MHP Grup toplantısı yapıldı « İzmit Pusula Gazetesi

5 Kasım 2024 - 03:47

MHP Grup toplantısı yapıldı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifinin, “güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesi” olduğunu söyledi.

MHP Grup toplantısı yapıldı
Son Güncelleme :

04 Mart 2022 - 6:25

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 28 Şubat postmodern darbesinin yıl dönümünde, “uzun bir masanın etrafında dizilen güdümlü altı partinin güçlendirilmiş parlamenter sistem adıyla 48 sayfalık bomboş bir metni kamuoyuna açıkladığını” ifade etti.

Metinde Türkiye, Türk milleti, inanç, tutarlılık, insicam, irade, milli birlik ve kardeşliğe en küçük atıf olmadığını dile getiren Bahçeli, “Güçlendirilmiş parlamenter sistem teklifi, güçsüzleştirilmiş Türkiye’nin taslak beyannamesidir ve bizim nazarımızda buruşturulup atılacak kağıt parçasından farksızdır.” dedi.

Tarihi anlamayanların, milleti takmayanların, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını tanımayanların, küresel güçlerin telkiniyle buluşmasının, omuzlarına binen sorumlulukla değil, onurlarını lekeleyen suçluluk psikolojisiyle izah edileceğini belirten Bahçeli, “48 sayfalık metnin içeriği tamtakır kuru bakırdır, hiçbir somut ve yeni bir öneri de yoktur. Bu metni tarihi yapan tek şey, 28 Şubat zihniyetine uygun olarak güçlendirilmiş istikrarsızlık bildirisi olmasıdır.” değerlendirmesini yaptı.

Açıklanan metnin nitelik olarak bir anayasa önerisi değil, yeni bir 28 Şubat bildirisi olarak tarihe geçeceğini söyleyen Bahçeli, metnin bütüne bakıldığında bir uzlaşma değil, “uzlaşamama metni” olduğunu ifade etti.

Bahçeli, altı partinin ortak çalışmasında ne yeni bir anayasa ne içeriğine ilişkin somut teklifler ne de bir yol haritası bulunduğuna dikkati çekerek, bu durumun “zillet ittifakının hiçbir konuda uzlaşamadığını ve millete söyleyecek sözlerinin olmadığına” işaret ettiğini söyledi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, 28 Şubat bildiri metninde uzlaşılan tek noktanın milletin ortak iradesi ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtlığı olduğunu kaydetti.

Metinle 1961 Anayasası’nda olduğu gibi devletin güçsüzleştirilmesinin amaçlandığını dile getiren Bahçeli, “1961 Anayasası ile getirildiği gibi cumhurbaşkanının bir defalığına 7 yıllığına seçileceği söylenirken nasıl seçileceğinin kurnazca üzeri örtülmektedir. 1961 Anayasası döneminde olduğu gibi olağanüstü hal kararnamesinin kaldırılacağı, olağanüstü hal şartlarında devletin mücadele gücünün zayıflatılacağı görülmektedir.” diye konuştu.

Hakimler ve Savcılar Kurulunun birbirinden ayrılarak geriye gidişin yargısal çatısının örülmek istendiğini ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ortaya konulan mutlak millet iradesi ve güçlü devlet modeli tersine çevrilerek devletin etkisizleştirilmesi ayrıca düşürülemeyen istikrarlı hükümet anlayışı yerine, parlamenter sistemde gensoru yoluyla düşürülebilen istikrarsız hükümetler dönemine geçiş hedeflenmektedir. Ortaya çıkacak istikrarsız hükümetler baştan kabul edilerek, çözüm adına yapıcı güvensizlik oyu önerisi getirilmektedir. Almanya’da uygulanan bu yöntemde hükümeti düşürme çoğunluğuna sahip partilerin yeni hükümeti kurması gerekmektedir. Bu öneri istikrarsız hükümetlerin kurulacağını baştan kabul ederek, hükümeti düşürenin alternatifini oluşturması önerisidir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde kabul edilen seçim ittifakı sayesinde ne oy aldığına bakılmadan tüm partiler Mecliste temsil edilebilirken, parlamenter sisteme geri dönülüp barajın yüzde 3’e çekileceğini ve Meclisin daha güçlü hale geleceğini söylemek, ne söylediğini bilmeyenlerin şuursuzluğudur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Mecliste kaç partinin olduğu, hükümetin istikrarına hiçbir şekilde tesir etmemektedir. Parlamenter sistemde yüzde 3 barajı getirmek, hükümetin kurulmasını zorlaştırırken düşürülmesini kolaylaştıracaktır. 28 Şubat bildirisi 1961 Anayasası gibi zayıf ve istikrarsız hükümetler dönemine ülkeyi mahkum etmek istemektedir.”

Devlet Bahçeli, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda dirayetli bir yönetim ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin rüştünün yeniden ispat edildiğini vurgulayarak, parlamenter sistem döneminin istikrarsız ve zayıf yürütme modeline geri dönmeyi istemenin, tarihin akışını tersine çevirmeye kalkışmak anlamına geldiğini ve sonuçsuz kalacağını kaydetti.

Altı partinin 28 Şubat’taki toplantısında hiçbir öneride bulunulmadığı gibi yeni bir anayasa vaadi de paylaşılamadığını anlatan Bahçeli, “Parlamenter sistemi kötü bir makyajla tekrar sunan bu 28 Şubat bildirisine karşı milletimizin ortak iradesi ile kabul ettiği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ve 2023’ü yeni bir anayasa ile taçlandırmak temel hedefimizdir. Ölmüş ve ortadan kalkmış bir sistem güçlendirilemez. Milletin geleceği nasıl ve ne zaman yapılacağı belirsiz bir hükümet sistemi değişikliği ile karartılamaz.” dedi.

Bahçeli, HDP’nin Dolmabahçe Mutabakatı’yla ilgili açıklamasının “zilletin altı partisine atılmış pas, gönderilmiş selam, biz de varız ve sizinleyiz mesajı” olduğunu ifade etti.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmasının, terör örgütleri PKK’ya, FETÖ’ye, küresel çevrelere, bölücü ve yıkıcı mihraklara ikram, itinayla uzatılan kirli elin ibrası olduğunu söyleyen Bahçeli, “Yasama, yürütme ve yargı alanında yapılan tespit, değerlendirme ve hedeflerin hiçbir yenilik taşımadığı ortadadır. Açıklanan metin geçmişe dönüş beyannamesidir. Yarının Türkiye’sine değil dünün Türkiye’sine özlemdir. Koalisyonlar dönemini tekrar canlandırma niyetidir.” dedi.

Güçlendirilmiş parlamenter sistemin yükselen Türkiye’nin önünü kesme gayesi olduğunu belirten Bahçeli, “Türk milleti bu zillete inanıyorum ki müsaade etmeyecektir. Türkiye’yi tarihin gerisine düşürme emelini hiç kimse başaramayacaktır. Sıradan, basit, etkisiz, kimliksiz, ruhsuz, eskinin kötü bir kopyası olan ’28 Şubat Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ açıklaması zillet partilerinin elinde patlamış, hevesleri kursaklarında kalmış, deyim yerindeyse nal topladıkları açığa çıkmış, alayı birden havlu atmıştır. Türkiye’nin geleceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, gelecek ümidi de Cumhur İttifakı’dır.” diye konuştu.

Bahçeli, Rusya’nın, Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyonun, uluslararası hukuka, Ukrayna’nın egemen toprak bütünlüğüne, bağımsız siyasi varlığına ve Minsk sürecine bütünüyle ters olduğunu ifade etti.

Rusya’nın, Ukrayna’nın sınırlarını güvence altına alan, üstelik taraf olarak imza koyduğu anlaşmaları da Kırım’ın ilhakında olduğu gibi aleni olarak çiğnediğini belirten Bahçeli, Putin’in mütecaviz tutumunun, devletlerarası ilişkilerde geçerli kuralların a’dan z’ye ihlali ve hiçe sayılmasından başka bir manaya gelmeyeceğini kaydetti.

Birleşmiş Milletler üyesi bir devletin topraklarının, sınır güvenliğinin, insan varlığının, siyasi birliğinin ve egemenlik haklarının çok tehlikeli şekilde saldırıya uğradığını dile getiren Bahçeli, “Birleşmiş Milletler yasa dışı ve gayrimeşru askeri harekat karşısında cılız ve zayıf kınama mesajlarından başka hiçbir şey yapamamış, suya sabuna dokunan hiçbir irade gösterememiştir.” dedi.

Putin’in tarihe yalancı şahitlik yaptırarak kanlı işgali haklı çıkarmaya kalkışmasının mahsurlu bir mantık, çelişki içinde bocaladığının marazi ve trajik bir örneği olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Donbas’ı Ukrayna’dan koparma hamlesi bölücülüktür. Bu bölgenin sözde bağımsızlığının ve egemenliğinin Rusya Parlamentosu tarafından tasdiki evrensel hukuk kurallarını infaz etmektir.” diye konuştu.

Devlet Bahçeli, ABD, AB ve NATO’nun, tehditleri öngörme, ölçme, önleme ve karşı koyma kabiliyet ve yeterliliğinden ne kadar mahrum olduklarının ispatlandığına dikkati çekti.

Bahçeli, MHP olarak, Rusya-Ukrayna arasındaki silahlı çatışmaların ivme kaybetmesi, süren yüksek gerilimin hafifletilmesi, barış için güçlü bir adım atılabilmesi için şu önerileri dile getirdi:

“Ukrayna’nın siyasi ve toprak bütünlüğüyle egemenlik haklarına mutlak surette saygı duyulmalıdır. Rusya ile Ukrayna arasında çok acil ateşkes rejimi tesis edilmelidir. Rusya işgalden derhal ve ön şartsız vazgeçmeli, askeri unsurlarını geri çekmelidir. NATO, doğuya genişleme stratejisini kesinlikle gözden geçirmeli, sanal korkular üreterek, gücünü ve üye ülkeleri devamlı bir arada tutma arayışından vazgeçmelidir. Krizin çözülmesi için tek seçenek diplomasi ve diyalogdur. Müzakere masası silahlı çatışmaya üstün gelmelidir.

Gelişmeler ve gerçekler göstermiştir ki hem Rusya hem de Ukrayna ile doğrudan temas kuracak, görüşecek ve masaya oturabilecek tek ülke Türkiye’dir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, bölgesel ilişkileri göz önüne alıp, çok yönlü siyasi, ekonomik ve ticari ilişkileri kullanarak aktif arabuluculuk girişimi, ateşkesin sağlanması için samimi gayretleri bize göre barışın, huzurun, istikrarın ve kalıcı çözümün anahtarıdır.

Türkiye’nin hakemliğinde, İstanbul merkezli bir müzakere ikliminin vasat bulması barışçıl çabaları destekleyecek, krizden çıkışın orta yolu inanıyorum ki arana arana bulunacaktır.

Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmalara bizim bakışımız insanidir, ilkeseldir, uluslararası hukuk temellidir. Kategorik olarak hiçbir ülkenin ne yanında ne de karşısında bir pozisyonumuzun olması düşünülemeyecektir. Buna ilave olarak dostluk ve komşuluk hukukumuz olan hiçbir ülkeyi gözden çıkarmamız da söz konusu değildir. Türkiye, cephe ülkesi olmayacaktır. Türkiye, Batı’nın nam ve hesabına silah kuşanmayacaktır. Milli çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa, başkent Ankara’nın politik dinamikleri neye vurgu yapıyorsa adresimiz ve konumumuz orasıdır.

Dış politika hassas bir alandır, maceranın sonu acıklıdır, milli beka her zaman önceliğimizdir. Ukrayna’yı işgal eden Putin haksızdır, bu haksızlığın cezasız kalması mümkün değildir. Fakat bu durum Rusya ile siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerimizi de zedelememelidir. Dış politikamız dengelidir, akılcıdır, sağduyuludur, çok boyutludur, millidir ve ön alıcıdır.”

MHP Genel Başkanı Bahçeli, Rusya’nın, Ukrayna’ya saldırması sonucunda Batı’nın ikiyüzlülüğünün iyice belirginlik kazandığını belirtti.

Bahçeli, “Konu Türk ve Müslüman oldu mu üç maymunu oynayan, katliamlara sessiz kalan uluslararası toplumun, insanların deri rengine, etnik ve köken niteliklerine göre politika geliştirmesi, sınırlarda ayrımcılık yapması bir defa su katılmamış ırkçılıktır.” görüşünü paylaştı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın, kendi ülkesinin AB üyesi yapılması çağrısına, Avrupa Komisyonu Başkanı’nın “Ukrayna bizden biri ve onları içimizde istiyoruz” sözlerinin hastalıklı bir yaklaşım olduğunu belirten Bahçeli, “Yani bu zamana kadar Türkiye’nin AB’ye alınmaması, size benzemediğinden dolayı mıdır? Bunu mu söylüyor, bunu mu itiraf ediyorsunuz?” sorusunu yöneltti.

Türkiye’nin, Ukrayna krizinde milli bir duruş sergilediğini, gelişmeleri isabetle okuduğunu, yeri ve zamanı geldiğinde gerekli uyarılarını çekinmeden yaptığını ifade eden Bahçeli, “Ne var ki, zillet ittifakı bundan bile rahatsız olmuştur. Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmaları neredeyse hükümete fatura edecek kadar kötü niyetli, taş kalpli ve gafil hale düşmüşlerdir. Ukrayna’da mukim vatandaşlarımızı Türkiye’ye büyük bir mücadeleyle getiren hükümete kara çalanlar, İstanbul’a kar yağdığında iki mahalle arasındaki ulaşımı sağlamaktan aciz kaldıklarını ne çabuk unutmuşlardır?” dedi.

“Bu çirkin muhalefet zihniyeti, iktidarı düşürmek adına vatanı düşürmeye çoktan hazır olduğunu her defasında göstermiştir.” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rusya’nın askeri operasyonu esnasında CHP Genel Başkanı’yla, İP Başkanı ağız birliği halinde, S-400 Füze ve Hava Savunma Sistemi’nin aleyhine açıklamalar yapmışlardır. Kılıçdaroğlu daha da ileriye gitmiş, NATO’nun 21. yüzyılda demokrasinin güvencesi olduğunu ileri sürerek halt etmiştir. Zillet ittifakının ana ortakları, Ukrayna krizi esnasında majestelerinin muhalefeti olarak sivrilmiş, Biden’ın muhbiri olarak serpilmiş, fener ışığı gibi emperyalist ülkeleri selamlamışlardır. Kanaatimiz odur ki NATO’yu demokrasinin güvencesi görmek, Türk milletinin demokratik ve tarihsel egemenliğine büyük bir karşı çıkış, aymaz bir itirazdır. Demokrasinin güvencesi NATO değil, millettin tertemiz iradesi ve egemenlik hükmüdür.

CHP yönetiminin zulme yandaşlığı ve küresel güçlere yaranma siyaseti, geçmişiyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine tamamen aykırıdır. Türkiye, sözüne güvenilir bir ülkedir. Türkiye, taahhütlerine bağlı bir devlettir. S-400 ihtiyaç doğduğunda kullanılacak bir silah sistemidir. CHP Genel Başkanı ‘kime karşı kullanacağız’ diye soruyor. Sayın Kılıçdaroğlu, ‘YPG bize mi saldıracak?’ dediğinden beri şuursuz bir şekilde konuşuyor, hayal aleminde geziyor, Türk ve Türkiye düşmanlarını aklamak için uğraşıyorsun. Düşman her kimse, her nerede ise S-400’ün hedefi orasıdır. Tehdit nereden geliyorsa S-400’ün yönü oraya dönecektir.

Yine Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Rusya’ya bağımlı hale geldiğini söylemiş ve bu ülkenin buğday vermemesi halinde aç kalacağımızı iddia etmiş. Bir de şalteri indirirse karanlıkta kalacağımızdan bahsetmiş. Tasa etme Sayın Kılıçdaroğlu, üzerinde yaşadığımız topraklar dualıdır, bereketlidir, verimlidir, buğday ambarıdır, şehit kanıyla sulanmıştır. Ne aç kalırız, ne de açıkta yaşarız. Zillet ittifakı yeter ki gölge etmesin, Allah’ın izniyle karanlıkları yarar da çıkarız. Bağımlılık bağımsızlığın zehridir. Türkiye Cumhuriyeti hür ve bağımsız bir ülkedir. Kılıçdaroğlu, hala bu gerçeğin farkında değildir.

CHP Genel Başkanı’nın tam da Ukrayna krizi esnasında Rusya’yı kötülemeye başlaması ilkesel bir duruş değil, akıntıya kapılan sinyalci ve teslimiyetçi bir iradenin ağır kusurlu tezahürüdür.”

Devlet Bahçeli, ön sıralarda CHP olmak üzere, Ukrayna’da çatışmaların yaygınlaştığı bir sırada, Montrö’yü kasıtlı olarak yanlış yorumlayanların, Kanal İstanbul’un çöktüğünü yazıp çizenlerin, Türkiye’nin elini zayıflatmanın hesabını yapan çevreler olarak dikkati çektiğini vurguladı.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi hususunda Türkiye’nin duruşunun sağlam, tutumunun dengeli ve berrak olduğunu kaydeden Bahçeli, “Zillet ittifakının” Montrö hatırlatmasının siyasi tuzak ve sözleşmenin gerçek boyutuyla ters olduğunu dile getirdi.

Bahçeli, “Ukrayna’da mevcut Cumhurbaşkanıyla son seçimdeki siyasi rakibi aynı anda çelik yelek giyip ülkelerini savunurken, zillet ittifakı Allah muhafaza sırtımıza hançer vurmanın hazırlığı içindedir. Bu ittifakın sözcüleri, Türk milletini kimlik siyasetiyle bir görecek kadar millet muhalifi, dar bir anlayış olduğunu iddia edecek kadar da köksüzdür. Siyaset yapmak başka, milli ve tarihi meselelerde ortak bir duruşa sahip olmak başkadır.” değerlendirmesinde bulundu.

YORUM YAP