Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bakanlığın 2021 bütçe teklifinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuştu. Bütçe teklifi ile ilgili sunumda gündemdeki konulara da değinen Bakan Hulusi Akar, özetle şunları ifade etti:
TERÖRLE MÜCADELE
Terör örgütleriyle mücadelemiz, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir. Yaklaşık 40 yıldır ülkemizin enerjisini tüketen terörü bitirmekte, 83 milyon halkımızı terör belasından kurtarmakta kararlıyız. PKK terör örgütü Kandil, Sincar, Mahmur, Karaçok Dağı ve Irak’ın kuzeyinde varlığını sürdürmekte ve varlığını arttırmaya yönelik çalışmalarına devam etmektedir. Irak Hükümeti, Sincar ve Mahmur’un kontrolünü ele geçirmiş olmasına rağmen, PKK faaliyetlerini söz konusu bölgelerdeki BM kamplarında sürdürmektedir. Irak’ın kuzeyinde PKK’ya karşı mücadelemiz Hakurk ve Haftanin bölgelerinde Pençe Harekâtları ile başarıyla icra edilmektedir. Önce Pençe-Kartal, ardından Pençe-Kaplan Harekâtı ile bölgede yıllarca teröristler tarafından kullanılan geniş bir alanda kontrol sağlanmış ve terör örgütüne büyük bir darbe vurulmuştur. Irak’ın, dış güçlerin çatışma sahası olmaktan çıkıp toprak bütünlüğü ve siyasi birliği içinde istikrar ve refaha kavuşması samimi arzumuzdur. Komşumuz Irak’a her alanda destek olurken, özellikle terörle mücadelede Irak’la daha yakın iş birliği yapmak istiyoruz.
1 MİLYONDAN FAZLA SURİYELİ EVLERİNE DÖNDÜ
Suriye’nin kuzeyinde yuvalanan PKK/PYD/YPG ve DEAŞ varlığını sonlandırmak, oluşturulmak istenen terör koridorunu engellemek ve böylelikle hudutlarımızın, halkımızın huzur ve güvenliğini sağlamak için Suriye’nin kuzeyinde 2016’da Fırat Kalkanı Harekatı, 2018’de Zeytin Dalı Harekatı, 2019’da Barış Pınarı Harekatı ve 2020’de Bahar Kalkanı Harekatı başarıyla icra edilmiştir, edilmektedir.
Eğer Suriye’de terör örgütü tarafından oluşturulmaya çalışılan terör koridoru icra ettiğimiz başarılı harekâtlarla yok edilmeseydi; bugün çok daha farklı tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya olmamız kaçınılmazdı.
Bu operasyonların sonucunda; yaklaşık 450 bini İdlip’te olmak üzere, 1 milyondan fazla Suriyeli evlerine ve topraklarına gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönmüştür. Yapılan mutabakatlar doğrultusunda, bölgede kalıcı barışın sağlanması için Rusya Federasyonu ve ABD ile iş birliği ve koordinasyon faaliyetlerimiz sürdürülmektedir.
Mehmetçik tarafından teröristlerden temizlenerek güvenli hale getirilen bölgelerde başta su ve elektrik olmak üzere temel altyapı ihtiyaçlarının en kısa sürede sağlanması ve hayatın normalleşmesi için ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar ile koordineli olarak çalışmalarımız devam etmektedir.
81 BİN 812 MAYINI İMHA ETTİK
Bu arada hudutlarımızdaki mayınların temizlenmesi de devam ediyor. Ülkemizde, çoğunluğu doğu ve güney sınırlarımızda bulunan mayın/patlamamış mühimmatla kirletilmiş bölgelerin temizliğinde, bugüne kadar toplam 22.9 km² alan temizlenmiş, 81.812 mayın imha edilmiştir. 2025 yılı sonuna kadar, kalan kayıtlı yaklaşık 150,4 km²’lik alanın tamamının mayından temizlenmesi planlanmaktadır. Ayrıca bölgede bulunan personelimiz ve halkın korona virüsten etkilenmemesi için gerekli önlemler de alınmaktadır.
BARIŞ, DOSTLUK VE İYİ KOMŞULUK İLİŞKİLERİNDEN YANAYIZ
Her zaman büyük bir samimiyetle komşularımızın sınırlarına ve haklarına saygılı olduğumuzu; tüm ilişkilerimizde barış, dostluk, iyi komşuluk ilişkileri ve iş birliğinden yana olduğumuzu ifade ediyoruz. Kıbrıs, Ege ve Akdeniz’deki sorunların özünü teşkil eden iki temel sorun vardır. Birincisi deniz yetki alanlarının belirlenmesi, ikincisi ise Kıbrıs Türk halkının varlığının ve haklarının kabul edilmesidir. Bu sorunların uluslar arası hukuka uygun ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde siyasi çözüme kavuşturulmasını istiyoruz. Bunun için büyük gayret sarf ediyoruz. Tüm olumlu, yapıcı yaklaşımlarımıza rağmen; uluslar arası hukuktan doğan haklarımızın kısıtlanmasına yönelik provokatif girişimler, uygulamalar, yapılan sorumsuz açıklamalar gerginliği tırmandırmaktadır.
Yunanistan ve Mısır’ın Doğu Akdeniz’e yönelik ilişkiye girmelerine bigâne kalamazdık, biz de ülkemizin hak, alaka ve menfaatlerini koruyacak şekilde gerekli tedbirleri aldık.
ÖN KOŞULSUZ HER TÜRLÜ GÖRÜŞMEYE HAZIRIZ
Akdeniz’e 1870 km kıyısı olan Türkiye’yi kendi kıyılarına hapsetmeyi hedefleyen deniz yetki alanlarına ilişkin iddialarını sürdürmekte; Türk kıyılarına 1.950 m. mesafede, Yunan ana karasına uzaklığı ise 580 km olan 10 kilometrekarelik Meis adası nedeniyle 40.000 kilometrekarelik deniz yetki alanı talep etmektedir. Ayrıca bu süreçte Fransa da binlerce kilometreden gelerek provokatif, gerilimi tırmandıran, Doğu Akdeniz’i istikrarsızlık ve çatışma alanına dönüştürmeye yönelik, BM ve NATO üyeliği ile AB değerleriyle bağdaşmayan art niyetli bir strateji izlemektedir. Kısacası gücünü ve boyunu aşan roller peşinde koşmaktadır.
Sorunların çözülmesinde üçüncü taraflardan beklentimiz; tarafsız, objektif, makul, mantıklı ve uluslararası hukuka uygun davranmalarıdır. Tırmandırılan gerilime karşın Türkiye’nin haklı davasında kararlı duruşu ve sahada göstermiş olduğu askerî gücü neticesinde sorunun diplomatik yollardan çözümü için NATO nezdinde heyetler arasında görüşmelere başlanabilmiştir. Ön koşulsuz her türlü görüşmeye hazırız. Güçlüyüz, çünkü haklıyız. Türkiye’nin yapıcı tavrının bir göstergesi olarak Türkiye’nin 28 Ekim, Yunanistan’ın 29 Ekim’i kapsayacak şekilde ilan ettikleri NAVTEX’leri iptal etmesi tarafımızdan teklif edilmiş ve görüşmeler neticesinde iki ülkenin milli bayramlarını kapsayan NAVTEX’ler karşılıklı iptal edilmiştir. Benzer şekilde her fırsatta iyi niyetimizi göstermekteyiz.
KİMSEYE HAKKIMIZI ÇİĞNETMEYİZ
Uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız çerçevesinde, Türkiye’yi Ege Denizi’nde karasularına ve Doğu Akdeniz’de Antalya körfezine hapsetme çabalarına karşı durmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Dolayısıyla Deniz Yetki alanlarının belirlenmesi bölgedeki sorunların özünü teşkil eden birinci sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu kapsamda, sondaj ve sismik araştırma gemilerimize, Deniz ve Hava Kuvvetleri unsurlarımız refakat ve koruma sağlamaktadır. Doğu Akdeniz’deki araştırma ve sondaj faaliyetlerine devam etmekteyiz. Kimsenin hakkında gözümüz olmadığı gibi, kimseye de hakkımızı çiğnetmeyiz. Şehit oluruz, gazi oluruz; ancak hiçbir oldubittiye de izin vermeyiz. Biz nasıl kimsenin toprağına, egemenliğine, çıkarına göz dikmiyorsak, kendimize ait olanlardan da asla taviz vermeyeceğiz. Kıbrıs dâhil bölgedeki hak, alaka ve menfaatlerimizi korumakta azimli, kararlı ve muktediriz.
KIBRIS’TA ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDEKİ ENGEL, YUNANİSTAN VE RUM TARAFININ ŞIMARIK YAKLAŞIMI
Bölgedeki krizin sebeplerinden biri de, 1968 yılından bu yana aralıklarla devam eden müzakerelerde Kıbrıs meselesine adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulunamamasıdır. Çözümün önündeki yegâne engel, Yunanistan ile Rum tarafının uzlaşmaz, hak-hukuk tanımaz, şımarık yaklaşımıdır.
Kıbrıs meselesinde çözüm ancak Kıbrıs Türk halkının adanın ortak sahibi olduğu gerçeğinin kabul edilmesiyle mümkündür. AB başta olmak üzere tüm kurumları ve ihtilaflara müdahil devletleri, ülkemizin ve KKTC’nin hakkına ve hukukuna saygılı olmaya davet ediyoruz, bunu bekliyoruz.
Kıbrıs Türk halkının güvenliğiyle, adadaki tarihsel ve siyasi haklarını kalıcı biçimde kabulü ve teminat altına alınması da ikinci temel sorun olarak ortaya çıkmaktadır. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtıyla huzur ve güvene kavuşan ve 1983’ten bu yana bağımsız bir devlete sahip olan Kuzey Kıbrıs Türkü, 18 Ekim’de yapılan seçimlerle örnek bir demokrasiye sahip olduğunu da tüm dünyaya göstermiştir.
1974’den bu yana Maraş için kullanılan “Kapalı” ifadesi artık kalkmıştır. Maraş’ın açılması, uluslararası hukuka uygundur, meşrudur, tasarruf da KKTC’ye aittir. Barış Harekâtı ile adada sağlanan huzur ve istikrarın sürmesi için Türkiye uluslararası antlaşmaların verdiği garantörlük görevini en iyi şekilde yapmaya devam edecektir. Türkiye, KKTC ve Kıbrıs Türkünün daima yanındadır. 1974’deki duruşumuz o gün ne ise, bugün de aynıdır.
LİBYA’YA DESTEĞİMİZ DEVAM EDECEK
Libya ile aramızda 500 yıllık tarihi kardeşlik bağlarına dayalı ilişkilerimiz bulunmaktadır. 2015 yılında imzalanan Suheyrat Antlaşmasına göre Libya’nın temsilcisi BMGK tarafından tanınan Millî Mutabakat Hükümeti’dir. Libya’da asıl sorun darbeci Hafter ve onu destekleyenlerdir.
Darbeci Hafter’e bağlı güçlerin başlattığı çatışmalar sonucunda BM Libya Yardım Misyonunun da ifade ettiği gibi bölgede darbeci Hafter güçlerince yaklaşık 1.000 sivil katledilmiş, 150 bin kişi evlerini terk etmiş, 685 bin kişi insani yardıma muhtaç hale gelmiştir. Çatışmalar ülke ekonomisi üzerinde yıkıcı bir etki yapmıştır.
Uluslararası toplum; yapılan katliamların, insan hakları ihlallerinin ve özellikle Tarhuna şehrinde bulunan toplu mezarların hesabını henüz ne darbecilerden, ne de destekçilerinden sorabilmiştir.
Libya’nın BM tarafından tanınan meşru hükümetinin bu saldırılar karşısında yaptığı yardım çağrısına somut cevap veren ve destek sağlayan tek ülke Türkiye olmuştur. Bu kapsamda, Milli Mutabakat Hükümetinin daveti ve TBMM’nin onayı ile Libya halkının haklı davasını desteklemekteyiz.
Amacımız; “Libya Libyalılarındır” anlayışıyla toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamış; barış, huzur ve istikrar içerisinde yaşayan bir Libya’nın oluşumuna katkıda bulunmaktır. Birliklerimiz tarafından Libya’da Millî Mutabakat Heyeti unsurlarına askeri eğitim, mayın/EYP temizliği, sağlık, insani yardım ve danışmanlık desteği verilmektedir. Libya nizami ordusunun teşkili ve birliklerinin uluslararası standartlara ulaştırılması maksadıyla sağlanan eğitim desteği kapsamında beş eğitim merkezinde verilen eğitimlere de devam edilmektedir.
Türkiye, Libya’daki krizin çözümünün; BM Güvenlik Konseyi kararları doğrultusunda Libyalılar arasında yürütülecek ve Libyalıların sahipleneceği bir siyasi süreç ile mümkün olabileceğini savunmaktadır. 09-15 Kasım 2020 tarihleri arasında Tunus’ta BM Libya Destek Misyonun öncülüğünde, asker-sivil Libyalı tarafların katılımıyla “Libya Siyasi Diyalog Forumu” icra edilmeye başlanmıştır. Toplantıların Berlin Konferansı’nın devamı niteliğinde olacağı belirtilmiştir. Millî Mutabakat Hükümeti’nin talebi kapsamında bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Libyalı kardeşlerimize desteğimiz devam edecektir.
TÜRKİYE ORTAK BARIŞ GÜCÜ’NDE YER ALACAK
Ermenistan, Kardeş Azerbaycan topraklarının %20’sine denk gelen Dağlık Karabağ ve 7 rayonu yaklaşık 30 yıldır haksız ve hukuksuz şekilde işgal etmiştir. İşgal ile birlikte bir milyondan fazla Azerbaycanlı Türk yerlerinden edilmiş, 20 binden fazla şehit verilmiştir. Başta Hocalı olmak üzere yapılan katliamlar ve Ermenistan’ın yaptığı vahşet hâlâ hafızalardadır. Birleşmiş Milletler ve AGİT’in açık kararlarına ve çağrılarına rağmen Ermenistan bu topraklardan çekilmemiştir. Minsk Grubu Eş Başkanları da sorunu çözme konusunda şimdiye kadar hiçbir irade göstermemiştir.
Ermenistan’ın, 12 Temmuz ve 21 Eylül’de Tovuz’daki saldırılarının ardından sivil yerleşim yerlerini hedef alan 27 Eylül’deki saldırıları bardağı taşıran son damla olmuştur. Ermenistan, bu saldırılarıyla bir kez daha bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu göstermiştir.
Azerbaycan, “Artık yeter!” diyerek öz topraklarında özellikle sivil yerleşim yerlerine Ermenistan tarafından gerçekleştirilen saldırıları durdurmak, topraklarını işgalden kurtarmak ve işgal altındaki halkının hürriyetini geri almak için harekete geçmiştir.
Ermenistan’ın uzlaşmaz ve şımarık tavırları sebebiyle 30 yıldır adeta kangrene dönmüş bu meselenin tek çözümü, Ermenistan işgalinin son bulmasıydı. Nitekim Azerbaycan, kararlılıkla sürdürdüğü haklı mücadelesini zaferle sonlandırmıştır. 10 Kasım gece yarısından itibaren imzalanan Ateşkes Anlaşması ile Ermenistan işgaline son verilmiş ve Azerbaycan’ın öz toprağı olan Karabağ özgürlüğüne kavuşturulmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız da Sayın Putin ile ateşkesin şartları ve kalıcı olması konusunda görüşmeler gerçekleştirmiştir.
Bu çerçevede 11 Kasım’da, bölgedeki ateşkesin kontrolü ve denetimi için oluşturulacak Türk-Rus Ortak Gözetleme Merkezi’ne ilişkin mutabakat zaptı imzalanmıştır. Böylece Türkiye, anlaşmanın uygulanmasını gözetmek ve denetlemek üzere ortak barış gücünde yer alacaktır.
Ateşkes Anlaşmasındaki şartların yerine getirilmesi, işgal altındaki tüm toprakların Azerbaycan’a iade edilmesi, bölgede barış ve huzur ortamının yeniden sağlanması sürecinde de Azerbaycanlı kardeşlerimizle tek yürek olmaya devam edeceğiz.
Kederde ve kıvançta bir ve beraber olduğumuz can kardeşlerimiz Azerbaycan Türk’ünün haklı davasında tüm imkânlarımızla yanlarındayız.
Adalet ve hakkaniyeti savunan tüm ülkeleri de bu süreçte Azerbaycan’a destek olmaya davet ediyoruz. Bu konudaki tavrından dolayı Pakistanlı kardeşlerimize teşekkür ediyor; bu mücadelede şehit düşenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, Azerbaycanlı kardeşlerimize de başsağlığı ve sabır diliyoruz.
NATO’DAKİ SORUMLULUKLARIMIZI LAYIKIYLA YERİNE GETİRİYORUZ
NATO’nun 68 yıllık bir üyesi ve ikinci büyük ordusu olarak Türkiye, NATO’nun güvenliğinin merkezinde yer almaktadır. Türkiye; NATO misyon, operasyon ve karargahlarına yaklaşık 3 bin personel ile iştirak etmekte olup sıralamada ilk beş ülke arasındadır. Külfet paylaşımı bakımından ise Gayri Safi Milli Hasılanın yaklaşık yüzde 2’lik oranı ile ilk 8 ülke arasında yer almaktadır. Tatbikatlara, kuvvet yapısı ve kadrolarına katkımız salgına ve bölgemizdeki tehdit ve riskler ile meşguliyetimize rağmen kesintisiz bir şekilde sürmektedir.
Son zamanlarda bazı NATO üyeleri tarafından, münferiden, ülkemize karşı müttefiklik ruhuyla bağdaşmayan tutum ve davranışlar sergilenmiş olsa da NATO makamları ile uyumlu ve ahenkli bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz. NATO müttefikliğine önem veriyor ve eğitim, tatbikat, harekât ve terörle mücadelede sorumluluklarımızı layıkıyla yerine getiriyoruz.
FETÖ İLE MÜCADELE
FETÖ ile mücadeleye kararlılıkla devam edilmektedir. 15 Temmuz 2016 tarihinden itibaren FETÖ/PDY bağlantısı nedeniyle TSK’dan toplam 20.571 personel ihraç edilmiştir. Kahraman ordumuzun, bu hain örgütten temizlendikçe güçlendiğinin en açık göstergesi, hain darbe girişiminden çok kısa bir süre sonra başarıyla icra edilen operasyonlar ve sayısı giderek artan başarılı tatbikatlardır.
TSK’nın şanlı üniformasını bir tek hainin dahi taşımaması için; FETÖ ile mücadele; Cumhuriyet Başsavcılıkları, MİT Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile koordineli bir şekilde, yeni bilgi ve belgeler ışığında sıralı amirlerin takip ve kontrolünde aksatılmadan sürdürülmektedir.
FETÖ ile Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay ve Kuvvet Komutanlıklarımız tarafından aynı kriterler kullanılarak mücadele edilmektedir. FETÖ bağlantılı son personel de MSB bünyesinden temizleninceye kadar mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir.
15 TEMMUZ SONRASI 95 BİN 911 PERSONEL TEMİN EDİLDİ
15 Temmuz 2016 tarihinden sonra personel destekleme oranlarında meydana gelen azalma nedeniyle süratle personel temin faaliyetlerine başlanmış, 23 Ekim 2020 tarihi itibarıyla 9.225 subay, 15.033 astsubay, 51.616 uzman/erbaş, 20.037 sözleşmeli er olmak üzere toplam 95.911 personel temin edilmiştir. Personel teminine mevzuat çerçevesinde devam edilmektedir. Bugün itibarıyla Millî Savunma Bakanlığında yükümlü personel dâhil 448.901’i askerî personel, 38.467’si sivil personel olmak üzere toplam 487.368 personel görev yapmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, teşviki ve desteğiyle yerli ve milli savunma sanayiin oluşturulmasına yönelik çalışmalar neticesinde yerlilik ve millilik oranı %70’ler seviyesine ulaşmıştır. Özellikle kendi üretebileceğimiz ürünlerin yurt dışından tedarik edilmesinin önüne geçilmiştir. Ancak daha kat etmemiz gereken mesafeler olduğunun bilincindeyiz. Geldiğimiz noktada, savaş gemisi tasarım ve üretimi dâhil bir zamanlar yurt dışından tedarik edemediğimiz İHA, SİHA, TİHA, ATAK Helikopter, FIRTINA Obüs gibi sistemlerin üretiminde artık dünyanın önde gelen ülkelerinden biriyiz. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın ötesinde bu sistemleri artık ihraç etmekteyiz.
Ayrıca kara, deniz ve hava ateş destek vasıtaları, silah sistemleri, radarlar, akıllı hava mühimmatı gibi sistemleri artık yerli ve milli imkânlarla üretmenin gururunu yaşıyoruz. İlaveten Yeni Nesil Savaş Uçağı, Amfibi Hücum Bot ve Gemisi projeleri üzerinde de çalışıyoruz.
Lazer Güdüm Kiti, Çevre Gözetleme Radarı, Mekanik Mayın Temizleme Teçhizatı, Hava Savunma Erken İkaz Radarı, ATMACA Silah Sistemi, Elektrikli Zırhlı Muharebe Aracı gibi örnekleri sayabiliriz.
S-300 NASIL KULLANILIYORSA S-400 DE ÖYLE KULLANILACAK
Uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi, 83 Milyon halkımızın, 780 bin metrekarelik vatanımızın, semalarımızın egemenliği, bağımsızlığı ve güvenliği için bir tercih değil zorunluluk haline gelmiştir. 1990’lı yılların başından itibaren hava ve füze savunma sistemi tedarik çalışmalarımız devam etmiş; tedarik prensiplerimize cevap veren S-400 sisteminin tedarik sözleşmesi 11 Nisan 2017 tarihinde imzalanmıştır.
Bazı NATO üyelerinde mevcut olan S-300 sistemi, NATO ittifakı içinde nasıl kullanılıyorsa, S-400 sistemi de bizde aynı şekilde kullanılacaktır. Her savunma tedarik programı çerçevesinde deneme ve sistem kontrolleri yer almaktadır. Bu usuller tedarik programının bir parçasıdır ve tamamıyla teknik bir faaliyettir. Bu kapsamda tedarik ettiğimiz sistemin kontrol ve hazırlıklarına planlandığı şekilde devam ediyoruz.
F-35 KONUSUNDA TEKLİFİMİZ HALEN MASADADIR
Türkiye F-35 programının sadece bir müşterisi değil, aynı zamanda ortağıdır. F-35 teknolojisinin güvenliği, ABD için olduğu kadar Türkiye için de önemlidir. ABD hükümetinin F-35 programına ilişkin raporu gösterdi ki, Türkiye’nin programdan uzaklaştırılması, F-35 uçağının kritik parçaları üretim takvimi ve maliyetin düşürülmesine ilişkin riskler doğurdu. ABD’nin teknik anlamda S-400 ve F-35’lerin uyumluluğu konusundaki herhangi bir kaygısını ele almaya hazırız. Bu kapsamda ortak çalışma grubu teklifimiz halen masadadır.
MKEK YENİ BİR VİZYON VE ÇALIŞMA PRENSİBİ ORTAYA KOYDU
Bu dönemde Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumumuz; yeni bir anlayış, vizyon ve çalışma prensibi ortaya koymuş, kritik teknolojileri elinde tutarak, özel sektörle iş birliği içerisinde, yurtdışına bağımlılığı ortadan kaldıracak milli proje ve yatırımlara öncelik vermiştir. Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumumuza ait hâlihazırda devam eden 88 adet Ar-Ge projesi bulunmaktadır. Bazı önemli projelerin Ar-Ge safhaları tamamlanmış olup hat kalifikasyon çalışmaları devam etmektedir.