil ilerlemenin, düşmenin değil yükselmenin, sefaletin değil refahın, zayıflığın değil güçlü olmanın hedefiyle yapılacak bir siyaset mücadelesinin peşindeyiz. Muhalefetteyken yani elleri rahatken bile ülkenin hiçbir meselesi konusunda somut, akılcı, hesaba kitaba dayalı, emek ürünü bir teklif ortaya koyamayanlar, herhalde iş başına gelince birden aydınlanma yaşayacak değiller. Daha ortada hiçbir şey yokken kendi kendilerini gaza getirip sergiledikleri kibir, şımarıklık, hezeyan, bunların asıl cibilliyetlerini ve niyetlerini ortaya koymaya yetiyor. CHP dün neyse bugün de odur, yarın da aynısı olacaktır. 28 Şubat ittifakının ortakları bugün hangi kavganın, gerilimin, pazarlığın, ihtirasların kıskacı ndaysalar yarın da aynı şekilde davranacaktır. İşte bunun için diyoruz ki milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Ama sadece böyle söylemek yeterli değil. Milletimize de bu gerçekleri, bugüne kadar yaptığımız eser ve hizmetleri, mevcut küresel krizler karşısında izlediğimiz dengeli ve yapıcı politikaları, ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokma kararlılığımızı anlatarak, sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Bu konuda en büyük görev teşkilatlarımıza ve milletvekillerimize düşüyoruz.

Kimi zaman ciddiye almadığımız, kimi zaman seviyemizi düşürmek istemediğimiz, kimi zaman çeşitli sebeplerle ihmal ettiğimiz her konunun dönüp dolaşıp ayağımıza dolandığını unutmamalıyız. Her yalanı anında doğruyla boğmalı, her iftirayı anında muhatabının yüzüne vurmalı, her spekülasyonu anında boşa çıkarmalı, her çarpıtmayı anında düzeltmeliyiz. Genel merkezimizle, teşkilatımızla, grubumuzla, milletvekillerimizle, bakanlıklarımızla, kurumlarımızla bu konuda teyakkuz halinde bulunmalı, hızla gereğini yapmalıyız. ‘Doğru yerinden kalkana kadar yalan dünyayı dolaşırmış.’ sözünü haklı çıkarmamak için hep birlikte daha çok çalışmalıyız. Ekmeden biçmek, çalışmadan kazanmak, yürümeden mesafe kat etmek yoktur. Hedeflerimize ulaşmak, sorumluluklarımızı yerine getirmek, milletimize layık olmak için durmayacağız, dinlenmeyeceğiz, gece gündüz sahada olacağız. Bu konuda sizlere güveniyoruz.”

Küresel ve bölgesel gelişmeleri takip ederken milletin işini, aşını, ekmeğini, hayatının her alanını etkileyen sıkıntılarını da ihmal etmediklerinin altını çizen Erdoğan, “Hiç şüphesiz kurdaki yükselişten, enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki aşırı artışların ülkemize yansımalarından kaynaklanan bir hayat pahalılığı ile karşı karşıyayız. Ancak enflasyonun sadece ülkemize mahsus bir durum olmadığı, gelişmiş ülkelerin de aynı sıkıntılarla boğuştuğu bir gerçektir. ‘Elle gelen düğün bayram.’ demiyoruz ama bu hakikat dikkate alınmadan yapılan her değerlendirmenin de eksik ve hatalı olduğunu söylüyoruz.” dedi.

Erdoğan, bu süreçte Türkiye’nin, üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını bir kez daha ispatladığını söyleyerek “Sağlam ekonomik temellerimiz ve uyguladığımız etkin politikalar sayesinde salgın döneminde en hızlı toparlanma kabiliyeti gösteren ekonomilerden biri olduk. Nitekim küresel ekonominin yüzde 3,1 oranında daraldığı 2020 yılında, Türkiye ekonomisi, yüzde 1,8 oranında büyüyerek Çin ile birlikte pozitif büyüme kaydeden iki ülkeden biri olmuştur.” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, küresel tedarik zincirinde görülen aksamalar, salgın kaynaklı belirsizlikler ve hızla artan girdi fiyatlarına rağmen Türkiye’nin ekonomisinin 2021 yılında da yüzde 11 ile son 10 yılın en yüksek büyüme oranına ulaştığını söyledi.

Geçtiğimiz yıl elde edilen büyümeye yurtiçi talebin etkisinin 6,1 puan, net dış talebin katkısının ise 4,9 puan olduğunu bildiren Erdoğan, “Kişi başına düşen milli gelirimizin döviz kurundaki yükselişe rağmen bir önceki yıla göre 900 doların üzerinde artarak 9 bin 539 dolar olarak gerçekleşmesi de önemli bir veridir.” diye konuştu.

İmalat sanayi kapasite kullanım oranı, satın alma yöneticileri endeksi ve elektrik tüketimi gibi öncü göstergelerin ekonomik büyümenin 2022 yılında da süreceğine işaret ettiğini aktaran Erdoğan, “Geçen yıl ihracatımız yüzde 33 artışla 225 milyar doların üzerine çıkarak rekor kırmıştır. Dış ticaret açığımız ise yüzde 7,5 azalarak 46,2 milyar dolara gerilemiştir. İhracatımızdaki güçlü artış 2022 yılında da devam ediyor. Şubat ayı itibariyle yıllık ihracatımız 232 milyar dolara ulaşmıştır. Ekonomimiz büyürken, istihdamda da önemli artış sağlanmıştır. Geçtiğimiz aralık ayı sonu itibarıyla toplam istihdam 30 milyonu aşarak tarihi bir seviyeye çıkmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimin emtia fiyatlarını aşırı yükseltmesinin Türkiye’de de enflasyonu olumsuz yönde etkilediğini belirterek, şunları kaydetti:

“Bununla birlikte vatandaşımızın alım gücünü iyileştirmek için çok sayıda adım attık, atıyoruz ve atacağız. Geçtiğimiz sene sadece enerji sübvansiyonları için 165 milyar liralık bir kaynak kullandık. Bu yıl da elektrikte ve doğal gazda çok daha yüksek sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumayı sürdürüyoruz.

Petrol fiyatlarındaki hızlı yükselişin akaryakıt tarifelerinde yol açtığı artışları yakından takip ediyoruz. İnşallah sondaj gemilerimizi şimdi beşe çıkarıyoruz. Sıfır kilometre, inşallah dördüncü sondaj gemimizi alıyoruz ve böylece sondaj çalışmalarında çok daha güçlü bir hale gelmiş olacağız. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları da aynı şekilde mercek altına aldık ve gereken müdahaleleri yapıyoruz. Her konuda vatandaşlarımız lehine yapılabilecek ne varsa hayata geçireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Finansal istikrarı sağlamaya yönelik tedbirler aldık. Kur korumalı mevduat ve katılma hesabı uygulamasına vatandaşımız büyük ilgi gösterdi ve bu sayede döviz kurlarındaki oynaklığı önemli ölçüde giderdik. Bu hesaplarda biriken tutar yaklaşık 550 milyar lirayı buldu. Bunun yüzde 58’i Merkez Bankası bünyesindeki dolar hesabından TL hesabına geçişlerden oluşuyor.”

KDV’nin sadeleştirilmesi kapsamında başlatılan çalışmanın ilk adımını attıklarını kaydeden Erdoğan, bu çerçevede tüm bakliyat ürünleri, temel gıda maddeleri, sebze, meyve, kuruyemiş, baharat, bebek maması gibi ürünlerde KDV oranını yüzde 1’e indirdiklerini hatırlattı.

Meskenlerde ve tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV’sinin de yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldüğüne işaret eden Erdoğan, ticarethanelerde kullanılan elektrik için kademe uygulamasının başlatıldığını ve aylık 900 kilovat saate kadar olan kullanıma yüzde 25 indirim yaptıklarını anlattı.

Bu indirimlerin tüketiciye yansıtılıp yansıtılmadığını yakından takip ettiklerini bildiren Erdoğan, “Önümüzdeki dönemde de arz güvenliği ve fiyat istikrarı için her türlü tedbiri almayı sürdüreceğiz. Bunları yaparken de mali disiplinden taviz vermiyoruz. Günlük sorunları çözerken, geleceğimizi de koruyoruz.” ifadelerini kullandı.

Geçen yıl merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranını, program hedefi kapsamında yüzde 3,5’un altında bir seviye olan yüzde 2,7’de tutmayı başardıklarını dile getiren Erdoğan, “Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun milli gelire oranı ise 2021’in üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 37,6 ile oldukça düşük bir seviyededir. İnşallah her geçen ay daha iyi bir görünümle 2023 hedeflerimize doğru yolumuza devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin de içinde yer aldığı bölgenin son 11 yıldır sancılı ve meşakkatli günler geçirdiğini belirten Erdoğan, Suriye’de bir milyon insanın hayatına mal olan, 12 milyon insanın evini terk etmesine yol açan krizin halen devam ettiğini söyledi.

“Burada da kimlerin aktör olarak yer aldığını gayet iyi biliyorsunuz.” diyen Erdoğan, acımasızca devam eden bu süreçte de Türkiye’nin, elinden geldiğince “Bu iş, nasıl bir barış havzasına dönüştürülür”ün mücadelesini verdiğini kaydetti.

Yemen’deki iç savaşın başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere savunmasız insanları etkilemeyi sürdürdüğüne dikkati çeken Erdoğan, Lübnan’dan Irak’a, Afganistan’dan Libya’ya kadar gönül coğrafyasının dört bir yanında kan, gözyaşı, çatışma ve istikrarsızlığın hakim olduğunu dile getirdi.

Erdoğan şöyle devam etti:

“Nereye baksak, yüzümüzü ne yöne çevirsek, orada bir avuç azınlığın hırsı ve ikbali uğrunda masumların can verdiğini, acı çektiğini görüyoruz. Geçenlerde ekranlarda izlemişsinizdir; ağlayan annesinin gözyaşlarını yalayan bir çocuk. Aynı şekilde yine bu sabah ekranda izledim; polis babasının kaskını yumruklayan bir yavru, arkada annesi çocuğuna sahip çıkmaya çalışıyor. Böyle bir tablo. Bu vicdansızlıktır. Bu vicdansızlıktan ne yapıp yapıp biz barışın çocuklarını yeniden inşallah ihya etmeliyiz. İnsanlık adına yüz karası bu tablo karşısında, görevi küresel güvenlik ve istikrarı sağlamak olan kuruluşlar, maalesef kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Merak ediyorum; nerede bu dünyada gücü elinde bulundurduğunu söyleyen ülkeler? Hani geldiler mi? Gerekli desteği verdiler mi? Hayır. Sadece bol bol nasihat çekiyorlar. ‘Ne yapıyorsun’ dediğinde bir şey yok. Herhangi bir insani destek yok. Kurtarma adına attıkları bir adım yok. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar, tam 11 yıldır bölgemizdeki katliamları uzaktan seyrediyorlar. Ne açlıktan bir deri bir kemik kalmış çocukların dramı ne sahile vuran masum çocuk bedenlerinin utancı ne iffeti ile oynanan kadınların feryadı ne gözyaşlarını içine akıtan babaların mahcubiyeti ne de enkaz yığınına dönen kadim şehirlerin içler acısı hali Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kuruluşları bugüne kadar harekete geçirmeye yetmedi.”

Katliamları engelleyecek, çatışmaların önüne geçecek, zulmü durduracak, coğrafyaya istikrar ve huzur getirecek hiçbir adımın atılmadığının altını çizen Erdoğan, “Bizim gibi çatışma bölgelerine komşu ülkeler, insani ve ekonomik bakımdan çok ağır yükleri omuzlarken, güya gelişmiş, güya zengin devletler adet yerini bulsun kabilinden yayınladıkları kınama mesajları dışında zulme ses çıkarmadılar. Hatta bunun da ötesine geçerek, ülkemizin bölgeye istikrar ve güven getirmeyi amaçlayan operasyonlarını engellemeye çalıştılar. Bu süreçte sadece yalnız bırakılmadık, aynı zamanda gizli açık pek çok tehdide, şantaja, ambargoya da maruz kaldık.” yorumunu yaptı.

DEAŞ’la mücadele kılıfı altında terör örgütlerinin meşrulaştırıldığını, teröristlerin 10 binlerce tır dolusu silahla desteklendiğini gördüklerini anlatan Erdoğan, “Buna Amerika, Avrupa dahil. Bu teröristlere her türlü araç, gereç, silah, mühimmat yardımlarını yaptılar. Bunları kendilerinin yüzlerine söyledik. Ukrayna krizi ile beraber batılı medya organlarında yapılan açıklamalar bu tepkisizliğin, insani trajedilere yönelik bu kayıtsızlığın terör örgütlerine karşı sergilenen bu çifte standardın gerisindeki sebepleri de ortaya çıkarmıştır.” dedi.

YORUM YAP