Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, basın mensuplarının sorularını cevapladı.
“ÜÇLÜ ZİRVE DEKLARASYONUNDA PYD/YPG’YE AÇIKÇA ATIF VAR”
Soru: “Dünkü üçlü zirvenin ortak açıklamasında PYD ve YPG vurgusunu göremedik, bunun sebebi nedir? Burada diğer ülkelerin özel bir talepleri mi oldu, bu neden yansımadı, bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Dünkü zirvenin ortak açıklamasında birinci sayfanın dördüncü paragrafında aslında buna çok açık bir atıf var. Dikkatle okursanız bildirgeyi, burada ‘terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim’ reddedilmiştir. Yani bunun PYD ve YPG terör örgütlerine bir atıf olduğu çok açık. Ki zaten bunun bu şekilde deklarasyona girmiş olması da bizim PYD-YPG konusundaki pozisyonumuzun diğer ülkeler tarafından da paylaşıldığını teyit etmektedir. Biz bunu baştan beri zaten ifade ettik, bundan sonra da bu konuda pozisyonumuz değişmeyecektir. Nitekim Zeytin Dalı Harekâtı’nı da bildiğiniz gibi bu çerçevede gerçekleştirdik ve bu bölgeyi PYD/YPG terör unsurlarından temizledik. Ve bütün o bölge, buna Tel Rifat’ta dâhil, bu terör unsurlarından temizlenene kadar da bu harekât devam edecektir.
Bu vesileyle şunu da ifade edeyim: Zeytin Dalı Harekâtı’nın kapsamının ne olacağını ve ne zaman tamamlanacağının da kararını verecek olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Çünkü burada Suriye’nin toprak bütünlüğü kadar bizim ulusal güvenlik önceliklerimiz de dikkate alınması gereken en önemli unsurdur.”
“İNSANİ YARDIMLARIN ULAŞTIRILMASI KONUSUNDA EN BÜYÜK ENGELİ REJİM ÇIKARTTI”
Soru: “Dünkü zirvede insani yardımların arttırılması konusunda bir mutabakat çıktı. Bu insani yardımların detaylarını paylaşabilir misiniz? ‘Lojistik hazırlıklar yapılıyor’ dediniz; ama özellikle Tel Abyad’da sahra hastanelerinin kurulacağını belirtti dün Sayın Cumhurbaşkanı, bunun detaylarını biraz açabilir misiniz?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi bizim kontrolümüzde olan hem Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesi, yani Cerablus, Azez ve El Bab hattında, hem de Afrin bölgesinde zaten biz insani yardımları ulaştırmaya devam ediyoruz. Fakat bunlara ilave olarak, yani buralarda hastane hizmetleri, sağlık hizmetleri zaten veriliyor bildiğiniz gibi. Bunlara ilave olarak diğer bölgelerde de, yani bu Tel Rifat olur, Humus olur, İdlib olur, Tel Abyad bölgesi olur, diğer yerler olur, buralarda da biz her tür insani yardımın ulaştırılmasıyla ilgili hazırlıklarımızı zaten yapmış durumdayız.
Şimdi önümüzdeki günlerde hem dediğim gibi koalisyonla, yani Amerika’nın başını çektiği koalisyon güçleriyle, hem de Rusya ve İran’la istişare etmek suretiyle bu alanların nereler olacağı, sahra hastanesi mi, mevcut hastanelerin imar edilmesi, oraya doktor, tıbbi malzeme gönderilmesi, diğer insani yardımların ulaştırılması, fırınların kurulması gibi konuları, hem AFAD, hem Kızılay, hem diğer insani yardım örgütleri üzerinden planlayacağız. Bu konuda biz hızlı bir mesafe alma imkânına sahip oluruz diye umut ediyoruz.
Çünkü dünkü zirvenin de en önemli sonuçlarından bir tanesi, insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılmasıydı. Fakat bu konuda rejim üzerindeki baskının arttırılması gerekiyor. Çünkü gerek bu ateşkesin hayata geçirilmesi, gerekse insani yardımların ulaştırılması konusunda en büyük engeli şu ana kadar rejim çıkarttı. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyu detaylı bir şekilde mevkidaşlarıyla görüştü. Umarız önümüzdeki günlerde bu yardımların ulaştırılması konusunda daha iyi, elverişli bir ortam sağlanır ve biz de bu insani yardımları etkin bir şekilde ulaştırmaya devam ederiz.”
“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ EKONOMİYİ YAKINDAN TAKİP ETMEYE DEVAM EDECEKTİR”
Soru: “Konuşmanızda değindiniz, ancak biraz daha açmak adına soruyorum, bugün bazı gazetelerde ‘Sayın Cumhurbaşkanının faizler konusunda kendisinin arkasından iş çevrildiği, kendisinin yurt dışında bulunduğu bir zaman diliminde Merkez Bankası’nın faizleri arttırdığı ve buna tepkisini dile getirdiği’ yönünde haberler çıktı. Bu çerçevede hükûmetin gündeminde bir kabine revizyonu var mıdır? Sayın Şimşek’in ‘istifasının son anda önlendiği’ yine bugün gazetelerde yer aldı. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir değerlendirmesi var mıdır? Bir de yine faizlerle ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında bir toplantı yapıldığı ve bu konuda da adımlar atılacağı yönünde haberler çıktı, bu konuda bir değerlendirmesi oldu mu?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımız öncelikle ekonomiyi yakından takip eden bir lider; bu başbakanlığı döneminde de böyleydi, cumhurbaşkanlığı döneminde de böyle. Bunu yaparken de Sayın Başbakanımızla ve ilgili ekonomi ekibiyle, yani ilgili Başbakan yardımcıları, Ekonomi Bakanı, Maliye Bakanı, bunlarla yakın bir mesai içerisinde hep olmuştur, bu yeni bir şey değil. Dolayısıyla zaman zaman ‘Külliyede bir özel toplantı yapıldı, ekonomiyle ilgili birtakım toplantılar yapılıyor’ gibi haberler aslında bizim açımızdan biraz rutini ifade ediyor. Yani bunlarda çok olağanüstü bir şey yok. Bu yakın takip ve ilgi neticesinde 2017’de biz 7.4 gibi bir büyüme rakamını yakaladık. Dolayısıyla, yani bunlara olağanüstü birtakım anlamlar atfetmek doğru değil.
“EKONOMİDE OLAĞANDIŞI BİR HADİSE YOK”
Faizler konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın pozisyonu her zaman net oldu, yani hiçbir zaman hani kapalı kapılar ardında bir şey söyleyip dışarıda başka bir şey söyleyen bir lider değil. Bunu kürsüden de ifade etti, bu toplantılarda da ifade etti, grup konuşmalarında da ifade etti, etmeye de devam ediyor. Faizlerin düşürülmesi, gerek kamu bankaları, gerek özel bankaların da Türk ekonomisini canlandıracak, ivme kazandıracak bir hamle olacaktır. Bu pozisyonu her zaman tutarlı bir şekilde zaten ifade etti. Yani son günlerde bunun dışında yaşanan olağandışı bir hadise yok, onu özellikle ifade etmek isterim. Ama Sayın Cumhurbaşkanımızın –yine ifade edeyim- Türk ekonomisiyle ilgili bu yakın ilgisi, alakası ve takibi bundan sonra da devam edecektir ki zaten dediğim gibi bunun neticelerini de hamdolsun işte bu rakamlarla açık bir şekilde gördük 2017’de. 2018’de de gene bunun semeresini almaya devam edeceğiz.”
“ÖNCELİKLİ HEDEFİMİZ; BÖLGEDEKİ PYD VE YPG UNSURLARININ TAMAMEN TEMİZLENMESİ”
Soru: “Sayın Cumhurbaşkanı dün basın toplantısında özellikle Tel Rifat’a vurgu yaptı ve ‘İranlı ve Rus dostlarımızla birlikte ortak hareket edebiliriz’ mesajını verdi. Üçlü liderler zirvesinde Türkiye’nin terör örgütü YPG ve PYD’yi o bölgeden atmak için Rusya’yla ortak bir çalışma yürütme aşaması hangi noktada? Bir de Münbiç’te Amerika Birleşik Devletleri üç yeni üs kurdu, bu yeni yapılacak Münbiç’e olası operasyonda ABD’nin yeni üsleri bizi operasyon konusunda engeller mi?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şimdi Tel Rifat konusunda Rusların bize söylediği, burada YPG-PYD unsurlarının neredeyse kalmadığı yönünde. Bunu da biz kendi kaynaklarımızdan teyit edeceğiz. Orada daha önce bir yapılanmasının olduğunu biliyoruz Zeytin Dalı Harekâtı’ndan önce. Tabii bu harekâtla beraber, bunların biliyorsunuz yaklaşık 3800 kadar teröristi elimine edildi, ondan çok daha fazlası da Afrin bölgesini terk ederek kaçtılar. Bunların bir kısmı Tel Rifat üzerinden kaçtı, bir kısmı başka yerlerde. Küçük küçük gruplar hÂlinde sağda-solda olduklarına dair birtakım haberler de geliyor.
Nitekim dün mesela Afrin içinde de benzer bir istihbarat geldi ve bununla ilgili Türk Silahlı Kuvvetlerimiz hemen gerekli operasyonu yaptı. Dolayısıyla o konuda dikkatli hareket ediyoruz. Zira Afrin içerisinde de mayın temizleme, tuzaklamaların ortadan kaldırılması gibi çalışmalar da zaten devam ediyor. Şu anda genel bir asayişin, bir huzurun tesis edildiği aşikâr; fakat biz o emniyet tedbirlerini elden bırakmayacağız.
Aynı şey Tel Rifat için de geçerli. Bizim öncelikli hedefimiz, o bölgenin tamamından PYD ve YPG unsurlarının tamamen temizlenmesi. Bu konuda Rus mevkidaşlarımızla görüşmeye devam ediyoruz. Gerek Genelkurmay Başkanlığımız, gerek İstihbarat Teşkilatımız bu konuyu çalışacaklar. Önümüzdeki günlerde orada da birtakım hareketlenmeler olabilir, çünkü Tel Rifat da bir anlamda Afrin bölgesinin bir uzantısı gibi.
Bir diğer önemli konu da, biliyorsunuz Tel Rifat’tan göçmek zorunda kalan, Azez’de bulunan binlerce Tel Rifatlı var, bunlar Suriyeliler… Bunların içinde Kürt de var, Arap da var, diğer etnik unsurlar da var. Neden kaçtıklarına baktığınız zaman da PYD ve YPG’den gelen baskılar üzerine oradan kaçtılar. Ve geçtiğimiz hafta da bildiğiniz gibi Azez’de özellikle sokak gösterileri yaptılar ‘biz artık kendi evlerimize dönmek istiyoruz’ diye. Dolayısıyla oradaki asayişi sağlayacak adımları da atıp PYD, YPG gibi unsurlardan tamamen o bölgenin temizlenmesi yönündeki çalışmamız da devam edecek.
“SDG ADI ALTINDA KAMUFLE EDİLMEYE ÇALIŞILANLARIN MÜNBİÇ’TEN ÇIKARTILMASINI BEKLİYORUZ”
Münbiç bahsine gelince; bildiğiniz gibi şimdi Amerikalılarla bizim yürüttüğümüz bir müzakere süreci var, özellikle Münbiç’le ilgili. Baştan beri bizim söylediğimiz, PYD, YPG’nin, SDG adı altında kamufle etmeye çalıştıkları o güçlerin Münbiç’ten çıkartılması, bu güçlerin Fırat’ın doğusuna taşınması… Bu sağlandıktan sonra üzerinde mutabık kaldığımız anlayış birliği şuydu ki bu hâlen geçerli: Buranın güvenliğini Türkiye ve Amerika biz birlikte yerel unsurlarla sağlayabiliriz. Bizim pozisyonumuzda bir değişiklik yok, dolayısıyla Amerikalılardan beklendiğimiz bu yönde adımlar atmaları.
Geçen hafta bildiğiniz gibi, geçen Cuma günüydü, Dışişleri Müsteşarımız da Washington’da Amerikan Bakan Yardımcısıyla, ki Tillerson’ın yerine şu anda o bakıyor vekaleten, bu konuları konuştular. Bizim beklentimiz, hem Türk-Amerikan ilişkileri açısından, hem Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından, hem DEAŞ’la mücadelede bir zaafın oluşmaması açısından, kastettiğim PYD’nin fiili durum yaratarak başka hedeflere yönelmesi… Münbiç’le ilgili konuştuğumuz ana planın ya da mutabık kaldığımız anlayış çerçevesinin artık hayata geçirilmesi yönünde.
Fakat şunu da ifade edeyim: Tabi Amerikan yönetiminden farklı, çelişkili açıklamalar geliyor. Yani Sayın Trump, bir önce Suriye’den çekileceklerini ifade ediyor, bu hafta YPG, PYD’ye yapılacak olan 200 milyon dolarlık bir yardım durduruldu; fakat öbür tarafta CENTCOM ve diğer Amerikan yetkilileri, askerler, ‘Hayır, biz Suriye’de kalmaya devam edeceğiz, PYD, YPG ana partnerimiz olmaya devam edecek’ gibi açıklamalar geliyor. Açıkçası bunlar ciddi kafa karışıklığına yol açıyor.
“DEAŞ’LA MÜCADELEDE BİZİM POZİSYONUMUZ SON DERECE NET”
Burada şu soruyu sormamız gerekiyor: Amerika’nın bir karar vermesi lazım, Suriye’de DEAŞ’la mücadele bitti mi, bitmedi mi? ‘Bitti’ diyorlar, ‘bitmek üzere’ diyorlar, ‘bitime yaklaştık’ diyorlar; sonra ‘Yok hayır, tehdit devam ediyor’ diyorlar. Yani orada ciddi bir kafa karışıklığının olduğu anlaşılıyor. Yani başkalarının kafa karışıklığı ya da planları bir tarafa, bizim kafamız son derece net, bizim yaklaşımımız son derece açık. Biz DEAŞ’la mücadelede uluslararası koalisyonun üyesi olarak Fırat Kalkanı Harekâtı’nda en ön saflarda bulunmuş bir ülkeyiz. Ve biz Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde 3 binden fazla DEAŞ’lıyı etkisiz hâle getirdik, ülkemizde yüzlerce DEAŞ’lıyı tutukladık hapse attık, sınır dışı ettik, dolayısıyla bu mücadelede bizim pozisyonumuz son derece net.
Ama Suriye kaynaklı terör tehdidini sadece DEAŞ’la sınırlayıp, PKK’nın Suriye kolu olan YPG, PYD’yi görmezlikten gelmek terörle mücadelede bir zaaftır, Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından bir risktir, Suriye’nin etnik, sosyal ahengi açısından da bir tehdittir. Yani bizim bunları göz ardı etmemiz mümkün değil, çünkü biz 911 kilometre sınırı olan bir ülkeyiz. Dolayısıyla Münbiç’le ilgili beklentimiz, genel olarak Suriye’deki hedeflerimizle uyumlu olmalı ve Amerikalılardan beklentimiz de orada üzerinde konuştuğumuz adımların artık hayata geçirilmesi şeklinde olmalı.”
“GÜVENLİK VE ASAYİŞ BÜTÜNÜYLE SAĞLANANA KADAR AFRİN’DEKİ MEVCUDİYETİMİZ DEVAM EDECEK”
Soru: “Dünkü üçlü zirveyle ilgili İran Devlet Televizyonu’nun bir iddiası oldu, bildiriye de yansımayan, bilgiler içeren bir iddia bu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin toplantıda ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü için Türk askerinin Afrin’den çekilmesi ve Suriye Ordusuna Afrin’in bırakılması’ şeklinde. Böyle bir teklif oldu mu, görüş ayrılığı olduğu mu, olduysa ne yanıt verildi?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Sayın Ruhani oturumun birinci bölümünde yaptığı konuşmada bu konuyu gündeme getirdi; ama bizim bu konudaki pozisyonumuz son derece net, demin de ifade ettiğim gibi, Türkiye’nin güvenlik öncelikleri çerçevesinde Afrin bölgesinin yerel unsurlarla birlikte güvenliğinin sağlanması öncelikli hedefimiz. Biz bunu zaten daha önce de ifade ettik, aynı Fırat Kalkanı Harekâtı bölgesinde yaptığımız gibi. Yani biz bir tehditten kurtulup bir başka tehditle karşı karşıya kalmak istemiyoruz orada. Zaten şu anda yerel güçler, hem Özgür Suriye Ordusu, hem Afrin’de bulunan Kürtler, aşiretler ve diğerleriyle özellikle Millî İstihbarat Teşkilatımız yoğun bir çalışma yürütüyor. Zaten şu anda da zaten önemli bir huzur ortamı orada sağlandı, insani yardımlar da ulaştırılıyor. Dolayısıyla bizim önceliklerimiz çerçevesinde Afrin’deki mevcudiyetimiz şu anda devam edecek ki o sınır bölgesinde ve Afrin içerisinde güvenlik ve asayiş bütünüyle sağlanana kadar ve şehrin yönetimi de dediğim gibi ağırlıklı olarak Afrinliler tarafından zaten yürütülmekte, dolayısıyla burada bir sorun söz konusu değil.”
“KABİNE REVİZYONU SÖZ KONUSU DEĞİL”
Soru: “Unuttuğunuzu fark ettim, kabine revizyonuyla ilgili bir soru sormuştum.”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şu anda öyle bir şey söz konusu değil.”
Soru: “Sayın Şimşek’in istifa ettiği, geri döndürüldüğüyle ilgili…”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Şu anda öyle bir gündem yok.”
Soru: “Fransa’dan Suriye konusunda bazı açıklamalar geliyor. Son bir iddia, Münbiç’e asker gönderdikleri yönünde. Sizin elinizde bu konuda bir bilgi var mı, asker gönderdiler mi, gönderdilerse ne kadar? Bir diğer konu da, Sincar meselesi. Irak Merkezi Hükûmeti Sincar’da gerekli tedbirleri alacağını söylemişti, aldılar mı, bu konuda bir gelişme var mı?
“PKK’NIN SİNCAR’DAKİ MEVCUDİYETİNİ KABUL ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “İkinci sorunuzdan başlayayım. Geçen haftaydı zannediyorum, Sayın Başbakanımızın Irak Başbakanı Sayın Abadi’yle detaylı bir telefon görüşmesi oldu, özellikle bu Sincar konusu da orada ele alındı. Sayın Başbakanımız da pozisyonumuzu net bir şekilde ifade etti.
Memnuniyet verici olan tablo şu ki; Irak Başbakanı Sayın Abadi de Sincar’daki PKK mevcudiyetinden son derece rahatsız olduklarını ifade ettiler ve bununla ilgili de birtakım adımlar atmaya da başladılar. Zaten geçen hafta biliyorsunuz o yönde birtakım hareketlenmeler ve açıklamalar da oldu, PKK’nın Sincar’dan çekildiği ya da Şengal bölgesinden çekilmeye başladığı şeklinde. Ama biz buna ihtiyatla yaklaşıyoruz. Çünkü bu örgütün bu tür yalan taktikleri çok sık karşımıza çıkan bir durum. İsim değiştiriyorlar, mevzi değişiyorlar, mevki değiştiriyorlar, ama gene oradaki mevcudiyetlerini devam ettirmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Irak makamlarıyla bu konuda bir anlayış birliği içerisindeyiz.
Geçen MGK bildirisinde de çok açık ve net bir şekilde de ifade edildiği gibi, Sincar’daki PKK mevcudiyetini kabul etmemiz mümkün değil. Zaten Irak makamları da bunun farkındalar ve onlar da kabul etmiyorlar. Yani kendilerinin de vesilelerle ifade ettiği gibi, Irak topraklarının Türkiye’ye karşı terör örgütleri tarafından kullanılmasını zaten kabul etmiyorlar. Ama bizim önerimiz, bu konuda daha kararlı adımları birlikte atalım Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde, biz her zaman buna saygılı olduk. Ama Irak topraklarını terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı kullanmasına da artık son verilmesi gerekiyor, bu konuda Irak makamları da bizimle anlayış birliği içerisindeler.
Dolayısıyla Sincar olsun, Kandil olsun veya başka yerlerde olsun, PKK’ya karşı yapılacak bu tür askerî operasyonlar bizim için memnuniyet verici olacaktır. Öncelikli olarak tabii ki Irak makamlarının bu konuda adım atması, kendi ülkesinin güvenliği ve egemen haklarını koruma noktasında da önemli bir adım olacaktır. Ama o konuda bir anlayış birliği içerisinde olduğumuzu ifade edebilirim.
FRANSA’NIN MÜMBİÇ’E ASKER GÖNDERDİĞİ İDDİALARI
Fransa’nın açıklamalarına gelince, geçen hafta buna gerekli cevapları zaten verdik biliyorsunuz. O görüşme trafiği içerisinde benim de mevkidaşlarımla birçok telefon görüşmem oldu, bize söyledikleri, Münbiç’e asker göndermeleri söz konusu değil. ‘Basında çıkan bu haberlere itibar etmeyin’ dediler. Ama işte dün, bugün tekrar 50 kişilik bir Fransız askeri grubunun oraya gittiğine dair haberler çıkıyor, bizim kaynaklarımızdan da bunları çek ediyoruz. Doğrulanması hâlinde tabi ki bunu Fransız makamlarıyla gene açık ve net bir şekilde konuşacağız.
Yani bizim oradaki mesajlarımız Fransız makamlarına, ‘Amerika’nın yaptığı hatayı siz de yapmayın.’ Yani PYD, YPG konusunda Amerika Türkiye’yi ikna edemedi, Fransa ikna etmeye çalışıyor gibi bir görüntü veriliyor. Bunun netice verecek bir adım olmadığını kendilerine ifade ettik. Bu vesileyle bir defa daha ifade edelim: ‘SDG, yani Suriye Demokratik Güçleri PYD, YPG değildir, PYD, YPG’yle de PKK’yı ayrıştırabiliriz’ söylemi, yani 1 yıldır, 1,5 yıldır Amerikalıların bize ikna etmeye çalıştığı bir şey, biz bunu kategorik olarak reddediyoruz. Çünkü biz sahadaki gerçekleri biliyoruz. Dolayısıyla Fransızların da böyle bir çaba içerisine girmesinin beyhude bir çaba olacağını ifade etmek isterim. Bu konudaki bizim pozisyonumuz son derece net. Bu tür adımlar doğrudan ya da dolaylı olarak terör örgütüne verilmiş bir destek olarak değerlendirilir.
Soru: “Az önce siz de belirttiniz, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın, Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti, Bakan Yardımcısı Sullivan’la görüştü. Buradaki görüşmelerde Münbiç’le ilgili bir yol haritası belirlendi mi? Sorunun ikinci kısmı, patriotlarla ilgili de bir heyet Türkiye’ye geldi ve bir toplantı yapıldı. Türkiye’nin ABD’den patriot almasına ilişkin bir müzakere süreci yürütülecek mi, böyle bir süreç başladı mı?”
“PATRİOTLARIN ALIMI KONUSUNDA BİZİM ŞARTLARIMIZ AÇIK”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Demin kısaca özetledim Dışişleri Müsteşarımızın yaptığı görüşmeleri, üzerinde mutabık kaldığımız bir anlayış birliği var, bu çerçevede somut adımların atılması için müzakereler devam edecek.
Patriotlarla ilgili 30 Mart’ta daha doğrusu bildiğiniz gibi burada bir Savuma Sanayi Komitesi Türk-Amerikan yetkilileri bir araya geldiler. Sayın Cumhurbaşkanımızın iki telefon görüşmesi öncesinde Sayın Trump’a söylediği bir konu vardı, yani ‘Patriotlar konusunda biz uzun yıllar müzakereler yaptık, alınıp Türkiye’nin savunma sistemine dâhil edilmesiyle ilgili, fakat maalesef netice alamadık.’ Yani o müzakerelerin birtakım objektif kriterleri var fiyat gibi, teslim tarihi gibi, ama en önemlisi bizim açımızdan ortak üretim, yani teknoloji transferini sağlayacak bir anlaşmanın yapılması…
Fakat maalesef patriot üreticisi olan şirketle, onların bileşenleriyle bu konuda bir görüş birliğine varamadık. Ama Rusya ortak üretim konusunda çok hızlı bir adım attı ve S-400 projesi bu şekilde hayata geçmiş oldu. Benzer şartların sağlanması hâlinde, ortak üretim merkezli olmak üzere patriotların alınması konusunda Türkiye’nin bir endişesi yok, biz bunu da ifade ettik, yani dolayısıyla burada top Amerika tarafındadır. O şartları sağladıkları zaman biz de otururuz patriotların alınması konusunda, Türkiye’nin savunma sistemlerinin güçlendirilmesi konusunda gerekli müzakereleri yaparız, biz buna açığız. Bizim şartlarımız açık, belli; bunu sağlayacak olan karşı taraftır.”
Soru: “Az önce arkadaşlarımız da sordu ama iki soru birbirine karıştı. Sayın Mehmet Şimşek’in istifa ettiği iddiası doğru mu?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Bu bir iddia dediğim gibi, yani bu şu anda bir iddia, bize gelen bir şey yok bununla ilgili.”
“HAKAN ATİLLA DAVASI BİR HUKUK SKANDALIDIR”
Soru: ABD’de görülen bir davada Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla hakkında Başsavcılık 15 yıl hapis cezası, 50 bin ile 500 bin dolar arasında da bir para cezası talep etti. Bununla ilgili görüşünüz nedir?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Hakan Atilla davası bir hukuk skandalıdır, ‘İran ambargosunun delindiği’ iddiasıyla. Böyle bir başka dava da şu geçtiğimiz 4-5 yıl, 6-7 yıl içerisinde hiç olmamıştır. Bu konularla bildiğiniz gibi Avrupa’da yaklaşık 20 banka da bir şekilde muhatap olmuş, Amerikalıların OFAC dedikleri bu yaptırımları izleme komitesi var, onunla müzakereler sonucunda belli konularda anlaşmışlar, belli cezalar ödenmiş ve bu iş bir şekilde çözülmüştür. Ama buraya baktığınız zaman, Hakan Atilla davasında bunun çok dışında bir yolun izlendiğini gördük.
Dava sürecinde neler yaşandığını hepimiz izledik, onları tekrar etmek istemiyorum. Yani şahit diye çıkarttıkları kişilerin hangi şekillerde FBI tarafından getirildiğini, kendilerine para verildiğini, sahte deliller üretip bunları mahkemeye sunduklarını bizzat mahkemede kendileri zaten ifade ettiler. Ve o şahit olarak çıkarttıkları kişinin hâlâ FBI’ın aylık verdiği parayla New York’ta yaşadığını da herkes biliyor.
Dolayısıyla ortada çok başka bir oyun var, bu oyunun devamı. Tabii bu kararı şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz. Hakan Atilla’ya yapılan çok büyük bir haksızlıktır bu. Tabii şimdi bu savcının talebi; hâkimin ne karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ve biz bunun tabii ki takipçisi olacağız. Hukuki yollardan, her yönden takipçisi olmaya da devam edeceğiz. Yani masum bir vatandaşımızın bu şekilde bir dava konusu yapılması, haksız yere aylardır tutuklu bulunması ve şimdi de böyle bir cezayla karşı karşıya bulunması kabul edilebilir bir şey değil.”
“SURİYE’YE KONUT ÇAĞRISI ULUSLARARASI TOPLUMDA KARŞILIK BULMALI”
Soru: “Sayın Cumhurbaşkanı’nın dün liderlere de yaptığı ‘konut yapalım’ teklifi ile ilgili, daha önce de bu çağrıda bulunmuştu. Konutların yapılması hâlinde Türkiye olarak biz bunu TOKİ eliyle mi yapacağız, yoksa Türk müteahhitler tarafından mı yapılacak, nasıl bir planlama yapıldı? İkinci sorum da, Hatay ziyaretinde bir askerin selfie çeken bir görüntüsü ile ilgili. O askerin görevden alındığına dair bir iddia var, doğru mudur?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Konut yapımıyla ilgili meseleyi Cumhurbaşkanımız birkaç yıldır, biliyorsunuz Obama yönetiminden beri aslında dile getiriyor. Bunu Amerikalılara söyledik, Almanlara söyledik, Ruslara, İranlılara, Suudlulara, herkese söyledik. Bunun için tabii öncelikle bir güvenli bölgenin oluşturulması gerekiyordu. Uluslararası toplum bu konuya maalesef bigâne kaldı. Fakat neticede Türkiye olarak biz Cerablus-Azez arası ve şimdi Afrin bölgesinde bu güvenli bölgeyi aslında fiilen sağlamış olduk.
Türkiye’de burada fazlasıyla yük taşıyan bir ülkedir. Eğer uluslararası toplum Amerika’sından Avrupa’sına, Körfez ülkelerinden Rusya’sına, İran’ına kadar gerçekten Suriye’de kalıcı bir çözümün hayata geçirilmesi; mültecilerin evlerine, ülkelerine geri dönmesi ve orada minimum asgari insani şartlara kavuşmasını istiyorlarsa Türkiye’nin bu teklifine olumlu yaklaşırlar. Ama Türkiye bunu tek başına yapacak değil elbette.
Bakın demin size sadece Suriye içine gönderilen insani yardımların rakamlarını verdim. Yani 30 bin tır malzeme gönderiyoruz ve hâlâ da devam ediyor bu yardımlar. Yani 650-700 milyon dolar civarında bunların değeri. Ama bir de Türkiye’de yaptığımız harcamalar, 3,5 milyon mülteci vesaire; yani bunları alt alta koyduğunuz zaman tablo çok net. Biz bu çağrıyı gene yenilemek isteriz, gene uluslararası topluma bir fon oluşturmak suretiyle bu projenin hayata geçirilebileceğini hatırlatmak isteriz.
“ZEYTİN DALI HAREKÂTI’NIN BAŞARISINI HAZMEDEMEYENLER KULÜBÜNDE BULUNMAKTAN VAZGEÇSİNLER”
O selfie çeken askerle ilgili, bakın bu çok insani bir tabloydu aslında. Yani bazı yazarlar da yazdılar bunu. Ben tekrar şunu ifade etmek istiyorum, bu ziyaretin amacı: Bir, askerimizin acılarını paylaşmak. İki; hâlâ cephede olan askerlerimizin moral ve motivasyonunu yüksek tutmaktır. Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu birkaç şey söyledi, ‘bir şehidin evine gidin’ diye. Biz şehit yakınlarının evlerine her zaman gittik, gidiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız mutlaka şehit yakınlarının ailelerini ziyaret etmiştir, aramıştır, gerekli bütün ihtiyaçları karşılanmıştır, karşılanmaya da devam edecektir. Onlara gösterilen ilgiyi, merhameti burada anlatacak değilim, bunu bilen biliyor. Aynı şekilde Başbakanımız, bakanlarımız, Genelkurmay Başkanımız, komutanlarımız, herkes bu konuda tam bir birlik ve beraberlik içerisinde.
Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu sormak lazım: Sizi tutan ne, buyurun siz de gidin, bir sınır karakolunu siz de ziyaret edin. Yanınıza kimi almak istiyorsanız buyurun alın. Siz gitmek istediniz de, mesela oradaki komutan ‘hayır gelmeyin’ mi dedi? Siz gitmek istediniz de oradaki vali ‘hayır gelmeyin’ mi dedi? Kendileri de gitsinler, hatta kamuflaj giysinler. Gitsinler askerimizle birlik beraberlik içerisinde olduklarını net bir şekilde ortaya koysunlar. Zeytin Dalı Harekâtı’nın başarısını hazmedemeyenler kulübünde bulunmaktan artık vazgeçsinler.”
Soru: “Görevde mi ilgili asker?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Bana gelen bir bilgi yok bununla ilgili açıkçası. Soralım, ama görevden alındığına dair bir bilgi bize ulaşmadı.”
“FETÖ’YLE MÜCADELE, TÜRKİYE’NİN ÖNCELİKLİ MİLLÎ GÜVENLİK MESELELERİNDENDİR”
Soru: “Hükûmet Sözcüsü Sayın Bekir Bozdağ bir açıklama yaptı geçtiğimiz dakikalarda, 18 ülkede 80 tane FETÖ’cünün paketlendiğini söyledi. Bu 18 ülke hangileridir, bu operasyonlar o ülkelerin bilgi dâhilinde mi yapıldı ve devamı gelecek mi?”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Elbette FETÖ’yle mücadele Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin öncelikli millî güvenlik meselelerinden birisidir. Türkiye’de, Türkiye dışında, Balkanlardan Afrika’ya, Asya’dan Amerika’ya nerede bulunurlarsa bulunsunlar, bu ihanet şebekesine karşı mücadele en etkili bir şekilde devam etmiştir, bundan sonra da edecektir. Gittiğimiz ülkelerde biz bunu mevkidaşlarımızla en üst düzeyde, farklı düzeylerde paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz.
Şunun altını çizeyim: FETÖ ile mücadelede biz hiçbir zaman hukuk dışı bir eylemin içerisinde olmadık. Yani son Kosova hadisesi de Kosova makamlarıyla görüşülmek suretiyle gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Aynı şekilde diğer ülkelerden de bu tür iadeler olduğunda yaptığımız suçluların iadesi anlaşması çerçevesinde hayata geçirilen eylemlerdir bunlar. Dolayısıyla aslında o ülkeler için de bir güvenlik zaafının ortadan kaldırılmasıdır bu. Çünkü ülkemizde bütün bu suçları işleyenler yarın öbür gün belli bir noktaya geldiklerinde o ülkelerde de benzer faaliyetlerin içerisine mutlaka girerler, gireceklerdir. O ülkeler için de bir ulusal güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Dolayısıyla nereye giderlerse gitsinler, hangi kılıfa girerlerse girsinler, hangi ismi alırlarsa alsınlar, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz bütün ilgili birimlerimizle, makamlarımızla FETÖ terör örgütüyle mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz.”