Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Cumhuriyetimizin yüzüncü yaşına ulaşmanın sevincini yaşadığımız bu tarihi günlerde sizlerle birlikte ekranları başında bizleri izleyen tüm vatandaşlarımın, yurt dışında yaşayan 7 milyonu aşkın kardeşimizin Cumhuriyet Bayramı’nı bir kez daha gönülden tebrik ediyorum.
Cumhuriyet’imizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Millî Mücadele’nin tüm kahramanlarını, aziz şehitlerimizi, vatan topraklarını kanlarıyla sulayan yiğit gazilerimizi rahmetle yâd ediyorum. Türkiye’nin gelişmesi, kalkınması, güçlenmesi için samimiyetle çalışan herkese ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Gerek telefonla arayarak, gerekse mesaj göndererek 100. yıl heyecanımızı paylaşan dost ülkelerin liderlerine şükranlarımı sunuyorum. Yurt dışı temsilciliklerimizde düzenlenen 29 Ekim törenlerimizi teşrif eden kıymetli misafirlerimize aynı şekilde teşekkürlerimi iletiyorum.
Cumhuriyetimizin yüzüncü yıldönümünü manasına ve önemine yakışır bir şekilde, 85 milyon olarak hep birlikte büyük bir gururla kutladık. Özellikle İstanbul Boğazı’nda yapılan geçit törenimizde ülkemizin savunma sanayii alanında ulaştığı seviyeyi yeniden görme fırsatı bulduk. Dünyanın ilk SİHA gemisi vasfını taşıyan, donanmamızın amiral gemisi TCG Anadolu’nun öncülüğünde 100 savaş gemimiz tarafından yapılan geçit töreni bizi hem duygulandırdı, hem de kıvanç kaynağımız oldu. Bizlere bu gururu yaşatan donanmamızı, Hava Kuvvetlerimizi, SOLOTÜRK ve Türk Yıldızları ile kahraman ordumuzun tüm komutanlarını, bütün mensuplarını buradan tekrar kutluyorum.
“TÜRKİYE, HAYATTA KALABİLMEK İÇİN BAŞTA SAVUNMA SANAYİİ OLMAK ÜZERE HER ALANDA GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDADIR”
Geçit törenimiz, donanmamızın gücünü göstermesi yanında çok önemli stratejik mesajlar da içeriyordu. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında bazı gerçekleri tekrar hatırlattık. Vatanımızı canımız pahasına koruyacağımızı, istiklalimize sonuna kadar sahip çıkacağımızı, mabetlerimizin üzerine namahrem eli değdirmeyeceğimizi, her gün beş defa gök kubbeyi çınlatan ezanlarımızı susturmayacağımızı, rengini şehitlerimizin mübarek kanından alan ay yıldızlı al bayrağımızı indirtmeyeceğimizi, bağımsızlığımıza gölge düşmesine izin vermeyeceğimizi bir kez daha 85 milyon olarak tüm dünyaya ilan ettik. Bölgemizin içinden geçtiği muhataralı dönemde bu mesajlarımızın doğru bir şekilde okunacağına inanıyorum.
Hep söylediğimiz gibi; bizim hiçbir ülkenin toprağında, denizinde, egemenliğinde, iç işlerinde gözümüz yok. Biz sadece, ‘hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh’ diyen ecdadın rehberliğinde vatanımızı korumaya çalışıyoruz. Bin yıldır kesintisiz mücadele eden, istiklal ve istikbali için sürekli bedel ödeyen bir millet olarak bizim için tercih değil bu, bizim için mecburiyettir. Türkiye, hayatta kalabilmek için başta savunma sanayii olmak üzere her alanda güçlü olmak, sürekli kendini geliştirmek zorundadır. Diğer türlü çekile çekile 780 bin kilometrekareye sıkıştığımız mevcut vatan topraklarını bile bize çok göreceklerini gayet iyi biliyoruz. Bu gerçeğin şuurunda olarak kimseye husumet beslemeden, hiç kimseye düşmanlık etmeden ordumuzu güçlendirmeye devam edeceğiz.
“CUMHURİYETİMİZİ, RUHUNA UYGUN ŞEKİLDE, HALKIMIZLA OMUZ OMUZA KUTLADIK”
Yüzüncü yıl vesilesiyle yaptığımız hitabımızda Türkiye’nin son bir asırda kat ettiği mesafeyi somut rakamlarla karşılaştırmalı olarak ortaya koyduk. Birkaç ana başlıkta özetin özeti mahiyetinde ifade ettiğimiz rakamlar, kimin Cumhuriyet’e hakkıyla sahip çıktığını, kimin de bunun istismarını yaptığını açıkça göstermiştir. Yüzüncü yıl etkinliklerinin millî bayram kutlamaları açısından bir referans teşkil edeceğine inanıyorum. Cumhuriyet’i salonlara ve balolara hapsedenlere, millete mal etmek yerine kendi ideolojilerinin aparatı hâline getirenlere, Cumhuriyet adına bu ülkede yıllarca cumhur karşıtlığı yapanlara, velhasıl Cumhuriyet’i tapılı mülkü gibi görenlere bu tarihî yıldönümünün nasıl idrak edilmesi gerektiğini gösterdik. Ayrıca, günlerdir kutlamalarla ilgili yalan-yanlış bilgi yayarak milletin ensesinde boza pişirenlere de cevabımızı en güzel şekilde verdik. Milleti dışlayan, milletin olmadığı soğuk törenler yerine Cumhuriyetimizi, ruhuna uygun şekilde, halkımızla omuz omuza kutladık. Davetimize icabet ederek evlerini, araçlarını, işyerlerini bayraklarımızla süsleyen tüm vatandaşlarıma teşekkür ediyorum. Pazar günkü tablo, Gazi Mustafa Kemal’in de muradını yansıtmıştır.
Gazi’nin yaklaşık bid asır önce yaptığı şu ikaz son derece mühimdir, çevresindeki kimi şahısları Gazi Mustafa Kemal bakınız nasıl uyarıyor; “Beni övme sözlerini bırakınız, gelecek için neler yapacağız, onları söyleyin.” Evet, Cumhuriyet’i sahiplenmek, Gazi’nin emanetine sahip çıkmak övgü yarışına girmekle olmaz, ülkenin geleceğine ufuk çizmekle olur. Gazi’nin mirasını gerçek anlamda yaşatanlar millete efendilik taslayanlar değil, 85 milyonun tamamına hizmetkârlık yapanlardır. Biz işte bunu sağladık, bunu başardık. Türkiye’yi ayağına vurulan prangalarından biz kurtardık. Bizim dönemimize kadar Türkiye’nin en büyük sorunu, milletin kurduğu Cumhuriyet’i milletin değerleriyle, inancıyla, kültürüyle hesaplaşma aracı hâline dönüştüren istismarcılar olmuştur. Gardırop Atatürkçüleri, yıllarca bu ülkeyi ikinci sınıf demokrasiye, ikinci sınıf ekonomiye mahkûm ve mecbur etmişlerdir. Cumhuriyet’e ve kazanımlarına gardırop Atatürkçüleri kadar zarar veren başka kesim olmamıştır. Gazi’nin vefatından sonra milleti yıllarca inim inim inletenler, işte bunlardır. Milleti mümeyyiz görmeyip, yıllarca sandığı önünden kaçıranlar bunlardır. Rahmetli Menderes’ten merhum Özal’a kadar Türkiye sevdasıyla çalışanlara hayatı zindan edenler bunlardır. Güya Cumhuriyet’i koruma adına 1960’dan itibaren her 10 yılda bir millî iradeye kastedenler bunlardır. Anadolu insanını takunyalı, örümcek kafalı, makarnacı, yobaz, göbeğini kaşıyan adam diyerek aşağılayanlar bunlardır. Kızlarımızı kılık kıyafetlerinden dolayı üniversite kapılarında ağlatanlar bunlardır. Kadınların sadece okuma hakkını değil kamuda çalışma ve seçilme hakkını da gasp edenler yine bunlardır. Cumhuriyet mitingleri adı altında darbe çığırtkanlığı yapanlar bunlardır. Sırf oy tercihleri sebebiyle depremzedelerimize hakaret edenler, yine bunlardır. Bu faşist zihniyetin mensuplarıdır. Milletle ve millî iradeyle barışmak istemeyen bu çevreler, bugün de farklı yöntemlerle içlerindeki nefreti kusmaya devam ediyor. Biz bunların kim olduklarını ve hangi habis niyetlerle hareket ettiklerini gayet iyi biliyoruz. Cumhuriyet kutlamalarına bile nefret söylemi bulaştıran bu güruha asla boyun eğmeyeceğiz, hiçbir zaman prim vermeyeceğiz.
“21 YILLIK İKTİDARLARIMIZ DÖNEMİNDE DEMOKRASİDEN VE MİLLÎ İRADENİN REHBERLİĞİNDEN ASLA SAPMADIK”
Ne 40 yılı aşan siyasi hayatımız boyunca ne de 21 yıllık iktidarlarımız döneminde demokrasiden ve millî iradenin rehberliğinden asla sapmadık. Hizmet ve eser siyasetini dünya görüşümüzün merkezine yerleştirdik. Siyasi ikballeri uğruna milleti kutuplaştıranlardan değil, tüm kesimleriyle toplumu kucaklaştıranlardan olduk. Kimseyi dışlamadan, farklılıkları tehdit olarak görmeden herkesi aynı hedef, aynı kader etrafında toplayarak millî birliğimizi tahkim ettik. Yılların ihmallerini gidermekle kalmadık, Gazi’nin ‘en büyük eserim’ dediği Türkiye Cumhuriyet’ine tarihinin en büyük yatırımlarını kazandırdık. Millî iradeyi bila kaydü şart hâkim kılmak için, demokrasimizi tüm kurum ve kurullarıyla tesis temek için, cumhurla Cumhuriyet arasına çekilen tel örgüleri kaldırmak için, Türkiye Cumhuriyet’inin ilelebet payidar olması için gece-gündüz demeden çalıştık, çabaladık, mücadele verdik. Eksiklerimiz, kusurlarımız, yapmak isteyip de tüm gayretlerimize rağmen yapamadıklarımız şüphesiz olmuştur, ama elini vicdanına koyan herkesin kabul edeceği gerçek şudur: Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yaşını kutlarken daha önce hiç olmadığı kadar güçlüdür, güvendedir, itibarlıdır.
“BİZE YAKIŞAN BİRLİKTİR, BERABERLİKTİR, BİR DUVARIN TUĞLALARI GİBİ KENETLENMEKTİR”
21 yıl boyunca karşılaştığımız onca engele, zorluğa ve saldırıya rağmen bu hayali gerçeğe dönüştürmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Elbette geldiğimiz konumu asla yeterli bulmuyoruz. Pazar günü itibarıyla girdiğimiz Cumhuriyetimizin ikinci asrını Türkiye yüzyılıyla taçlandırmayı hedefliyoruz. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla güvenlik, daha fazla kardeşlik, daha fazla refah, huzur ve kalkınma için 85 milyonun tamamını Türkiye Yüzyılı’nın inşasına destek olmaya davet ediyorum. Biz birlikte Türkiye’yiz, biz tüm zenginliklerimizle büyük Türk milletiyiz. Biz tarihi şanlı zaferlerle dolu kahraman ecdadın torunlarıyız. Bize yakışan birliktir, beraberliktir, bir duvarın tuğlaları gibi kenetlenmektir. Bunu başardığımızda Allah’ın izniyle önümüze çıkacak hiçbir engel yoktur. El ele, gönül gönle vererek Türkiye Yüzyılı’nı kucaklaşmanın, büyümenin, kalkınmanın ve barışın yüzyılı yapacağımıza yürekten inanıyorum. Görüş farklılıklarına rağmen Türkiye ortak paydasında ve Türkiye Yüzyılı ülküsünde birleşen herkese buradan teşekkür ediyorum.
“GAZZELİ MAZLUM VE MASUMLARIN HAKKINI HER PLATFORMDA SONUNA KADAR SAVUNACAĞIZ”
Cumhuriyetimizin 100. yaşını Gazze’de ve Filistin’de kardeşlerimizin katliama uğradığı hüzünlü bir dönemde karşıladık. 7 Ekim’den bu yana Gazzeli kardeşlerimiz çok büyük bir zulme ve vahşete maruz bırakılıyor. Avrupa ve Amerika’nın koşulsuz desteğini arkasına alan İsrail yönetimi tam 25 gündür tüm dünyanın gözleri önünde insanlık suçu işliyor. El-Ehli Hastanesinden sonra dün de Gazzeli kardeşlerimize hediyemiz olan Dostluk Hastanesi İsrail güçleri tarafından hedef alındı. Kanser hastalarını tedavi eden bu kritik sağlık kuruluşu İsrail barbarlığının en son kurbanı oldu. Kanser hastaları ilaca erişim imkânlarını yitirdi. Oysa savaşta bile hastanelere dokunulmaz, hasta taşıyan ambulanslar vurulmaz, bir ülkenin ve şehri sağlık alt yapısı çökertilmez. Örgütler ile devletler arasındaki en büyük fark işte budur. Devletler savaş hukukuna uymakla mükelleftir. Sadece bu saldırı bile tek başına İsrail’in hiçbir hak, hukuk ve insani değer tanımadığını ispata yeterlidir. İsrail’in doğrudan sivillere yönelik saldırıları sonucunda bugüne kadar çoğu bebek, çocuk ve kadın olmak üzere 8500 Filistinli şehit edildi. 21 binden fazla Filistinli kardeşimiz yaralandı. Birleşmiş Milletler’e göre binden fazla cenaze hâlen yıkıntıların altında. Yerlerinden edilenlerin sayısı 1 milyonu aştı. Gazze’deki binaların çok önemli bir kısmı yıkıldı veya tahrip oldu. Elektriği, suyu, yakıtı, gıdası üç hafta önce kesilen Gazzeliler bir taraftan açlıkla, diğer taraftan da ağır bombardımanla adeta kıyıma uğruyor. Demokrasi ve insan haklarının beşiği olması iddiasında ki ülkeler ise ne yazık ki bu kıyıma aleni destek veriyor. Türkiye olarak ilk günden bu yana sergilediğimiz insani, adaletli ve onurlu tavrı bugün de sürdürüyoruz. Sivillere yönelik eylemleri kabul etmediğimizin altını her fırsatta çiziyoruz. Daha fazla kan dökerek, daha fazla çocuk öldürerek, daha fazla hastane, okul, cami, kilise, pazaryeri vurarak Gazze’ye daha fazla bomba yağdırarak güvenliğinin sağlanamayacağını ifade ediyoruz.
Devlet aklını tamamen yitirdiği görülen ve örgüt gibi davranan İsrail’in bir an önce durdurulması gerektiğine inanıyoruz. Gazze’de işlenen savaş suçlarının faillerinin hukuk önünde hesap vermesi için görüşmelerimiz devam ediyor. Gazzeli mazlum ve masumların hakkını her platformda sonuna kadar savunacağız. Çatışmaların daha fazla büyümeden sona erdirilmesine dair politika önerilerimizi partimizin grup toplantısında paylaştık. 28 Ekim tarihinde Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirdiğimiz Büyük Filistin Mitingi’yle de Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu gösterdik. 1,5 milyondan fazla insanımızın iştirak ettiği mitingimiz başta İsrail olmak üzere dünyanın birçok yerinde çok yakından takip edildi. Mazlum ve mağdurların hamisi olan ülkemiz bu konudaki hassasiyetini hem de güçlü biçimde ortaya koydu.
“GAZZE KATLİAMININ ÖNÜNE GEÇİLMESİ, EN ÖNCELİKLİ MESELEMİZDİR”
Pazar günü Londra’dan Paris’e, New York’tan Berlin’e, Pakistan’dan Lübnan’a kadar dünyanın farklı köşelerinde ahlak, vicdan ve hassasiyet sahibi insanlar Gazzeli mazlumlar için sokaklara döküldü. İsrail’le dayanışma adına sadece gösterileri değil, Filistin bayrağını bile yasaklayan Batılı ülkelerden yükselen bu tepkileri çok kıymetli buluyoruz. İstanbul’daki mitinge iştirak ederek Gazze için kıyama kalkan siyasi parti genel başkanlarına, sanatçılara, yabancı misafirlerimize ve 1,5 milyonu aşkın yürekli insana buradan tekrar teşekkür ediyorum.
25. gününü geride bırakan bu katliamın önüne geçilmesi en öncelikli meselemizdir. Bunun için evvel emirde ateşkesin sağlanması, ardından da kalıcı barışa giden yolun açılması gerekiyor. İlgili tüm tarafların, iştirakleriyle düzenlenecek Filistin-İsrail Uluslararası Barış Konferansı’nın bunun için en uygun platform olacağı kanaatindeyiz. Bölgedeki aktörlerin iş birliğinde yeni bir güvenlik mekanizmasının tesis edilmesini gerekli görüyoruz. Böyle bir adım atılması hâlinde Türkiye olarak sorumluluk almaya hazırız. Bizim amacımız, bölgemizi içine sürüklendiği bu anafordan çıkarmaktır. Özellikle savaşı diplomatik yollarla sona erdirmek için çalışırken, Gazzeli kardeşlerimize de tüm imkânlarımızla sahip çıkmaya devam ediyoruz.
“TÜRKİYE DÜN OLDUĞU GİBİ BUGÜN DE FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİNİN YANINDADIR”
Mısır makamlarıyla koordinasyon içinde bugüne kadar 10 uçak dolası yardım malzemesini El Ariş Havalimanına sevk ettik. Aralarında doktorların, sağlıkçıların, AFAD, Kızılay, basın mensuplarının da olduğu 54 görevlimizin bölgeye intikalini sağladık. Ülkemizin gönderdiği ve bir kısmı Gazzeli kardeşlerimize ulaşan yardım malzemelerinin toplamı 213 tonu buldu. Daha fazla insani yardım tırının Refah Kapısı’ndan Gazze’ye girişine izin verildikçe biz de yardımlarımızı artıracağız. Refah Kapısı’nın açık tutulması hususunda uluslararası toplumun İsrail yönetimine baskı yapması önemlidir. Türkiye dün olduğu gibi bugün de Filistinli kardeşlerinin yanındadır. Bunun gereğini de şeksiz, şüphesiz bir şekilde yapmaktadır. Ancak başta Avrupa ülkeler olmak üzere batı dünyası Gazze’deki insanlık sınavında bir kez daha sınıfta kalmıştır. Bakınız tam 25 gündür çocuklar ölüyor, kadınlar ölüyor, hastaneler bombalanıyor. Tam 25 gündün 360 kilometrekarede 2,3 milyon mazlum hayatta kalma mücadelesi veriyor. Tam 25 gündür Gazze’de insanlığa ait ne kadar haslet varsa hepsi tek tek yok ediliyor. Ama Avrupa Birliği bırakın İsrail’i kınamayı, çıkıp ateşkes çağrısı bile yapamıyor. Uluslararası basın kuruluşları 34’ten fazla meslektaşları Gazze’de katledildiği hâlde eleştirel tek cümle dahi kuramıyor. Bunu yapmadıkları gibi hepsi bir ağızdan İsrail mezalimine kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Gazze’deki Birleşmiş Milletler kuruluşlarının ve personelinin hedef alınmasını sadece seyrediyor. İnsan hakları kuruluşları 25 gündür işlenen insanlık suçları karşısında hiçbir tepki göstermiyor. Hâsılı, mesele Türkiye ve İslam dünyası olunca, ortalığı ayağa kaldıranlar İsrail’in savaş suçları karşısında ortalıkta görünmemeyi tercih ediyor.
Çok ve net söylüyorum; bugün binlerce Gazzeli çocuğun ölümüne seyirci kalanların yarın herhangi bir konuda söyleyecekleri hiçbir sözün kıymeti harbiyesi olmaz. Aslolan, zor o zamanda konuşmaktır, hakikatleri bugün dile getirmektir, hakkı bugün haykırmaktır. İsrail’in katliamlarına ses çıkarmayan tatlısu hak savunucularından insanlığa da, dünyaya da hiçbir hayır gelmez; biz buna inanıyor, buna göre hareket ediyoruz. İnşallah bundan sonra da dik ve kararlı duruşumuzu muhafaza edeceğiz.
Uluslararası alanda etki sahibi bir ülke olmanın yolu, tüm unsurlarıyla ekonomisi güç bir ülke olmaktan geçer. Bu anlayışla Türk ekonomisini güçlendirmeye, büyütmeye, karşılaştığı zorlukların üstesinden başarıyla gelmesi için çalışmaya devam ediyoruz.
Eylül ayı başında Orta Vadeli Programı kamuoyumuzla paylaşacağız. 2024 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı geçen hafta yayımlandı. Geçtiğimiz haftalarda 12. Kalkınma Planı’nı Meclisimizin takdirine sunduk, 2024-2028 yıllarını kapsayan 12. Kalkınma Planının meclis görüşmeleri tamamlandıktan sonra yürürlüğe koyacağız. Katılımcı bir anlayışla tüm taraflarla istişare edilerek hazırlanan planın en önemli özelliği, 2053 vizyonumuza ışık tutmasıdır.
Birileri parti içi kavgalarla, Güneş Motel utancını aratmayan pazarlıklarla, siyasete güveni zedelen ayak oyunlarıyla günlerini geçirirken, biz 30 yıl sonrasını düşünüyoruz, 30 yıl sonrasının hedeflerini belirliyoruz.
“2053 HEDEFİMİZ, 7,7 TRİLYON DOLAR MİLLÎ GELİR DÜZEYİNE ULAŞMAKTIR”
Cumhuriyetimizin 100. yılına nasıl 21 sene öncesiyle kıyas dahi edilemeyecek kadar güçlü bir ülke olarak girmişsek, İstanbul’un fethinin 600. Sene-i Devriyesini inşallah satın alma paritesine göre dünyanın ilk beş ekonomisinden biri olarak karşılayacağız.
Türkiye ekonomisi için 2053 hedefimiz, 7,7 trilyon dolar millî gelir düzeyine ulaşmaktır. Türkiye bugün birileri için hayal gibi görünen bu seviyeyi yakalayacak potansiyele, imkâna ve kapasiteye fazlasıyla sahip bir ülkedir. Bu hedeflere giderken en kritik husus, günlük sorunlarda boğulmamaktır. Biz de gözümüzü ufuktan ayırmamaya hassasiyet gösteriyoruz. Meydanlarda vatandaşımıza verdiğimiz sözleri ekonomimizin şartlarını zorlama pahasına tutmaya devam ediyoruz.
Örgün eğitimdeki üniversiteli gençlerimize vaadimiz olan cep telefonu ve bilgisayar desteği ile ücretsiz 10 gigabyte’lık internet sözümüzü geçen hafta yerine getirdik. Gençlerimizin kendilerini en iyi, en donanımlı şekilde yetiştirebilmeleri için hiçbir fedakârlıktan kaçmıyoruz.
Göreve geldiğimizde yükseköğrenim öğrencilerimizin kredi burs miktarı neydi? 45 liracıktı. Biz bu rakamı 27 kat artışla 2023 yılı itibarıyla lisansta 1250 liraya, yüksek lisansta 2 bin 500 lira, doktorada 3 bin 700 liraya çıkardık.
Ayrıca, kredi almış öğrencilerimizin geri ödemelerindeki TEFE, TÜFE oranlı güncellemeleri silerek yalnızca anaparanın ödemesini temin ettik. Bu şekilde 3,3 milyon öğrencimizin toplam 27 milyar liralık borcunu silmiş olduk.
Şartları taşıyan öğrencilerimizin burs, başvuran her öğrencimizin de kredi imkânından faydalanmasını sağlıyoruz.
Aynı şekilde tek bir öğrencimizi dahi açıkta bırakmamak için yurtlarımızın sayısını ve yatak kapasitesini artırdık. Bu sene 950 bini aşkın gencimize yurtlarımızda barınma imkânı sunuyoruz.
ÖĞRENCİ BURS MİKTARLARINDA ARTIŞ
Şimdi de Gençlik ve Spor Bakanlığımızdan kredi veya burs alan 1 milyon 600 bin öğrencimize önümüzdeki yıl ödeyeceğimiz rakamları açıklıyorum; evet, 2024 yılı kredi burs rakamını lisans öğrencileri için 1250 liradan 2 bin lira, yüksek lisans öğrencileri için 2 bin 500 liradan 4 bin liraya, doktora öğrencileri için 3 bin 750 liradan 6 bin liraya çıkartıyoruz. Yeni kredi ve burs miktarlarının tüm öğrencilerimize hayırlı olmasını diliyorum.
Emeklilerimize yapacağımız 5 bin lira tutarındaki bir defaya mahsus ödemeyle ilgili süreç tamamlanmak üzere. Meclisimizin onayını aldık, açıkladığımız çerçevede emeklilerimize ödemelerini önümüzdeki haftalarda gerçekleştireceğiz.
İster emekli, ister kamu görevlisi, ister işçi olsun, ücretli çalışanlarımızın hiçbirini enflasyona ezdirmeyeceğimizin bilinmesini istiyorum. 21 yılda bu konuda asla taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz.
Elbette ne yaparsak yapalım depremzedelerimizi ihmal etmiyoruz. Afetten zarar gören 11 ilimizde 200 bin konutun inşası hızla devam ediyor. Yapımı biten konutları yakında etap-etap teslim etmeye başlıyoruz. Sene sonuna kadar 41 bin konut ve 5 bin köy evinin teslimini planlıyoruz. Diğer konut ve köy evlerimiz de tamamlandıkça teslimatlarını peyderpey yapacağız.
Yerinde dönüşüm projemizle ilgili kredi ve hibe tutarlarını güncellemiştik. Şimdiye kadar 235 bin kardeşimizin başvurduğu bu projemizi de süratle hayata geçiriyoruz.
Deprem bölgesindeki KOBİ’lerimize yönelik KOSGEB vasıtasıyla yeni bir kredi paketini devreye alıyoruz. Dünya Banka’sıyla iş birliği hâlinde işletme başına 200 bin lira ile 750 bin lira arasında faizsiz kredi sağlayacağız.
Ayrıca, son aylarda başımızı en çok ağrıtan hayat pahalılığı ve enflasyon meselesinde de gerekli tedbirleri alıyoruz. Hiçbir ekonomik temeli olmayan bahanelerle milletin aşına ve ekmeğine kan doğrayan fırsatçılara kesinlikle göz açtırmayacağız.
Farklı kampanyalarla enflasyonla mücadelemize iş dünyamızı da dâhil ediyoruz. Bunun en somut örneklerinden biri, başta gıda olmak üzere tedarik zincirinde yaşanan aksamalardan kaynaklı enflasyon oranını asgari düzeye indirmek için yapmış olduğumuz birliktelik çağrısıdır. İndirim kampanyası çağrımıza 400’den fazla firma 50 bine yakın şubesiyle katıldı, bu sayı her geçen gün artıyor.
“ENFLASYON SORUNUNU DAHA ÖNCE BAŞARDIĞIMIZ GİBİ YENİDEN TEK HANEYE İNDİRECEĞİZ”
Otomobil gibi fahiş fiyat balonunun oluştuğu kimi sektörlerde dengelenme başladı. Konut sektöründe de benzer bir tablonun ortaya çıktığına şahit oluyoruz.
Tüm dünya gibi bizi de olumsuz etkileyen enflasyon sorununu daha önce başardığımız gibi yeniden tek haneye indireceğiz. Bölgemizde patlak veren yeni krizler ve çatışmalar işimizi zorlaştırsa da, Allah’ın izniyle bunları aşacak iradeye sahibiz. Milletimizin bu konuda bize ve ekonomi yönetimimize güvenmeye devam etmesini bekliyoruz.
Spor alanında yakaladığımız ivmenin arttığını görmekten memnuniyet duyuyoruz. Dünya çapında kazandıkları madalyalarla gurur kaynağımız olan karatecilerimiz ve 23 yaş altı grekoromen güreşçilerimiz başta olmak üzere tüm sporcularımızı canı gönülden tebrik ediyorum.”