Sayın Şansölye, Kıymetli BM-Habitat İcra Direktörümüz, BM Kalkınma Programı Türkiye Mukim Temsilcimiz, Değerli Valimiz, Milletvekillerimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Hanımefendiler ve Beyefendiler,
Sizleri sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Bugün ülkemiz, şehirlerimiz ve tüm insanlık adına yerli ve yabancı misafirlerimizin de katılımıyla tarihi bir zirve için Kocaeli’nde; eşsiz doğasıyla kadim Marmara’nın ve sapanca gölünün maviliklerine bakan Kartepe’deyiz. Bu çatının altında “Dirençli Şehirler ve Dönüşüm” temasıyla; şehirlerimizin dönüşümünü ve geleceğimizi konuşacağız.
Ben tarihi öneme sahip böylesi bir zirvede olmanın heyecanını bizimle paylaştıkları ve organizasyona ev sahipliği yaptıkları için Kocaeli Valimiz Seddar Yavuz’a, Büyükşehir Belediye Başkanımız Tahir Büyükakın’a Marmara Belediyeler Birliği’ne ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Zirvemizin, şehirlerimize, ülkemize, milletimize ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diliyor, yerli-yabancı zirveye katılan tüm misafirlerimize hoş geldiniz diyorum.
Değerli Misafirler,
Son iki yılda pandemi nedeniyle yapamadığımız Zirve’nin bugün 4. sünü 25 ülkeden 350 konuşmacının katılımı ile hep birlikte gerçekleştiriyoruz.
Depremlerden iklim değişikliğine, salgın hastalıklardan uluslararası ilişkilerde yaşanan olumsuz gelişmelere, küresel ticarette yaşanan kısıtlamalardan savaş ve çatışmalara kadar her alanda ilişkilerin kırılgan olduğu tarihi bir dönemden, zor bir dönemden geçiyoruz.
Bu kırılgan dönemde ülkemizde ve dünyada yaşanan nüfus artışına bağlı olarak şehirlerimiz büyümeye devam ediyor. Yakın gelecekte dünya nüfusunun 9.7 milyara ulaşacağı öngörülüyor.
Gelişmekte olan ülkelerin nüfusunun yaklaşık yüzde 63’ü şehir merkezlerinde yaşayacak. Tüketimin yüzde 91’i de şehirlerimizde gerçekleşecek. Birleşmiş milletlere göre 2030’da ciddi bir artışla mega şehir sayısı 41’e çıkacak ve orta ölçekli şehir sayısının da 558’e çıkması öngörülüyor.
Ülke olarak 1950 yılında nüfusu 500 bin olan şehir sayımız sadece 2 iken bugün bu sayı 40 oldu. Bu anlamda nüfus artışına bağlı olarak şehirlerimiz yönetilmesi daha karmaşık yapılar haline geliyor. Diğer yandan da şehirlerimiz afetlere karşı daha da kırılganlaşıyor.
Bu nedenle içinde bulunduğumuz koşulları ve geleceği iyi hesap etmemiz gerekiyor. Çünkü bütün dünyada yaşanan afetler sonucunda çok büyük can ve mal kayıplarıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Bakın geçtiğimiz yıl Türkiye ve Almanya’da yaşanan sel felaketinin boyutlarına hep birlikte şahit olduk. Bu afetlerde yitirdiğimiz vatandaşlarımıza tekrar Allah’tan rahmet diliyorum. Almanya’da kaybettiğimiz insanlar için de tüm Alman halkına başsağlığı diliyorum.
Felaketlerin bu denli artması bize şunu gösteriyor. Mimariden şehirciliğe, tarım ve gıdadan eğitime, üretimden finansa, ulaşım ve lojistikten çevre politikalarına kadar tüm yaklaşım ve yöntemleri değiştirmeye ve yeni koşullara adapte etmeye mecburuz.
Bu noktada bu yıl 1000’i aşkın uzmanın katılımıyla Türkiye İklim Şurasını gerçekleştirdik. Türkiye’mizin gelecek 50 yıllık 100 yıllık stratejilerini belirledik. Şuramızın sonuçlarına göre tüm sektörlerde “direnç artırıcı” adımları kararlılıkla ve zaman kaybetmeden atmamız gerekiyor. Hemen ifade etmeliyim ki bu durum bir tercih değil, zarurettir.
Sosyo-ekonomik faaliyetlerin, şehircilik, üretim, turizm, ulaşım ve eğitim faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini garanti altına alacak tüm adımları acilen atmamız gerekiyor.
Zaten tüm dünyada kırılgan olan sosyo-ekonomik faaliyetlerin afetler nedeniyle kesintiye uğramasının önüne geçmeliyiz. Bu nedenle tüm detaylarıyla birlikte şehirciliğin, yapı sektörünün, tarımsal üretimin, ulaşımın, sanayi üretiminin dayanıklılığını artırmamız gerekiyor.
Yeni binaları dirençli yapmanın yanı sıra eski yapı stokunu da dönüştürmek suretiyle şehirlerimizi dönüşümle yeni koşullara adapte etmeliyiz. Direnci artırılan şehirler, binalar, yaşam ve üretim alanları afetlere rağmen ayakta kalacaktır. Bu sayede insanımızın vatandaşlarımızın da can ve mal kayıplarının önüne geçebiliriz.
Değerli Misafirler,
Türkiye derin tarihi kökleriyle kadim şehircilik kültürüne sahip bir ülke.
Şehirlerimiz günümüzde de medeniyetimizi ve şehircilik geleneklerimizi yaşatan en önemli değerlerimiz. Bugün medeniyetimizi yaşatan şehirlerimizin harcında merhamet, barış ve adalet bulursunuz. Yunus Emreleri, “Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlana hazretlerini bulursunuz. İnsanı bulursunuz; sanatı, mimariyi, estetiği bulursunuz; kimliği ve kültürü bulursunuz.
Bu nedenle biz şehirlerimizin tamamını kadim medeniyetimizin birer mirası olarak görüyoruz. Şehirlerimiz, tarihi yapılarımız geçmiş, bugün ve gelecek nesillerimiz arasındaki eşsiz köprülerimizdir. Bin yıl önce bu topraklarda inşa ettiğimiz yapılar güçlü ve sağlam oldukları için bugün halen ayaktalar. Şiddetli depremlere rağmen ayakta kalabilen bu yapılar medeniyetimizin birer canlı örneği.
Bugün millet olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde taşlarını milletimizle birlikte döşemeye başladığımız yeni bir medeniyet yolculuğu yapıyoruz. İnsanı ve doğasını sömüren, savaş ve çatışma üreten anlayışın yerine Anadolu’nun, barışı, adaleti ve birlikte yaşama ahlakını aşılayan kadim medeniyetimizden gelen mesajlarını iletiyoruz.
Şehirciliği bu bakış açısıyla değerlendiriyor; üreten, eşit dağıtan, adil, sağlıklı, güvenli, herkes için erişilebilir ve ulaşılabilir yaşam merkezleri inşa ediyoruz.
Medeniyetimizi yaşatan çevreye saygılı iklim dostu şehirler diyerek 81 kentimizin tarihi ve kültürel dokusuna sadık kalıyor; vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini koruyoruz.
Çocuklarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz için, daha güvenli ve daha sağlıklı şehirler kurmak için çalışıyoruz. Ekolojik koridorlarıyla, millet bahçeleriyle, bisiklet ve yürüyüş yollarıyla, mahalle kültürünü ve komşuluk ilişkilerini yaşatan yatay mimarisiyle dünyada örnek bir şehircik çalışması yürütüyoruz.
Sosyal donatı merkezli konut ve akıllı şehir projeleriyle geleceğe güvenle bakan güçlü şehirler yapıyoruz. Yaptığımız tüm çalışmalarda dünya genelinde yaşanan deprem ve iklim değişikliğine bağlı afetleri, salgın hastalıkları göz önünde bulunduruyoruz.
Bu risk ve tehditlerden şehirlerimizin ve şehir hayatının etkilenmemesi için tedbirler alıyor, şehirlerimizin altyapısını bunlara göre hazırlıyoruz.
Bu anlamda; Sayın Cumhurbaşkanımızın 2012 yılında başlattığı Yerinde, Gönüllü ve Hızlı Kentsel Dönüşüm Seferberliğimizi “İklim Dostu Yeşil Dönüşüm” sloganıyla sürdürüyoruz. Dünyada hiçbir ülkede örneği olmayan bir performans ortaya koyduk; tam 3 milyon konutumuzun dönüşümünü, milletimizle, belediyelerimizle birlikte tamamladık. 12 milyonu aşkın vatandaşımızın can ve mal güvenliğini, hep birlikte teminat altına aldık.
Sadece geçtiğimiz yıl 80 bin konutumuzun deprem dönüşümünü gerçekleştirdik. Şu an hâlihazırda sahada toplam yatırım bedeli 120 milyar lira olan 350 bin konutumuzun dönüşümüne devam ediyoruz.
İnşallah 2035 yılına geldiğimizde Türkiye’nin deprem riski olan bölgelerinde kentsel dönüşüme girmemiş tek bir binamız kalmayacak.
Kentsel dönüşümle şehirlerimizi her türlü afete karşı dirençli hale getiriyoruz. Enerji verimli, çevre dostu akıllı binalar yapıyor, diğer yandan tarihi kent meydanlarımızı asıl kimliğine kavuşturuyoruz. “Tarihe vefa, geçmişe saygı” sloganıyla; bugün 45 ilimizde; 80 tarihi meydanımızı yeniden ihya ediyoruz, canlandırıyoruz.
Ayrıca kent merkezinde kalmış sanayi alanlarını da şehir dışında kurduğumuz yeni ve modern sanayi alanlarına taşıyoruz. Bu kapsamda 11 farklı projede 7.450 sıfır atık sanayi dükkânı inşa ediyoruz. Bu sayede bir yandan şehirlerimize nefes aldırıyor diğer yandan kırılgan ve eski yapı stokunun yerine dayanıklı, dirençli, sağlam iş yerleri kuruyoruz.
İş, yaşam ve üretim merkezlerinin her birini ayrı bir noktada topluyor, tüm bunları akıllı ulaşım ağlarıyla birbirine bağlıyoruz.
TOKİ Başkanlığımızla yeşil çatı uygulamaları, akıllı atık ve su sistemleri, güneş enerjisi panelleriyle; iklim dostu, sıfır atık uyumlu ve yatay mimariyi esas alan toplam 150 bin sosyal konutumuzu yapıyoruz.
Şehirlerimizdeki yeşil alan miktarını artıyoruz. Şu anda 81 ilimizde 434 millet bahçesi yapıyoruz. Bu millet bahçelerinden 125’inin yapımını tamamladık.
Akıllı Şehir projelerimizle trafik kontrol sistemlerinden enerji ve atık yönetimine, hava kirliliğinden gürültü kirliliğine, su israfından ulaşım sistemlerine kadar şehir yaşamına dair her şeyi akıllı uygulamalarla donatıyoruz. Şehir hayatına adapte edilmiş dikey tarım, sosyal donatı altı tarımsal üretim merkezleri, su hasadı yapan akıllı kaldırımlar, yaya geçitleri ve binalarla şehir hayatını karmaşık olmaktan çıkarıyoruz.
İstanbul’un dönüşümü için çok önemli olan ve Esenler ilçemizde başlattığımız 60 bin konutluk dev kentsel dönüşüm projemizi de akıllı şehir konseptinde tasarladık.
Yine bu yıl seri üretimine başlayacağımız yerli otomobilimiz de akıllı şehir uygulamalarına entegre olacak. Bu entegrasyonu sağlayabilmek için de gerekli olan şarj istasyonlarının altyapılarını inşa ederek navigasyon uygulamalarının yapımında son aşamaya geldik.
Değerli Misafirler,
Bugün tüm insanlığın ihtiyacı olan en temel şey işbirliği ve dayanışmadır. Farklılıklarımızı bir yana bırakmak ve küreselleşen sorunların çözümüne odaklanmamız gerekiyor.
Bu anlamda başta salgın, iklim değişikliği ve savaşlar olmak üzere birçok konuda işbirliği yapmalıyız. Bu noktada ülke olarak Paris Anlaşması’na taraf olma kararını aldık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefimize sadece ülkemiz için değil; ortak evimiz dünyanın da geleceği için 85 milyon vatandaşımızla birlikte yürüyoruz.
Bu salonda bulunan tüm misafirlerimizin huzurunda bir çağrıda bulunmak istiyorum; adımlarımızı tüm insanlığın huzuru ve barışı adına atalım. Gelin farklılıklarda değil ortak paydada buluşalım! Gelin insanlığın ve gelecek nesillerimizin selameti, ortak evimiz dünyamızın geleceği için hep birlikte çalışalım. Ben bu duygularla Kartepe Zirvesi’nin ülkemiz, milletimiz ve şehirlerimiz için hayırlar getirmesini diliyor, sizleri bir kez daha saygıyla selamlıyorum.