Kızamık ateş, öksürük, burun akıntısı ve genellikle gözlerde kızarıklık ile başlayıp döküntü ile devam eden belirtilerle kendini gösterir. Oldukça bulaşıcı bir viral hastalıktır. Bir kişiden diğerine öksürme, hapşırma veya enfekte bir kişiyle yakın temas sonucunda yayılabilir. Kızamık teması olan aşısız veya hastalığı geçirmemiş kişilerin %90’ında hastalık gelişir. Bu nedenle şüpheli hasta ile karşılaşılması durumunda hastanın hemen izole edilmesi, bildirim yapılması ve gerekli örneklerin alınıp temaslı olanların değerlendirilmesi gerekir. Bulaşıcılık, genellikle döküntülerin ortaya çıkmasından 4 gün önce başlar ve döküntünün başlangıcından 4 gün sonrasına kadar devam eder. Tedavi semptomlara yöneliktir. Vakaların %30’unda komplikasyonlarla seyretmektedir. Özellikle 2 yaşından küçükken hastalığı geçirenlerin yaklaşık binde birinde, bundan yaklaşık 10 yıl sonrasında başlayan ilerleyici nörolojik problemlerle karakterize, tedavisi olmayan bir beyin hastalığı gelişebilmektedir. Bu çok ürkütücü bir durumdur.
Kızamıktaki artışın en önemli sebebi son yıllarda artan aşı kararsızlığı ve aşı karşıtlığıdır. Ayrıca, pandemi döneminde sağlık kuruluşlarına başvuru konusunda ortaya çıkan korku ve endişelere bağlı olarak, ulusal çocukluk çağı aşılamalarındaki azalmaların da buna katkısı olmuştur. Ülkemizde de bildirilen kızamık vaka sayısında son zamanlarda artış görülmüştür. Devam eden bulaşmayı durdurmak için genellikle toplumun en az %95’inin aşılanmış olması gereklidir. Tek doz aşı ile bile hastalıktan %93 korunulmaktadır. Aşılanan kişilerin küçük bir oranı birkaç yıl sonra korumayı kaybedebilir. Bu nedenle hastalığın ortadan kaldırılabilmesi için 2 doz aşı yapılması gerekmektedir. 2 doz aşı ile hastalıktan %99 korunulmaktadır. Hastalığı önlemek için elimizdeki en güçlü silah aşılamadır. Kızamığın kontrol altına alınması ve yayılmasının engellenmesi için toplumda aşılanma oranlarının yüksek olması büyük önem taşır. Aşılanmamış bireylerin aşılanması ve aşı takviminin tamamlanması için fırsatlar değerlendirilmelidir.