CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, her salı günü bu umutlarla kürsüye çıktığını dile getirerek, “Çünkü buna, kucaklaşmaya, barışmaya, helalleşmeye ihtiyacımız var. Ayrılmaya, kavga etmeye değil; birlikte olmaya ihtiyacımız var. Birlikte olduğumuz zaman güç olacağız, saygınlığımız artacak.” diye konuştu.
Bunların aynı zamanda, “Türkiye’nin büyük çoğunluğunu oluşturduğunu” savunduğu Millet İttifakı’nın da hedefi olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, 6 liderin bir araya geldiği masada, toplumun bütün kesimlerinin siyasal olarak temsil edildiğini öne sürdü.
Kemal Kılıçdaroğlu, “iktidarın işlevsiz ve tek kişinin talimatıyla hareket eder hale getirdiği TBMM’yi” millet iradesiyle hareket eden ve sorunlara çözüm üreten bir kuruma dönüştürmek istediklerini anlattı.
6 lider olarak beş temel mesajın bulunduğu bir bildiri yayımladıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, bunlardan ilkinin, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecinin yol haritasını belirlemek üzere oluşturulan çalışma grubu olduğunu kaydetti.
Seçim Kanunu Teklifi’nin Millet İttifakı’nın birlikteliğini bozmayı amaçladığını iddia eden ve bu konu üzerinde görüştüklerini aktaran Kılıçdaroğlu, bugün TBMM Genel Kurulunda görüşmelerine başlanacak söz konusu teklife ilişkin, bildiride, “Milletin bilmesini isteriz ki, demokratik ilkelere dayanan birlikteliğimiz, bu gibi siyasi mühendislik çabalarından etkilenmeyecektir. İş birliğimizi uyum içinde sürdürmeye kararlıyız.” ifadesine yer verdiklerini anımsattı.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hangi kanunu getirirlerse getirsinler… ‘Koltuğumuzu korumak için şöyle değişiklik yapalım, böyle değişiklik yapalım…’ Anlamadıkları bir şey var, bu millet kararını verdi, bütün acıları sinesine çekti zaten. Bu millet 21. yüzyılda açlığı, yoksulluğu yeniden yaşıyor ve yaşamaya da devam ediyor; bunu yaratanları, bu ortamı bizim önümüze koyanları gayet iyi biliyor. Millet, iradesiyle sandıkta, demokratik yollarla sizi gönderecek. Kanunu istediğiniz gibi değiştirin, göndereceğiz arkadaş. Türkiye’nin huzura, beraberliğe, birliğe ihtiyacı var. Allah’ın izniyle göndereceğiz, yolcu edeceğiz bunları. Bu ülkede yediden yetmişe herkes güzel günler görecek.”
CHP lideri Kılıçdaroğlu, 6 lider olarak milli iradeyi parlamentoya tam olarak yansıtmak ve seçim güvenliğini sağlamak üzere bir çalışma grubu daha oluşturulmasına yönelik karar aldıklarını belirterek, “Her türlü dalavere, üç kağıt bunların işi. Bunu da gayet iyi biliyoruz. Ama bizim görevimiz de mademki bunları biliyoruz, önlemini alacağız. 6 lider önlem alacağız. Sandık ve seçim güvenliğini sağlayacağız.” şeklinde konuştu.
Bildiride, Türkiye’yi karanlık günlerden çıkartma kararlılığı içerisinde olduklarını, umut ve inançlarının sorunlardan çok daha büyük olduğunu ve sorunları çözeceğini dile getirdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, temel hedeflerinin, istişareyle derin sorunlara son vermek ve her bir vatandaşı insan onuruna yaraşır bir yaşam ve refah standardına kavuşturmak olduğunu söyledi.
6 liderden hiçbirinin bireysel bir beklentisi olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, vatandaşın huzur içinde yaşamasını beklediklerini dile getirdi. Hiçbir liderin, devletin hazinesine el uzatma niyetini asla taşımadığını, devletin hazinesine el uzatanlara hesabını soracaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, adaletsizliği savunmadıklarını, adaletsizliği savunanların yanında olmadıklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu, “Hiçbirimiz tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemedik, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmemeye kararlıyız. Bizler, 6 lider, Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet etmeyeceğiz. Bizim hizmet edeceğimiz TBMM’nin hedefiyle 84 milyona hizmet etmektir.” sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında ek ders karşılığı çalışan bir grup personelin kendisine sorunlarını ilettiğini aktardı. Bu personelin, Bakanlık memurlarıyla aynı işleri yapmalarına rağmen eşit ücret ve haklara sahip olamadıklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, bu insanların iş güvenliği olmadığını, kadın çalışanların doğum yapmaları halinde izin hakkını kullanamadığını ve işten çıkarıldığını öne sürdü.
Bu personelin, tam zamanlı çalışanların haklarına sahip olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bunları, 21. yüzyılın çağdaş kölesi gibi çalıştırıyorlar. Dramatik olanı, bunun Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı içinde olması. Ailenin korunması gerekirken, doğum yapan annenin işine son verdirtiyor. Aile Bakanlığı, aileyi korumuyor. Sosyal Hizmetler Bakanlığının sosyal devletten haberi yok. Bu kardeşlerime sesleniyorum, hiç meraklanmayın, az kaldı, sandık gelecek. Aynı işi yapıyorsanız aynı aylığı alacaksınız, kadrolu memur için olan güvence sizin için de olacaktır.” diye konuştu.
İktidarın, devleti yönetemediğini ve yönetme kapasitesine sahip olmadığını, sorunların altında ezildiğini, çözüm üretmeye çalışırken başka büyük bir sorunun patladığını öne süren Kılıçdaroğlu, devletin akılla, bilgiyle, birikimle ve liyakatle yönetilmesi gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, sorunları çözmek ve insanların huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye inşa etmek istediklerini dile getirdi.
“CHP, eleştiriyor ama hiç öneri getirmiyor.” şeklindeki söylemleri aktaran Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bir kişinin yönettiğini, TBMM ve mahkemeler dahil hiçbir kurumun esamesinin okunmadığını ileri sürdü. Bütün yetkilerin toplandığı bu kişinin Türkiye’yi bir sorunlar yumağına çevirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin bu durumdan çıkması için çok iyi niyetlerle 5 tavsiyede bulunacağını bildirdi. AK Parti ve MHP’ye oy verenlere seslenen Kılıçdaroğlu, önerilerinde yanlış bir şey görmeleri halinde kendisine iletmelerini istedi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben kızmam, üzülmem. Hatam varsa söyleyin. Hatadan ders çıkarmasını bilecek kadar da erdemli bir insanım. Yanlışımız olabilir ama biz tavsiye ediyoruz. Yeni öneriler sunmak istiyoruz. Nedeni, 84 milyon insan huzursuz, gelecek kaygısı taşıyor. Bu sorunları işleyip iktidar olmak değil, tavsiyelerde bulunup iktidar olmak çok daha değerlidir benim için. Bu önerileri sunma nedenim, 84 milyon huzursuz. Hem sorunları bilen, hem sorunları çözen bir anlayışla iktidar olmak istiyoruz. O nedenle 5 tavsiyem olacak.”
İktidara, “maceracı para ve kur politikalarından vazgeçmesini” önerdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’na arkeolog atanmasının, devlette liyakatin olmadığı anlamına geleceğini savundu. Kılıçdaroğlu, “Niye işi ehline teslim etmiyorsunuz?” sorusunu yöneltti.
Kılıçdaroğlu, iktidarın ülkeyi sürüklediği noktanın tam bir felaket olduğunu, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervinin nereye gittiğinin bilinmediğini ileri sürerek, “Laf aramızda damat yeni bir kitap çıkarmış. Baktım kitaba, bu 128 milyar dolar var mı? O kitapta da tık yok. Halen nereye gittiğini kimse bilmiyor. Maceracılık budur, bedeli ağırdır. 128 milyar dolar buharlaşacak. Dile kolay, yeni bir Türkiye inşa edersiniz 128 milyar dolarla. Eylülde dolar 8 liraydı, şimdi 15 liraya dayandı. Maceracı, öngörüsüz politika sizi buraya getirir. Devlette liyakati yok ederseniz, aklı, mantığı ötelerseniz sizi buraya getirir.” ifadelerini kullandı.
Merkez Bankası’nın 18 Mart itibarıyla, sahip olduğu bir senti bile bulunmadığını savunan Kılıçdaroğlu, Banka’da, borç paralarla eksi 45,3 milyar dolar rezervi bulunduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, bunun aynı zamanda devletin itibarını temelden sarsmak olduğunu da öne sürerek, şöyle devam etti:
“Şimdi borç para almak için Körfez ülkelerinde tura çıkıyoruz, yalvarıyor yakarıyoruz, boyun eğiyoruz, ikiye katlanıyoruz. ‘Ne olursun bana borç para ver.’ diye. Milli Kurtuluş Savaşı’nı veren bir ülkenin insanları, yönetimi borç para için gidip boyun eğer mi, gerdan kırar mı? Benim ağırıma gidiyor. Laf aramızda Bahçeli’nin hiç ağırına gitmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşıyoruz, milli paramız TL, gidip kendi vatandaşımızdan dolarla borçlanıyoruz. Çünkü vatandaş güvenmiyor. Maceracı kur ve para politikasının Türkiye’yi getirdiği nokta budur. Türkiye’nin buradan çıkması lazım.”
İktidarın cesaret etmesi halinde bir televizyon kanalında bu konuları konuşmaya hazır olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Çıkarız Beyefendi ile. O da söyler, ben de söylerim. O da anlatır, ben de anlatırım. Millet de bizi dinler. Kim doğruyu, kim yanlışı söylüyor. Cesaret edemezler çünkü biz haklıyız.” sözlerini sarf etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, diğer tavsiyesinin, iktidarın kur korumalı mevduat uygulamasına derhal son vermesi olduğunu belirterek, “Türkiye’yi felakete sürüklüyorsunuz. Akılla, mantıkla bağdaşır bir uygulama değildir. Fakirden alıp zengine veriyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
İktidarın döviz kurunu sabit tutmak için getirdiği bu uygulamanın başarılı olamadığını savunan Kılıçdaroğlu, “Kur korumalı mevduatta, 3 ay içinde ödenen faiz yüzde 17,71. Devletin kesesinden çıkan. Bankalar hariç, onlar ayrıca veriyor. Yıllık yüzde 92. Şimdi AK Parti’li kardeşlerime şunu sormaz mıyım; ‘Nas, din, iman, Kur’an.’ dediler. Peki yüzde 92 faizin neresinde din, iman, Kur’an var?” şeklinde konuştu.
Kur korumalı mevduat sahiplerinin bu faiz gelirini elde etmelerinin yanı sıra vergiden muaf tutulduklarını da anlatan Kılıçdaroğlu, “Beyefendi çıkmış, ‘çocuk bezinden vergiyi indiriyorum.’ diyor. Asıl bunlardan alacaksın vergiyi kardeşim. Yüzde 92 faiz veriyorsun, bir de vergi almıyorsun. O faizi nereden ödüyorsun? İşte o çocuk bezi alan, ekmek, simit alan, çay içen, minibüse binen insanların ödedikleri vergileri alıp bir avuç kişiye veriyorsun. Bu mudur adalet? Haklı mıyım, haksız mıyım? AK Parti’liler ve MHP’lilere, onların yöneticilerine, bakanlarına sormak isterim. Yüzde 92 faiz veriyorsunuz. ‘Nas’ diyordunuz, ne oldu Nas birden bire pas oldu?” ifadelerini kullandı.
İktidarın, salgında çiftçilere karşılıksız olarak verdiği yardım tutarlarını vergilendirdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, yetimin hakkının korunması için yüzde 92 faiz geliri elde edenlerin vergi ödemesi gerektiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Emek mi harcadı, çaba mı gösterdi, alın teri mi döktü, toprağı mı ekti, esnaf dükkanı mı açtı, lokantasını mı çalıştırdı? Hayır. Elindeki bir bardak viski, köşesine oturmuş, keyfi yerinde, bankaya veriyor parayı, yüzde 92 faiz alıyor, üstelik dolar ve faiz garantili, krallar gibi yaşıyor. Hizmet eden kim? Din, iman edebiyatı yapan kişi de ona hizmet ediyor. Ağırıma giden bu. Bu ülkenin ilahiyatçılarına da sesleniyorum, her şeyi ben mi konuşmak zorundayım? Sizin konuşmaya hakkınız var. Niye konuşmuyorsunuz, sessizliğinizi koruyorsunuz? Fakirden alıp tefeciye hizmet eden bir uygulama yanlıştır, tavsiyem bunu süratli bir şekilde düzeltsinler.”
Kılıçdaroğlu, kamu-özel iş birliğinin, Hazine’yi ölçüsüz yük altına sokan bir soygun düzeni olduğunu savundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Derhal bunu dolar, avro falan değil, Türk lirasına çevir kardeşim. Zorlanıyorsan çıkıp şunu dersin; ben bunu yapıyorum, CHP de arkamda kapı gibi duracak. Vallahi de billahi de kapı gibi dururuz. Çünkü biz beşli çeteye değil 84 milyona hizmet etmek istiyoruz. Sen kararını 84 milyondan yana al, sana her türlü desteği veririz. Ama beşli çeteye hizmet ederim dersen kusura bakma kardeşim. Benim sana tavsiyem, milleti açlıkla, yoksullukla sınama. Zam geliyor, ‘efendim biraz katlanacağız’. Ne katlanacağız? Sen katlanıyor musun? Sarayda krallar gibi yaşıyorsun. Yandaşların katlanıyor mu onlar da krallar gibi yaşıyor. Fakir fukaradan aldıkları milyon avroları, sterlinleri, dolarları nereye götürdüler? Londra’ya götürdüler. Git Londra’daki malikanelere bak. O beşli çetenin ne kadar malikanesi var oralarda. Bu millete söz verdim. O paraların tamamını, kuruşu kuruşuna bu memlekete getireceğim.”
Enflasyon ve doların yükselişi yetmiyormuş gibi ABD ve Almanya’daki enflasyonun da milletin sırtına yıkılmaya çalışıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, bunun dinde, imanda ve ahlakta yerinin olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, bunun, devleti soyanların ve haramzadelerin kitabında olduğunu ileri sürerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan cesur olmasını, “ben soyguna izin vermem, bu milletin hakkını hukukunu her yerde savunurum, fakirden, fukaradan, alın terinden yanayım” demesini istedi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın tavrını değiştirmesi halinde en büyük desteği CHP’den alacağını dile getirdi.
Kamu-özel iş birliği ve yap-işlet-devret projelerine yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu, şehir hastanelerinin maliyetinin 12 milyar dolar olduğunu, ancak karşılığında 97 milyar dolar ödeneceğini iddia etti. Kılıçdaroğlu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün 3 milyar dolara mal olduğunu, ancak 9 milyar dolar verileceğini öne sürdü.
Osmangazi Köprüsü’nde de benzer durumun olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Deli Dumrul köprüsünün bile bir ahlakı vardı. Bunlarda Deli Dumrul köprüsünün ahlakı bile yok. Akıl alacak şey değil. Aklı başında olan hiç kimse böyle bir rezalete katlanamaz. O nedenle tavsiye ediyorum; yapmayın, etmeyin, günahtır, yazıktır.” diye konuştu.
Kütahya Zafer Havalimanı’nın 50 milyon avroya mal olduğunu, karşılığında 208 milyon avro ödeneceğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Anlaşma yapmışlar. ‘Yetkili mahkemeler İngiliz mahkemeleri olacak’ diyor. Kendi mahkemelerine bile güvenmiyor. Paraları da götürdüler. İster İngiliz mahkemeleri, ister dünyanın herhangi bir yerindeki mahkeme. Bu paraları söke söke getireceğim.” ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Zafer Havalimanı’ndaki açığı kapatmak için Eskişehir’deki havaalanının kapatılacağını iddia ederek, o havalimanının Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından devletten bir kuruş almadan yaptırıldığını hatırlattı. Kılıçdaroğlu, Eskişehirlilere, “Elinizi vicdanınıza koyacaksınız, o havaalanı ananızın ak sütü gibi size helaldir. Hiçbir yerden 5 kuruş alınmadan yapılmıştır. Havaalanının iktidar sahipleri tarafından birilerine peşkeş çekilmesine izin vermeyin. Yapıyorlarsa da bir tek oy verseniz dahi iki elim yakanızda olacak, bir tek oy bile verseniz AK Parti’ye.” diye seslendi.
İstanbul Havalimanı için de 6,3 milyar avro garanti verildiğini, ancak maliyetinin henüz bilinmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şu görüşleri paylaştı:
“Bunlar devlete 2 milyar 100 milyon avro ödeyeceklerdi, ödemediler. Erdoğan tek imzayla 2 milyon 100 milyon avroyu sildi. Bağışladı yani. Bugünün parasıyla 34 milyar lira. Yani çiftçilere 1 yılda verdikleri yardımdan 5 milyar daha fazla. Türkiye’deki bütün çiftçilere verdikleri yardımdan daha fazlasını bir kalemde sildiler.
Erdoğan, benim tavsiyelerim senin oyunu artırır. Benim tavsiyelerim siyasete güven verir. Evet, ben halkın çıkarlarını savunuyorum. ‘Ben halkın çıkarlarını savunuyorum. 5 kişinin, 3 kişinin çıkarını değil, 84 milyonun hakkını, hukukunu savunmaktan ben sorumluyum’ diyeceksin, çıkacak diyeceksin ki; ‘ben bunların tamamına son veriyorum’. ‘Kılıçdaroğlu’nun dedikleri, tavsiyeleri doğrudur, gereğini yapacağım’ de. Dediğin andan itibaren seni alkışlayacağız. Diyeceğiz ki ‘Helal olsun, sözünün eri, cesur adam, fakirin fukaranın yanında adam. Helal olsun kardeşim. Madem yapıyorsun biz de destek vereceğiz’. Bunu buradan bütün televizyonların önünde söylüyorum.”
“Katar aşkından” vazgeçilmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Tank Palet Fabrikası’nın onlara verildiğini, ancak tank üretmelerinin mümkün olmadığını iddia etti. Bunun orduya yapılmış en büyük ihanet olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, buranın ticarethane olmadığını söyledi.
Bu durumun MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ağrına gitmediğini ve alkışladığını savunan Kılıçdaroğlu, “Benim ağrıma gidiyor. Ben ülkemi seviyorum. Benim milliyetçilik anlayışım onunki gibi değil. Bu ülkenin çıkarları üzerine benim milliyetçilik anlayışım var. Irkçılık bağlamında değil. Bu topraklarda kim yaşıyorsa özgürce yaşamalı. İnancını, kimliğini özgürce ifade edebilmeli, özgürce yaşam tarzını sürdürebilmeli.” değerlendirmesinde bulundu.
Kılıçdaroğlu, Borsa İstanbul’un da Katar’a verildiğini, 2,5 milyon küçükbaş hayvanın da Katar’a gönderildiğini, Türkiye’de ise ete yüzde 48 zam yapıldığını belirterek, “Son 25 aydır TÜİK kırmızı etle ilgili hiçbir bilgi vermiyor. Gizli, saklı… Katar’a koyun gönderiyorsun, canlı gönderiyorsun. Türkiye’de millet perişan vaziyette. Ucuz et yesin bari.” dedi.
Türkiye’nin, tarım ve enerjide dışa bağımlı hale getirildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, neredeyse yağmur duasına çıkar gibi, “Allah’ım şu gemiler gelsin de millet ayçiçeği yağı alsın” diye dua edildiğini kaydetti.
Şekerin karaborsaya düştüğünü, gıda krizinin de kapıda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, çiftçiye alacaklarının ödenmesi ve hakkının verilmesi gerektiğini belirtti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, nükleer santralin devreye girmesi halinde bağımlılığın daha da artacağını aktardı.
Kılıçdaroğlu, bir devlete yüzde 60 oranında bağımlı olunmaması gerektiğini dile getirerek, “Bu devletin bir Milli Güvenlik Kurulu var. Bu Milli Güvenlik Kurulu bunu gündeme getirdi mi getirmedi mi bilmiyorum. Getirmemişse o Milli Güvenlik Kurulu da görevini yapmamıştır. Bir daha ifade edeyim. Eğer bir ülkeyi enerji konusunda bir başka ülkeye yüzde 40, 50, 60’ları aşan oranda bağımlı hale getiriyorsanız Milli Güvenlik Kurulu olarak siz görevinizi yapmamışsınız demektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Şanlıurfa’ya gittiğinde enerji için güneş tarlaları oluşturulacağını ve çiftçiye elektriği ücretsiz vereceklerini söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak’a, iktidar olduklarında elektriği ücretsiz vereceklerini bildirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, “Ben yapacağım sen de göreceksin. Elektriğin nasıl ucuza verildiğini sen de göreceksin, bütün dünya da görecek.” ifadesine yer verdi.
Ramazan ayına yaklaşıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bütün belediye başkanlarıma şunu söylüyorum, defalarca söyledim ama bir kez daha ifade edeyim: Bulunduğunuz büyükşehir, il, ilçe, beldede hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Hiçbir aile gıda krizi ile karşı karşıya kalmayacak. İhtiyaç sahibi olan her ailenin yanında olacaksınız. Ramazanı bu aileler huzur içinde geçirecek. Bu ailelere, barışı, sevgiyi, huzuru götüreceğiz. Bu ailelerle kucaklaşacağız. Onların evlatları aynı zamanda bizim de evlatlarımız. Hiçbir evladın yatağa aç girmesini istemeyiz. Belediye başkanlarımıza bu konuda büyük görevler düşüyor. Biliyorum çok ciddi yükleri var. Enerji artışları. Akaryakıt artışları büyük sıkıntılar yaratıyor biliyorum. Gerekirse her şeyi tatil edin ama çocukları, evlatları, huzuru, bereketi düşünün. İftar sofralarının güzelliğini bu aileler de yaşasın. Dolayısıyla en büyük arzumuz da bu.”
Önerdiği tavsiyelerde “şu yanlıştır” diyen bir kişi, bir eksik, hata varsa yazılmasını isteyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını “Türkiye sıradan bir ülke değildir. Türkiye birilerinin babalarının çiftliği değildir. Türkiye onurlu, gururlu, saygın bir ülkedir, adaletle yönetilmesi gereken bir ülkedir. Ve biz bunu yapacağız. Halkımızın iradesi ile yapacağız.” diyerek tamamladı.