MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 2023’te Cumhuriyetin 100. yıl dönümünün gururla kutlanacağını, ayrıca tarihi nitelikli iki demokratik imtihanla karşılaşılacağını ifade etti.
Hem Cumhurbaşkanı hem de 28. Dönem Milletvekili Genel Seçiminin yapılacağını anımsatan Bahçeli, şöyle konuştu:
“Seçim takviminin işlemeye başlamasına kadar TBMM’de milletimizin beklenti ve taleplerini de birer birer yasalaştırarak hayata geçireceğiz. Bunlardan birisi hiç şüphesiz emeklilikte yaşa takılan kardeşlerimizin mağduriyetleridir. Ümit ediyorum ki bu yıl bitmeden bu yara kapanacak, bu adaletsizlik köklü bir çözümle buluşturulacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir vaadinin altında kalmamıştır. Cumhur İttifakı hiçbir sözünü unutulmuşluğun karanlık mahzenine terk etmemiştir. Bostancıya kelek satmak için sıraya girenlerin bizi anlamasını zaten beklemiyoruz. Cılk yumurtadan cücük çıkartma hesabı yapanların bizimle boy ölçüşme çabasının beyhude çırpınış olduğunu da gayet iyi biliyoruz. Boş aslan yatağında tilki gibi kuyruk sallayanlara ise gülüp geçiyor, işimize bakıyoruz, önümüze bakıyoruz, ülkemize ve milletimize nasıl hizmet edeceğimize odaklanıyoruz. Nasıl ki cahile söz yetmez, çalıda gül bitmezse, zillete düşüp tarihin tersine kürek çeken Türkiye muhaliflerinde de samimiyet ve dürüstlüğün izi görülmez, görülemez.”
Türkiye’nin marka değerinin çok büyük olduğunu vurgulayan Bahçeli, 2023’e çok sıkı bir şekilde hazırlandıklarını aktardı.
Kılı kırk yaran, her ayrıntıyı düşünen, her imkanı seferber eden, her ihtimali dikkate alan basiretli bir kavrayışla çalışmalara hız verdiklerini belirten Bahçeli, MHP olarak 4 Eylül 2022’de Sivas’ta gerçekleştirdikleri açık hava toplantısıyla 2023 seçimlerinin kampanya dönemini başlattıklarını hatırlattı.
Bahçeli, eylül ayında Bursa, Kayseri ve Erzurum açık hava toplantılarıyla meydanın boş olmadığını cümle aleme ispat ettiklerini ifade ederek, “Açık hava toplantılarımızın görkemiyle gözleri fal taşı gibi açılanlar geride kalan eylül ayı içinde donup kaldılar, şok geçirdiler, ne söyleyeceklerini şaşırdılar. Satılmış anketçilerde eğer yüz kaldıysa sokağa çıkıp çıkmamayı, kamuoyu araştırması yapıp yapmamayı bir kez daha düşünmelerinde yarar olacağı kanaatindeyim. Onlarda yorulmaz diz, utanmaz yüz, tükenmez söz varsa, bizde de eğilmez baş, bükülmez kol, teslim olmaz irade vardır. Allah’ın izniyle alayına yetecektir.” diye konuştu.
Türk milleti var olduğu müddetçe üç hilalin önünün kesilemeyeceğini vurgulayan Bahçeli, sözlerine şöyle devam etti:
“Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin son siperidir. Milliyetçi Hareket Partisi istiklalimizin son müdafaa hattıdır. Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin ruh kökü, tarihin kükreyen sesi, Türklüğün ebediyen tütecek ocağıdır. Anketler şunu söylemiş, bunu söylemiş, bizim için vızıltıdır. Biz milletimize bakarız, milletimize kulak veririz, milletimiz ne diyorsa onun gereğini canla, başla ve coşkuyla yaparız. Üfleyerek hamam ısıtmaya, kişneyerek at doyurmaya çalışanları aziz Türk milleti zamanı geldiğinde sandığın başında hesaba çekmek için bekliyor olacak.”
Bahçeli, 8 Ekim Cumartesi gününden itibaren “Adım Adım 2023; Köyüm Benim Toplantıları”yla ülkenin en ücra köşelerine bir kez daha gönül ve sevda seferine çıkacaklarını ifade ederek, 16 Ekim’de Konya’da, 23 Ekim’de Manisa’da toplantılar gerçekleştireceklerini aktardı.
“Bizim Cumhurbaşkanı adayımızın Sayın Recep Tayyip Erdoğan olduğunu sonuna kadar haykıracağız. TBMM’de sayısal ve siyasal seviyede güçlü bir MHP grubunun teşekkülü için milletimizden destek isteyeceğiz. Cumhur İttifakı’nın anayasayı değiştirme çoğunluğuna ulaşması için üzerimize ne düşüyorsa yapacağız. Türkiye’yi ne zillete düşüreceğiz, ne de zalimlerin emellerine teslim edeceğiz. Önce ülkem ve milletim diyen her insanımızı saflarımıza çağırıyorum. Milli birlik ve huzurlu yarınlara ulaşmak isteyen her insanımızı aramıza buyur ediyorum. Paylaşılacak vatanım, vazgeçilecek insanım yok diyen her vatandaşıma ‘haydi birlikte olalım’ diyorum. ‘Biz birlikte Türkiye’yiz’ diyen vatansever yüreklerle çok daha güçlü olacağımıza inanıyorum. Milli birlik ve kardeşliğimiz, milli hakimiyet ve hükümranlık haklarımız, refah ve bereketimiz, huzurlu ve güvenli yarınlarımız için milletimize çağrım, gelin bir olalım, diri olalım, birlikte Türkiye olalım.”
Necip Fazıl Kısakürek’in “Bizim şarkımız” adlı şiirinden kıtaları okuyan Bahçeli, “dağa gidenin baltasını, suya gidenin helkesini, köye gidenin de yüreğini alıp gitmesi” anlayışında olduklarını kaydetti. Bahçeli, “Çok şükür bu yürek bizde vardır.” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, huzursuzluğun küreselleştiğini, yoğunlaşan adaletsizliğin küresel vicdanı yaraladığını ifade ederek açlık, yokluk ve zulüm altında çırpınan yüz milyonlarca mazlumun içler acısı durumunun “İnsanım” diyen herkesi derinden sarstığını anlattı.
İnsanlığın istikrara ve refaha adeta susadığını dile getiren Bahçeli, soğuk savaş yıllarının sona ermesini takiben kurulduğu iddia edilen tek kutuplu dünya şablonunun, ağır hasar alarak yerini merkezkaç güçlerin öne çıktığı çok merkezli yeni bir siyasi tasarıma bırakmak üzere olduğunu anlattı.
Bahçeli, komşu coğrafyalarda yaşanan buhranlar, kronik anlaşmazlıklar, diyaloglardaki tıkanmalar, katılaşan sosyal ve siyasal ilişkiler ana hatlarıyla gözden geçirildiğinde, Türkiye olarak ne kadar tedbirli ve temkinli hareket edilmesi gerektiğinin çok daha iyi anlaşılacağını vurguladı.
İran’da 13 Eylül’de Mahsa Amini adlı genç kızın başörtüsünü doğru bağlamadığından dolayı göz altına alınması ve sonrasında patlayan şiddet olaylarının neredeyse isyan noktasına ulaştığını anımsatan Bahçeli, kadın hakları ve özgürlük üzerine inşa edilen toplumsal gösterilerin dış etkiler kanalıyla farklı bir boyut kazandığını belirtti. Bahçeli, İran’da sükunet, huzur ve istikrar ortamının bir an önce hakim olmasını temenni etti.
Konuşmasında, farklı ülkelerin yaşadığı sıkıntılara değinen Bahçeli, Türkiye’nin güney sınırları boyunca terör koridoru açmak, garson terör devletçikleri kurmak amacıyla kolları sıvamış dost görünümlü ülkelerin, her fırsatı lehlerine çevirmek için tahrik ve tertiplerini bir üst faza çıkardıklarını aktardı.
Bahçeli, ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uyguladığı silah ambargosunu manidar zamanlamayla rafa kaldırdığına işaret ederek, Kıbrıs’ta eşit ve egemen iki devletli çözümün önüne engel çıkarmak için yeni bir senaryonun gündemde olduğunu söyledi.
Yunanistan’ın 18 ve 23 Eylül’de gayri askeri statüdeki Ege adalarından Midilli’ye 23, Sisam’a 18 zırhlı askeri araç sevk ettiğini, ABD menşeli silahların Türkiye’nin etrafını çevrelediğini dile getiren Bahçeli, Kuzey Ege adalarına toplam bir tümen, üç tugay ve beş alay konuşlandıran Yunanistan’ın ABD’nin dolduruşuna gelip Türkiye’ye meydan okuduğunu aktardı.
Türkiye’ye Akdeniz ve Ege’den silah gösterildiğine dikkati çeken Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Lozan ve Paris antlaşmalarının açık hükümleri yok sayılmaktadır. Türkiye batıdan, doğudan, güneyden, hatta kuzeyden çembere alınmaktadır. Geldiğimiz bu aşamada, Yunanistan’ın Kuzey Ege adalarıyla On İki Ada üzerindeki egemenlik iddiaları kesinlikle haksız ve hukuksuzdur. İkinci Balkan Savaşı’ndan sonra Londra’da toplanan bir konferansta, Gökçeada, Bozcaada ve Meis Adası Osmanlı İmparatorluğu’na bırakılmıştı. İşgal altındaki diğer adalar ise askeri maksatlarla kullanılmamak şartıyla ve silahlandırılmamak kaydıyla Yunanistan’a verilmişti. Aslında bu adaların mülkiyeti değil, yalnızca kullanım hakkı Yunanistan’da kalmıştı. Lozan Antlaşması’nın 12. maddesi ile bu statüko, tescil ve teyit edilmişti. Bu antlaşmanın 13. maddesine göre de Yunanistan’ın adaları askeri hedefler doğrultusunda kullanamayacağı hükme bağlanmıştı. Fakat Yunanistan bu hükmü kasten, bile bile ihlal ve inkar etmiştir. Mevcut durum itibarıyla Kuzey Ege Denizi’nde, askersiz ve silahsız olmak kaydıyla Yunanistan’ın kullanımına verilen 9 Türk adasının hepsi A’dan Z’ye asker ve silahla doldurulmuştur. Bu nedenle Kuzey Ege adaları Taşoz, Semadirek, Limni, Bozbaba, Midilli, İpsara, Sakız, Sisam ve Ahikerya’nın egemenlik yetkisi, mülkiyet hakları, deniz yetki alanlarıyla hava sahası kuşkusuz ve hukuken artık Türkiye’dedir. Aynı şey On İki Ada için de geçerlidir. Dünyaya ilan ediyorum, hakkımızı yedirmeyiz, hakkımızı çiğnetmeyiz, hakkımızdan vazgeçmeyiz, hakkımıza ve hukukumuza göz koyanların da gözünü oyarız. Hak demek şeref demektir. Şerefimiz için de seve seve şehadeti dahi göze alacağımızı emperyalizmin miçosu ve onun zalim destekçileri asla akıllarından çıkarmamalıdır.”
Yunanistan Başbakanı’nın, Türkiye’nin Ege’de yalnız olduğunu söylediğine işaret eden Bahçeli, “Halt etmiş, baltayı taşa vurmuş. Yalnız değiliz, Allah’ımız var, milletimiz, tarihimiz, sorulacak hesabımız, ulaşacağımız zaferlerimiz var. Karnı acıkan katık istemez, uykusu gelen yastık istemez, hedefe kilitlenen rüzgar beklemez.” dedi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukrayna’nın Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinin Rusya tarafından ilhak edildiğini açıkladığını anımsatan Bahçeli, uluslararası sistemin tarihi kırılma yaşadığını kaydetti.
Bahçeli, ayrılıkçı unsurların kendilerine destek ve yardım gayesiyle davet ettikleri bir güce ilhakını esas alan bu gelişmenin etnik ve mezhep temelli çatışmaları körüklemekle birlikte çok tehlikeli sonuçlara kapı açacağını söyledi.
Ukrayna’nın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne yönelik bölücü operasyonu asla tasvip etmediklerini belirten Bahçeli, “Rusya’nın ağır sorunlar ihtiva eden ilhak kararı ve bununla mündemiç siyasi tasavvuru uluslararası düzen ve dengeyi uçuruma çekme ihtimali taşımaktadır. Üstelik uluslararası hukuka zincir vurulmuştur. Dünyanın siyasi ve ekonomik istikrarını daha da zedelenmesinin önü ardına kadar açılmış, yeni ilhakların ve hatta ayrılma taleplerinin perdesi aralanmıştır.” diye konuştu.
Ukrayna ve Rusya arasında barış temenni ettiklerini dile getiren Bahçeli, barış gerçekleşmezse insanlığı geniş çaplı savaşlar döneminin beklediğini söylemenin afaki bir değerlendirme olmayacağını vurguladı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye’nin yanında olanlarla karşısında duranların mücadelesinin, aynı zamanda geleceğin yol haritasını belirleyeceğini dile getirerek Cumhur İttifakı olarak sonuna kadar Türkiye’nin yanında, Türk milletinin tarafında olduklarını ifade etti. Buna karşılık “zillet ittifakı”nın, Türkiye’nin karşısına geçen, Türkiye düşmanlarıyla el birliği yapan, karanlığın propagandasına bel bağlayan siyasi mihrak olduğunu söyleyen Bahçeli, “Dedikleri bir şey yoktur. Hiçbir hazırlıkları ve hedefleri yoktur. Bir masa etrafında oturmaktan, birbirinin ayağını kaydırmaktan başka da yaptıkları bir şey yoktur.” diye konuştu.
“Zillet partilerinin” birbirine güveninin hiç kalmadığını, şimdiden koltuk kavgasına tutuştuklarını savunan Bahçeli, gösterecekleri adayın 13. Cumhurbaşkanı olamayacağını belirtti. Bahçeli, “Aç gezip tok sallıyorlar. Uyarıyorum, yüksek uçan alçak düşer, eğreti ata binen de çok çabuk iner. Hele bir adayınızı açıklayın, hele kim olduğunu bir söyleyin, ağzınız aşa değse de başınız eninde sonunda taşa değecektir. 13. Cumhurbaşkanı’nın Sayın Recep Tayyip Erdoğan olacağını da milletimizin takdir ve teveccühüyle elbette Allah’ın inayetiyle mutlaka göreceklerdir. Ali Ağa’nın ala danası gibi ortalıkta dolaşanlar sandık ortaya çıkınca çöküp kalacaklardır.” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmak için gözünü hırs bürüdüğünü ileri süren Bahçeli, “yüreği yetiyorsa” aday olabileceğini belirtti.
Bahçeli, HDP ile masa altında el ele tutuşup masa üstünde sözde restleşen iki yüzlülerin inandırıcılığı ve itibarının da sıfır olduğunu ifade ederek “Biz kimin ne olduğunu neyi hedeflediğini, hangi film ve fırıldağın içinde figüranlık yaptığını gayet iyi biliyoruz. Hiç kimse bize hikaye anlatmasın, CHP demek HDP demektir, CHP demek İP demektir, HDP demek PKK demektir, cinayet demektir, ihanet demektir, melanet demektir, zilletin diğer ortakları da küsurat partilerinden başka bir şey değildir.” dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Mersin’de polisevine düzenlenen saldırıyı gerçekleştiren teröristin, CHP’nin gazeteci olarak sahip çıktığı bir katil olduğunu dile getirerek şunları kaydetti:
“CHP ile PKK’nın bir kez daha yolları kesişti. Devletin açıklamasına güvenmeyip PKK’nın sefil beyanına itibar eden Kılıçdaroğlu, Mersin’de etkisiz hale getirilen terörist için, duyanları ‘Bu kadar da olmaz.’ dedirtecek şekilde DNA testi istedi. Sayın Kılıçdaroğlu, sen kimin yanındasın? Kimin yolundasın? Haber kaynakların nerede ve kimlerdir? PKK’nın telkin ve tesirine kapılmak, taşıdığın sorumlulukla hiç bağdaşıyor mu? DNA testi isterken hiç mi utanmadın? Hiç mi gocunmadın? Hiç mi kalbin sızlamadı? Bu kadar istekliysen, sana tavsiyem şudur: Kendi DNA testini yaptırırsan, ölen teröristin test sonuçlarını da görmüş ve anlamış olursun. Teröriste ‘gazeteci’ diyenler, bizim gözümüzde de teröristtir. Haine merhamet mazluma hıyanettir. Türk ve Türkiye düşmanlarına acırsak acınacak hallere düşeriz. Terör örgütlerine, terörist alçaklara merhamet haramdır. Biz haramın değil, helalin tarafıyız. Ve zillet ittifakını milletimizin şaşmaz iradesine havale ediyoruz. Türkiye’nin karşısına hizalanmış zillet ve ihanet cephesi, milletimizin yürüyüşünü durduramayacaktır. MHP ve Cumhur İttifakı, bu şer cepheyle sonuna kadar mücadele edecektir. Bilinmelidir ki ya bu zillet cephesi Türkiye’nin birlikte yaşama iradesini kırarak ülkeyi mahvı perişan edecektir ya da Türk milleti ayağa kalkacak, muhataplarına gereken cevabı iradesiyle vererek zilletin belini kıracaktır.”