Adalet Bakanı Bozdağ, Kanal 7 canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu « İzmit Pusula Gazetesi

23 Kasım 2024 - 08:46

Adalet Bakanı Bozdağ, Kanal 7 canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kanal 7’de canlı yayınlanan Başkent Kulisi programında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Adalet Bakanı Bozdağ, Kanal 7 canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu
Son Güncelleme :

23 Mayıs 2022 - 19:14

Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet’in gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Bakan Bozdağ, Adana’da AK Parti’nin düzenlediği gençlik buluşmasından dönerken trafik kazasında hayatını kaybeden gençlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifa diledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ihtamiline yönelik soruyu yanıtlayan Bakan Bozdağ, “Kılıçdaroğlu kendi adaylığına kabule önce CHP içindeki muhalefeti sonra masadakileri zorluyor. Onlar bu zorlama karşısında ne yapıyor, zaman içinde göreceğiz. Sanki Türkiye’de 2023 seçimi sandığı gelmiş, Millet İttifakı kimi aday gösterirse göstermiş Türk halkı onu seçmeye mecburmuş gibi bir algı oluşturmaya gayret ediyorlar” dedi.

Bakan Bozdağ, açık cezaevlerinde Kovid-19 izinlerinden bu güne kadar 413 bin 652 kişinin yararlandığını vurgulayarak, konunun yarın kabine toplantısında değerlendirileceğini kaydetti.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ayrıca ev sahipleri ve kiracılarla ilgili yapılan çalışmalarla ilgili de bilgi vererek, “Hem ev sahibinin hukukunu, hem de kiracının hukukunu koruyacak makul bir formül ortaya çıkarsa biz bu formülle ilgili adım atabiliriz” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıklamaları şöyle:

ÜZÜNTÜMÜZ BÜYÜK, AİLELERİNE VE SEVENLERİNE SABIR DİLİYORUM

Adana’da AK Parti’nin düzenlediği gençlik buluşmasından dönerken geçirdikleri kaza sonucu hayatını kaybeden gençlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbim, mağfireti ve rahmetiyle muamele eylesi, makamları ve mekanları cennet olsun inşallah diye dua ediyorum. Yaralı kardeşlerimiz var. Onlar için de acil şifalar diliyorum. Olayla ilgili hem adli açıdan hem idari açıdan da işlemler başlatıldı, onlar devam ediyor. Ama gönlümüz arzu ederdi ki, böyle bir kaza hiç olmasın, gençlerimiz sevinerek gittiği yerden sevinerek ailelerine dönsünler. Maalesef üzüntümüz büyük. Bazı zamanlarda istemediğimiz hadiselere hep beraber tanık oluyoruz. Ailelerine sabır diliyorum, başsağlığı diliyorum. AK Parti camiasına sabır diliyorum. Üzgünüz, diyeceğimiz bu. Rabbim, gittikleri yerde utandırmasın.

ADAYLIĞINI KABULE ÖNCE CHP’NİN İÇİNDEKİ MUHALİFLERİ, SONRA MASADA OLANLARI ZORLUYOR

Kılıçdaroğlu, Grup’ta, “Ya bana katılın ya da önümden çekilin” dedi. Bir açıklama yaptı Meclis Grubunda. Arkasından İmamoğlu’nun Karadeniz gezisi oldu ve İmamoğlu’yla ilgili pek çok açıklamalar yapıldı, “Siyaseten Cumhurbaşkanlığı yürüyüşü bitti.” Şöyle, böyle bir takım değerlendirmeler, kendi içlerinde ciddi tartışmalar oldu. Arkasından miting yapıldı ve mitingde de Sayın Kılıçdaroğlu adeta kendi cumhurbaşkanı adaylığını üstü kapalı demeyeyim de arif olan anlar hesabı bütün Türk halkının o kelimelerin altındaki cümlenin, altındaki satırları okuyarak anladığını düşünüyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu konuşmasıyla sadece bu değil, evden çektiği videolar, gençlerle, değişik meslek gruplarıyla bir araya gelmesi, değişik kurumların kapısına gitmesi, oralarda birtakım eylemler yapmasıyla bütün bunlarla ve kullandığı kavramlarla “ben, ben, ben, ben yapacağım, ben yapacağım.” Esasında bu ben kavramını Türk halkı pek sevmez. Ama orada kendini öne çıkarmak için bunları kullandığını düşünüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu, benim gördüğüm kadarıyla öncelikle CHP içinde Cumhurbaşkanlığı adaylığı yarışında olanlara kendi Cumhurbaşkanlığını adaylığını kabul etmeye zorluyor. Bütün bu hareketleriyle 6’lı değil bana göre tam da 7’li masaya da kendi Cumhurbaşkanı adaylığını kabulden başka bir seçenek olmadığına ikna etmeye çalışıyor. Yedincinin HDP, 7’li masa olduğu konusunda sokaktaki Türk halkının en ufacık bir tereddüdü yok. Aksini söylemek bu milletin basiretiyle, aklıyla alay etmek olur. Hepimiz görüyoruz. Herkesin gördüğünü, “yok öyle değil, böyle değil” demenin bir alemi yok. İstedikleri kadar masada oturtmasınlar. Herkes de biliyor ki bu Millet İttifakı’nın muazalı ortağı HDP’dir. Ve bu konuda da tereddüt yok. Dolayısıyla masadakileri de Kılıçdaroğlu dışında Cumhurbaşkanı adayı seçeneklerini devre dışı bırakmaya Sayın Kılıçdaroğlu zorluyor. Bir nevi emrivakiler yapıyor. Kendi adaylığını kabule önce CHP’nin içindeki muhalifleri, sonra masada olanları zorluyor. Onlar, bu zorlama sonucunda neler yapacaklar? Zaman içerisinde göreceğiz.

BUGÜNE KADAR 413 BİN 652 KİŞİ BUNDAN İSTİFADE ETTİ

Bu konuda büyük beklenti olduğunu ben de biliyorum. Bakanlığımıza, gerek milletvekillerimize, gerekte Genel Merkezimize gelen taleplerden bunu görüyorum. Kovid izinleri bildiğiniz gibi bir zaruretten ortaya çıktı. Bugüne kadar 413 bin 652 kişi bundan istifade etti ve halen 103 bin 532 kişi de bu izinden istifade etmektedir. En son uzatma kanun gereği yapıldı. 31 Mayıs’ta sona ermektedir. Geçenlerde AK Parti MYK’da bu konuşuldu. Orada bir değerlendirme yapıldı. Yarın da Kabinede benim de bir sunumum olacak. Orada da bir değerlendirme yapılacak. O değerlendirmeden sonra bu konuda karar çıkarsa kamuoyuyla paylaşılacak. Şu anda Kabinede de yarın bu konunun değerlendirileceğini buradan ifade etmek isterim.

Bugüne kadar dediğim gibi 413 bin 652 kişi bundan istifade etmiş. Bunların içerisinden çıkıp suça karışanlar var. Onlarla ilgili zaten adli süreçler de başlatılmış, devam ediyor. Şu anda bu vesileyle bunlardan çıkanlardan tutuklanmış olanlar var, yargılaması devam edenler var. Ama SGK’lı çalışan da 22 binden fazla bunların içerisinde insan var. Bunlarla ilgili değerlendirme dediğim gibi MYK’da bir değerlendirme yapıldı AK Parti MYK’sında. Yarın da kabinede bir değerlendirme yapılacağını benim de orada bir arzım olacağını buradan ifade etmek isterim. Olumlu bir şey olduğu zaman Sayın Cumhurbaşkanımız bunu açıklayacaktır.

KİRACILARLA İLGİLİ BİR ÇALIŞMA YÜRÜYOR

Bizim, Borçlar Kanunu’nda esasında kiracıları, kiralayanı koruyan önemli hükümler var. Kötü niyetli bir şekilde bu konuda hareket edilmemiş olsa bu düzenlemeler hem kiracıları hem de ev sahiplerini gerçekten koruyor, her türlü değişime olumsuzluğa karşı da koruyor. Önemli olan burada bir çizgide yasanın tanıdığı bu imkanları kullanmaktan geçiyor. Ancak son zamanlarda Türkiye’de de görüyoruz, haberlerde de pek çok yerde özellikle büyükşehirler daha çok yoğun olmak üzere bu konularda maalesef kiracıları zorlayan ve onları çıkarmak isteyen ve bu konuda kiracının karşılayamayacağı miktarda artış talep eden ev sahipleri olduğuna dair ciddi haberler var. Bu konu,  Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımızın esasında konusu. Onlar bu konuda bir çalışma yapıyorlar, Maliye Bakanı’yla ile beraber. Adalet Bakanlığı olarak da biz de bu çalışmalara katkı veriyoruz. Henüz çalışma bitmiş değil, sürüyor. Ortada bir mesele var, bu meseleye de vaziyet ediliyor, bununla ilgili bir çalışma yürüyor.

Devletin koyduğu bir standart yok da, bizim kanunlarımızın hükümleri var, onların koyduğu bir standart var. Yoksa bu konuda bir ölçü yok. Serbest sözleşme ilkeleri çerçevesinde kiralayan ile kiracı arasındaki ilişki ile şekilleniyor. Ama yasa, bu noktada asgari müşterekleri ortaya koyuyor ve usulü koyuyor, burada haksızlık yapmak isteyene karşı kiracıyı da koruyor, ev sahibini de kiracıya karşı koruyan pek çok hükümler var. Burada ne çıkacak? Şu anda bir şey söyleme imkanım yok. Şu kadarını ifade edebilirim, hem ev sahibinin hukukunu, hem de kiracının hukukunu koruyacak makul bir formül ortaya çıkarsa, biz bu formülle ilgili adım atabiliriz. Ama şu anda henüz böyle bir formül ortaya çıkmış değil, dediğimiz gibi ilgili bakanlıklar çalışıyor.

HUKUKTAKİ YANLIŞLIKLARI SİYASET DÜZELTEMEZ 

Ben bugüne kadar devam eden yargılamalarla ilgili hiç konuşmadım. Çünkü yargıya, Adalet Bakanı olarak konuşmadım yargılama süreçlerine herhangi bir etkisi olmasın diye buna bir özen gösterdim. Ancak burada bir karar çıktı. Dolayısıyla kararlar eleştirilebilir metinlerdir. Kılıçdaroğlu da bunu eleştirebilir, başkası da eleştirebilir ben de eleştirebilirim ama bunun bir temiz dille, bir saygı üslubu içerisinde olması lazım. Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu ne diyor “Ben mahkemeyi tanımıyorum, kararı tanımıyorum.” Türkiye bir hukuk devleti ise cari hukuka göre mahkemeler bir karar verdiyse ve “Anayasa 138” ve diğer ilgili kanunlardaki “maddeler, mahkeme kararları derhal uygulanır” diye bir hüküm varsa hukuk devletini dilinden düşürmeyen birinin yapacağı iş; “Mahkeme kararını ben beğenmedim, buna karşıyım, bu yanlıştır, şöyledir, böyledir.”, “Ama ortada bir mahkeme kararı vardır elbette bunun gereği yapılacaktır” demesi icap eder. Ama şimdi tanımıyor. Hukuk devletinde “Mahkemeyi tanımıyorum” diyebilir bir kişi, eleştiridir o anlamda kabul ederim ben. Ama “Ben karara uymayacağım, kararı uygulamayacağım” dediğinde o zaman da diyeceğiz ki “Nerede o zaman hukuk devleti?” Kararların eksiği olur, yanlışı olur. Bunu ilk derece verir istinafa gidersiniz, istinaf verir Yargıtay’a gidersiniz, oradan olur Anayasa Mahkemesi’ne gidersiniz, AİHM’e giderisiniz. Hukuktaki yanlışlıkları siyaset düzeltemez veya eksiklikleri siyaset tamamlayamaz. Doğruysa onu da siyaset kendince değerlendirir ama ona “Şöyle veya böyle” diyemez. Bütün bunlar yargının kendi mekanizmaları içerisinde, usul dairesinde yol bulur ve gereklerini ne ise yargı görevlileri tarafından mahkemeler tarafından takdir edilir ve ona göre yapılır.

“Yargı kararlarına uymayacağım” diyor açık açık. “Uymayacağım” diyen birisi ne yapıyor? O zaman siyaset yapıyor. Şimdi bir yandan hukuk devleti diyoruz, bir yandan efendim demokrasi diyoruz, bir yandan insan hakları diyoruz bu sistem içerisinde çıkan bir yargı kararına da uymayacağını ilan ediyoruz. O zaman hangi lafın doğru? O zaman ya demokrasi derken yanlış söylüyorsun, hukuk devleti derken ya da şimdi yanlış söylüyorsun.

2 kişi, 3 kişi üzerinden Türkiye’nin yargı sistemini, infaz sistemini hukuk devleti anlayışını kimse sorgulayamaz ve buradan da adil ve doğru bir sonuca kimse varamaz. Ortada olan hadiseleri hukuk içinde değerlendirmek lazım.

TÜRKİYE’NİN HUKUK DEVLETİ VASFININ GÜÇLENMESİ İÇİN TARİHİ REFORMLARA BİZ İMZA ATTIK

AK Parti iktidara geldiği zaman, Türkiye’de başörtülü biri orta öğretimde, yükseköğretimde okuyabiliyor muydu? Hani hukuk devletiydi Türkiye? “Okuma hakkından, eğitim hakkından” Anayasa “Hiç kimse yoksun bırakılamaz” dediği halde ne ortaöğretimde ne yükseköğretimde okuyamıyordu. Şimdi bu yasağı kim kaldırdı? Eğitim hakkını tam kim verdi bu evlatlarımıza? AK Parti verdi. Hukuk devleti güçlendi mi? Zayıfladı mı? Kamu da başı örtülü kadınlarımızdan tek bir tanesi bırakın doktor, hakim, savcı olmayı temizlik işinde çalışma hakkı var mı? Anayasa çok açık. “Kimse çalışma hakkından yoksun bırakılamaz. İşin gerektiği niteliklerden farklı bir nitelikte aranamaz.” İstihdam hayatını biz herkese açtık. Hukuk devleti zayıfladı mı? Tayyip Beyi milletvekili listesinden sildiler. Hatırlayın. Anayasanın 76. Maddesinde bir değişiklik yaptık. Bir parti düşünün 363 vekil çıkarmış. Ondan sonra arkasından onun Genel Başkanı Başbakan olamamış. Türkiye böyle bir ayıpla karşı karşıya geldi. Bu hukuk devletine uygun mu? Biz Anayasayı değiştirdik. Sayın Cumhurbaşkanımız milletvekili seçildi. Başbakan oldu. Hukuk devleti güçlendi mi? Zayıfladı mı? Örnek, Cumhurbaşkanı seçiminde dayatmalar yapıldı 2007’de hatırlayın. Seçemedik. 367 ucube kararı çıktı ve biz seçim kararı aldık, seçime gittik. Ayrıca Anayasayı değiştirdik dedik ki “Bundan sonra Cumhurbaşkanını Türk halkı seçecek” dedik. Hukuk devleti zayıfladı mı? Güçlendi mi? Anayasanın 90. Maddesine biz, “Uluslararası insan haklarına ilişkin Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerle kanun çatışırsa uluslararası sözleşme hükmü esas alınır” dedik. Hukuk devleti zayıfladı mı AK Partiyle? Anayasanın geçici 15. Maddesi darbe yapanların yargılamasının önünde engeldi, kaldırdık, Kenan Paşa dahil herkes yargıda hesap verdi. 28 Şubat’a soruşturma açmaya dahi cesaret edilemediği Türkiye’den şimdi 28 Şubat sürecinde faili olduğu düşünülenlerle ilgili soruşturma oldu, yargılandı. Hukuk devleti zayıfladı mı? Güçlendi mi? 15 Temmuz’u yapan hainler hepsi hesap verdi, veriyor. Hukuk devleti zayıfladı mı? Güçlendi mi? DGM’leri biz kaldırdık. Özel yetkili Ağır Ceza Mahkemelerini biz kaldırdık. Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. Maddesine göre kurulmuş Ağır Ceza Mahkemelerini biz kaldırdık. Özel soruşturma usullerini biz kaldırdık. Askeri Yargıtay’ı, hepsini biz kaldırdık.  Askeri Yüksek İdare Mahkemesini biz kaldırdık. Askeri Yargıyı biz kaldırdık. Bir devlet iki yargı, ayrı ayrı usuller. Dün bunların hiç biri kimsenin ağzını almaya cesaret edemediği şeyleri hepsini biz, hukukumuzdan temizledik. Ve bir sürü şey yaptık. Türkiye’nin hukuk devleti vasfının güçlenmesi için tarihi reformlara biz imza attık.

VATANDAŞI DEVLETİN KARŞISINDA GÜÇLÜ BİR NOKTAYA GETİRDİK

Bireysel başvuru hakkını biz getirdik. Bugün buna karşı çıkanların hepsi bireysel başvuru hakkının ne kadar önemli olduğunu söylüyor. AK Parti getirdi. İki, idarenin işleyişiyle ilgili şikayetleri incelemek üzere kamu baş denetçiliğini kurduk. Ombudsmanlığı kurduk. Ayrıca denetim yolunu biz getirdik. Üç, bilgi edinme hakkını vatandaşlarımıza verdik. Kendiyle ilgili kamuyla ilgili konularda kamuya da mecburiyet getirdik. Anayasaya biz koyduk. Dört, kişisel verileri korumayla ilgili kanunu biz değiştirdik, Anayasayı biz değiştirdik. Herkes kişisel verisini ulaşacak. Yanlışsa düzeltme hakkı verdik, eksikse tamamlama hakkı verdik. Amacı doğrultusunda kullanılıyor mu? Kullanılmıyor mu? Denetleme hakkını verdik ve sildirme hakkı getirdik, koyduk. Vatandaşı devletin karşısında güçlü bir noktaya getirdik.

Uyarma ve kınama cezaları veriliyor ve bunlara karşı “yargı yoluna gitmemeyi kanuna koyabilirsin” diyor, bizim kanunlarımızda gidemiyorlardı. Biz onu Anayasadan çıkardık ve “bana haksızlık ediliyor” deme hakkı bu ülkede kamuda çalışan memurlarda yoktu uyarma, kınama cezası alınca. Biz getirdik. Ama şimdi bakın kalkıyor hukuk devleti ile ilgili CHP bizi suçluyor. Merve Kavakçı Hanımefendiye, “Burası devlete meydan okunacak yer değildir” diye merhum bir Başbakanımız bağırdı neler geldi kadının başına. Ama şimdi Türkiye’nin büyükelçisi. Biz Türkiye’yi hukuk devletinin vasıflarından uzak ayıplarından kurtardık. Hukuk devletini tahkim ettik. Demokratik alanı genişlettik. Yasakları kaldırdık.

TÜRK MİLLETİNE KARŞI BÜYÜK BİR SAYGISIZLIKTIR

Sadece bir mahkeme kararı üzerinden o kararın içeriğine girmiyorum orası ayrı bir konu siyasi taraftarlığa uygunluk denetimi yaparak mahkeme kararlarının yanlış veya doğru noktaya koyarak ya da AK Parti ile mücadele, sayın Cumhurbaşkanımıza yaptıkları duydukları düşmanlık sermayesinden başka sermayesi olanların yorumu ile Türkiye’nin hukuk devleti vasfı değerlendirilemez. Önce onlar kinlerinden, nefretlerinden, düşmanlıklarından bir arınsınlar da normal bir gözle baksınlar. Ben soruyorum DGM’lerin kaldırılmasını konuştuğu için hakkında kapatma davasında gerekçe gösterilen partiler oldu. Daha dün biz 2008’de MHP ile beraber Anayasanın 10 ve 42. Maddesini değiştirdik diye kapatma davası açıldı. 72 kişi hakkında 2008’in 14 Mart’ında yasak istendi. Cumhurbaşkanımız dahil ben de varım onların içerisinde. Türkiye uzak bir tarihten gelmiyor. Bütün bunlar dünün konuları. AK Partinin muhatap olduğu konular. Yine Tayyip Beyin kurucu olamayacağına dair Anayasa Mahkemesine açılan davada Ayşe Böhürler, Ayşenur Kurtoğlu, Habibe Güner ve bizim Serap Yaşar bunların başörtülü olduğu için kurucu olamayacaklarına, partiye ihtar gönderilmesine dair Cumhuriyet Başsavcısı dava açtı. Mahkeme reddetti. Ama Türkiye bu hukuk devletiyle bağdaşmayan haksızlıkları, zulümleri ortadan AK Parti sayesinde kaldıra kaldıra buraya geldi. Kimse bu konuda AK Parti ile Türkiye’deki net söylüyorum, hiçbir parti hukuk devletini güçlendirme konusunda AK Partiyi zayıflatma konusunda suçlama hakkında sahip değildir. Biz, bu konuda alnımız ak yaptıklarımız ortada. Milletimizin haklarını genişlettik biz. Kadınlar, engelliler, şehitlerimizin yakınları, gaziler pozitif ayrımcılık… Çocuk haklarını Anayasaya koyma. Ve doğrudan artık bakın Türk milleti Cumhurbaşkanı seçiyor. Doğrudan yürütme organını seçiyor. Bana göre Türk tarihinin en büyük demokratik reformlarından birisi, Türk halkının doğrudan devletin başı Cumhurbaşkanını seçmesi ve yürütme organını doğrudan seçmesidir. Şimdi bunlar diyor ki, “Biz gelince yürütme organını seçme hakkını geri alacağız.” Ya tarih boyunca ilk defa bu millete binlerce yıllık tarihinde 2018’de yürütme organını doğrudan seçme yetkisi verdi. Bundan daha büyük bir demokratikleşme ben bilmiyorum. Ama bunlar, Türk halkını vekil seçmeye ehil görüyorlar, belediye başkanı seçmeyi ehil görüyorlar ama yürütme organı olan Cumhurbaşkanı seçmeyi ehil görmüyorlar. Bu Türk milletine karşı büyük bir saygısızlıktır.

FİNLANDİYA VE İSVEÇ 33 TERÖRİSTİN HİÇBİRİNİ İADE ETMEDİ

Bugüne kadar Finlandiya’dan, Adalet Bakanlığı üzerinden Türkiye’nin yaptığı talepte 6 FETÖ’cü terörist 6 da PKK’lı terörist talep ettik. Hiçbirisini Finlandiya bize iade etmedi. İsveç’ten ise 10 FETÖ’cü terörist 11 PKK’lı teröristin iadesini talep ettik. 21 tane toplam. 21’ini de İsveç iade etmedi. Toplam, dikkat ederseniz 33 tane iki ülkeden iade talebimiz var. Hiçbiri yerine getirilmedi. Kaldı ki ayrıca İsveç şu anda hem PKK terör örgütünün hem FETÖ terör örgütünün kuluçka yuvası gibi. Ve orada bunlara her türlü destek veriliyor. Bunlar, legal şeyler olarak görülüyor ve bunlara her türlü kolaylık, imkan sağlanıyor. Teröristler, devletin kurumlarında ağırlanıyor ve oralarda onlarla resmi kamu görevlileri görüşmekten çekinmiyor. Para aktarmaları, silah teminleri ayrı ama öte yandan da bunu aleni yapıyorlar. O yüzden İsveç ve Finlandiya Türkiye’nin bu konuda takındığı tavrı iyi değerlendirmeli, NATO da iyi değerlendirmeli. Türkiye bu tavrı niye takınıyor? Çünkü NATO’dan da görüyoruz ki Türkiye’nin aleyhine ABD dahil Almanya dahil… Binlerce TIR Amerika YPG-PYD’ye silah verdi, vermeye de devam ediyor. Türkiye bu noktada elbette NATO üyesiysek biz, NATO’nun içerisine Türkiye’nin aleyhine terör örgütlerine destek verilmemesi lazım. Bunu herkesin görmesi lazım, Türkiye dünün Türkiye’si değil. İnşallah bunu görmeyenlere Türkiye Cumhuriyeti Devleti gösterecektir.

KAYNAK: https://basin.adalet.gov.tr/adalet-bakani-bekir-kanal-7-canli-yayininda-gundeme-iliskin-aciklamalarda-bulundu

YORUM YAP