Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin “Dirençli Şehirler ve Şehrin Dönüşümü” temasıyla 4’üncüsünü gerçekleştirdiği 2022 Kartepe Zirvesi, özel oturum ve konularıyla devam ediyor. Bu bağlamda Zirvenin ikinci gününde “Afet Yönetimi ve Vizyoner Yönetim” konuları ele alındı. Kocaeli Kongre Merkezi Karamürsel Alp Salonu’nda gerçekleşen “Afet Yönetimi” başlıklı ilk oturumun başkanlığını Prof. Dr. Zerrin Toprak Karaman yaptı. Vizyoner Yönetim başlıklı oturumu ise Prof. Dr. Abdülkerim Çalışkan yönetti.
OTURUMUN KATILIMCILARI
Düzenlenen oturuma Doç. Dr. Hayriye Şengün, Doç. Dr. Ezgi Orhan, Doç Dr. Binali Tercan, Doç. Dr. Selim Çapar, Doç. Dr. Abdullah Uzun, Dr. Kemal Kaya, Prof. Dr. Zerrin Toprak Karaman ve Duygu Aksu katıldı.
“ÖNEMLİ OLAN YASALARI UYGULAMAK”
Kentsel yaşanabilirlilik için afet yönetiminin masaya yatırıldığı oturumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Hayriye Şengün, afet ve hukuk ilişkisi hakkında bilgi verdi. Afetlerin insanlık tarihinin korkusu haline geldiğini dile getiren Doç. Dr. Şengün, “Kent ve afet ilişkisine baktığımızda özellikle depremlerin giderek arttığını, dünyayı etkilediğini, kentlerin fazla insan barındırdığını göz önünde bulundurarak afete karşı direncin daha düşük olduğunu görüyoruz.” dedi.
TOPLUMSAL YAŞANTI İÇİN KURALLARA İHTİYAÇ VAR
“Afet, hukuk kent ilişkisini kurarken toplumsal yaşantı için kurallara ihtiyacımız var. Bir toplum kurallarla yaşayacaksa daha evrensel kurallara ihtiyaç var bu da hukukla sağlanıyor” diyen Doç. Dr. Şengün, “Afetlere karşı risklerin azaltılması için yasaların uygulanabilmesi, yasaların olmasından daha önemli. Hukuki sorunlar sadece mevzuattan değil uygulamalardan kaynaklanıyor” şeklinde konuştu.
“DEPREM KORKUSU GEÇİNCE ESKİYE DÖNÜLÜYOR”
Doç. Dr. Binali Tercan da afetlerin kent makroformunun gelişimine etkileri hakkında sunum geçekleştirdi. Sunumunda Bolu örneğini ele alan Doç. Dr. Tercan, Bolu’da takip ettiği deprem sürecini şöyle aktardı:“Kentsel gelişimlerde afetler çok önemli bir parametre. Kentsel planlama yaparken özellikle kütle hareketlerinin etkilediği bir afet varsa oralar afete maruz bölge ilan ediliyor. Boşaltılması sağlanıyor. Ancak yangın ve depremde nakil zorunlu değil. Bununla ilgili bizim mevzuatımızda fay hatlarıyla ilgili bir bilgi var. Türkiye’nin deprem haritaları çok sayıda yapıldı. Bolu örneğinin, Kuzey Anadolu fayı üzerinde en riskli bölge olduğunu görüyoruz. Bu bölgede çok sayıda yıkıcı deprem oldu. Bolu, depremin odağında olan kentlerden. Bolu’da kat indirimi dönemi yaşandı ama bu kısa sürdü. Depremin korkusu geçtikten sonra eskiye dönüldü. Günümüzde de 12-15 katlı yapılar yapılmaya başlandı. Kent makroformunun gelişmesinde zemin önemli.”
“ADAPTASYON OLAN ŞEHİR DİRENÇLİDİR”
Doç. Dr. Selim Çapar, oturumda dirençli şehirlerde yönetişimle ilgili dinleyenleri bilgilendirdi. Şehirlerde dayanıklılığı sağlayan dört alanın bulunduğunu aktaran Doç. Dr. Çapar, bunların ekonomi, toplum, yönetim ve çevre olduğunu söyledi.
DAYANIKLI ŞEHRİN ÖZELLİKLERİ
Doç. Dr. Selim Çapar şöyle konuştu: “Bizim bunları anlaşılır kılacak belli araçlarımızın bulunması lazım. İnsan, bilmediğinden korkar. Kurumlar da bilmediğinden korkar. Biz hangi afetlerle karşılaşacağımızı, planlarımızı bunlar üzerinden gerçekleştirirsek, daha sağlam çözümler üreteceğiz. Küreselleşmeyle birlikte iletişim, bilişim ve ulaşımla ilgili başlıklar değişti. Bunlar vatandaşların yaşamını kolaylaştırdı ama hepsinde handikaplar var. Dayanıklı bir şehir, adaptasyon ve şokların etkisine dayanma ve karşı koyabilme kapasitesine sahip şehirdir. Yönetişim kamusal zorluklara çok yönlü yaklaşımı ifade eder. Önemli olan sistem içinde ortak sinerji ortaya çıkarabilmektir.”
“YEREL YÖNETİMLER EN ÖN SAFTA YER ALDILAR”
Yerel yönetimlerin salgın dönemindeki mücadelesini araştıran ve dinleyenlere araştırmalarından bahseden Doç. Dr. Kemal Kaya ise, “Yerel yönetimler salgınla mücadelede en ön safta yer aldı” ifadesini kullandı. Türkiye’de ve Avrupa’daki kent yönetimlerinin salgınla mücadelesini araştırarak, çıkarılan tecrübelerin hayata etkilerini paylaşan Doç. Dr. Kaya, yerel yönetimlerin salgın krizinde aldığı önlemleri şu şekilde anlattı: “Salgında gelirler azaldı, istihdam yapılamadı, yatırım ve kaynaklar azaldı ve belirsizlik ortamı doğdu. Yerel yönetimler, ev projelerine ofis tasarladı. Bisiklet yollarına yatırım yapıtı. Güneş enerjisinden faydalanmak için çalışmalar başlattı. Mevcut akıllı kent uygulamalarını devreye soktu. Araçlarda hız limitleri azaltıldı.”