Kanal İstanbul’un acil ihtiyaç olmaması nedeniyle yapılmasını istemediklerini anlatan Nuhoğlu, bunun için yapılacak harcamanın daha azıyla, çok daha acil ve önemli işlerin yapılabileceğini belirtti.

Kanal İstanbul için geçiş garantileri verilmesinin “yeni bir soygun” olduğunu ileri süren Nuhoğlu, “Hiçbir zaman gerçekleşmesi mümkün olmayacak geçişler söz konusudur. Geçişler 2039 ve sonrası için, 68.000 gemiye asla ulaşamaz.” dedi.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının siyasi sonuçlarının olabileceğini kaydeden Nuhoğlu, “Emekli 126 değerli büyükelçimizin ve başka yönlere çekilse de 104 amiralin açıklamaları dikkate alınacak kadar önemlidir.” ifadesini kullandı.

Uluslararası asıl ihaleye çıkmak için fizibilite raporunun olmadığını, ÇED Raporunun ise çok yetersiz ve çelişkili olduğunu iddia eden Nuhoğlu, “Uluslararası normal bir firma ihaleye girmez. Uluslararası yatırımcı, arkasına kendi ülkesinin niyetleri, siyasi çıkarları ve tam desteği olmadan gelmez. Hangi modelle olursa olsun, yatırım için gelen firma, sözleşmenin şartlarını, tahkim dahil kendi belirler. Türkiye Cumhuriyeti bu proje safsatasını uzun süre devam ettiremez.” değerlendirmesinde bulundu.

Kanal kazısının ÇED raporunda 1.17 milyar metreküp olarak yazıldığını ancak gerçekte bu miktarın 1.8 milyar metreküpten çok olacağını söyleyen Nuhoğlu, “ÇED raporundaki fiyatlarla hesaplandığında sadece bu kazının bedelinin, Kanal’ın tamamı için ifade edilen 75 milyar liranın üzerinde olduğu görülmektedir.” görüşünü paylaştı.

Nuhoğlu, “En son Ulaştırma ve Altyapı Bakanı ile Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği 15 milyar doları esas alsak, maliyetin bunun en az 3 katı olacağını söylemek mümkündür.” diye konuştu.